Bölümü dünyanın en güzel grubu - Bence asdfghj - Maroon 5 'ın duyduğum ilk günden beri aşığı olduğum şarkısı Animals ile dinlemelisiniz. İtiraz istemiyorum :D
Şarkı Multimedia 'da parlıyor zaten bebekler.
Yani o şarkı olmadan okumayın bu bölümü diyorum. O derece. Sanki parça bu bölüme yazılmış gibi. Sözleri felan :D
Multimedia'daki resim ;)
Neyse.
Ben susayım, Adam Levine konuşsun, siz okuyun :))
İyi okumalar.
"Bok çukurundayım anlayacağın." Elindeki kalemi bırakıp güler gibi bir ses çıkardı.
"Aptal. Şimdi ne yapmayı planlıyorsun?" Derin bir nefes alıp kafamı sıraya koydum.
"Bilmiyorum." Boğuk çıkan sesime aldırmadım . "Bir insanı kendine nasıl aşık edersin ki?"
"Gözlerine bak." Kafamı kaldırıp hayran hayran beni izleyen Mert'e baktım."Olmazsa onunla seviş. Ben aşık olurdum mesela . Özellikle o kız sensen , Hilal."
Gözlerim büyümüş Mert'e bakarken kararsız kalmış gibi devam etti . "Yada sevişme . Sadece benimle seviş ."
Omuzunu vurup önüne dönmesini sağladım. Bir saattir bizi mi dinliyordu bu? Üstellik söylediği sözlere karşı kızaran yanaklarıma da eğleniyormuş gibi bakması sinirimi bozmuştu.
Mert'in ne yapmaya çalıştığını hiçbir zaman anlayamamıştık . Çıkma teklifini reddettiğim zamanın ertesi gününde Büşraya da teklif etmişti. Bu sıra neredeyse tüm okulu dolaşıyordu . Ama sonuç olarak sıfır . Zaten Mertle çıkacak kıza küfrederdim. Tipten kaybediyordu bir kere . Apaçinin önde gideniydi ve bir gün o pantolunun kıçından düşeceğine adım gibi emindim . Kesinlikle haftada en az bir kere banyo yapmasını öneriyordum. Yoksa bu gidişle yalnız ölecekti.
Ama bazen gerçekten iyi bir insan gibi davranabiliyordu. O yüzden şu söylediklerini takmamış hatta gözlerine bakma kısmını aklıma not etmiştim.
"Çocuk haklı bence." İnanmayan gözlerle Büşra'ya baktım. "Gözlerine bakma kısmı."
Rahatlamış bir nefes alıp geriye yaslandım. Bir şekilde bu işten de alnımın akıyla sıyrılmalıydım. Gerçi bu sefer hiç kolay olmayacağı açıkca belliydi. Sonuçta Erdoğan'dı bu .Yolda gördüğünüz zaman küçük dilinizi yutmanıza sebep olabilecek kadar yakışıklı, ama tekrar bakacak cesareti kendinizde bulamayacak kadar korkunç ifadeli adam.
Hoca sınıfa girip tek tek ödevlere kontrol ederken Büşra belki bininci kez "Kızım o gece ne oldu? Hiçbir şey hatırlamıyorum." diye artık kabak tadı veren soruyu yeniledi.
Sorun sorması değildi , aynı yalanı benim defalarca söylememdi.
Büşranın hatırlamaması gerçekten garipti aslında. Ama bir bakıma da iyiydi . Sonuçta Cüneyti ne denli sevdiğini en iyi ben biliyordum.
"Hiç işte.Bir şeyler içip konuştuk.Sonra Cüneyt gitti. İşi mi ne varmış."
Aslında birazı doğruydu anlattıklarımın. Sadece bir kaç kısmı atlamıştım.
"Ay sana ne güldüm ama." Bana gök mavisi gözlerini büyütüp dik dik bakınca ciddileşmek zorunda kaldım.
Büşranın anlattığına göre Barın alt katındaki odaların birinde uyanmış.Üstelik yanında simsiyah giyinimli bir çocuk uyuyormuş.Galiba o gece ki korkunç giyinimli çocuktan - Sürekli içkilerimizi yenileyen- bahsediyordu. Adı Özgürmüş ve fena kavgaya tutuşmuşlar. Büşrayı o haliyle tahmin edebiliyordum.Arkadaşımı bazen ben bile tanıyamıyordum. Özellikle sinirliyken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutuklu
RomanceO, karanlıktı. O, karanlığın tam anlamıydı. Ve ben, gün geçtikçe, yavaş yavaş o karanlık tarafından emiliyordum. Karşı koyacak ne gücüm vardı, ne de bir halim. Yapabildiğim tek şey çığlık atmaktı ama çığlıklarım boğazımı parçalayacak kadar güçlü, se...