Bölümü Beyonce “Drunk in love" şarkısıyla dinlemelisiniz. Aşığım. Bölümde de geçiyor zaten. İyi okumalar ;))
Biri bana şu anda ne yapmam gerektiğini söyleyebilir mi?
Çünkü nasıl davranmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yok.
Anlayamadığım Cüneyt ve Erdoğan'ın birlikte ne işi olur?
Yoksa Erdoğan beni başından atmak için Cüneyt'i mi kullanıyor?
Yok canım. Yapmaz öyle şey.
Üstelik Güven Beyde oradaydı.
Şaka. Şaka. Şaka.
Lütfen biri bana şaka olduğunu söylesin. Yoksa arkadaş olmalarını kaldıramayacağım.
Ve birde biri şuan neden kendimi üçüyle de yatmış bir fahişe gibi hissetiğimi de açıklayabilir mi ?
Buradan gitmeliydik.
Derhal.
“Bacanak oluyoruz desene." Akrabalık ilişkilerinden anlamasam bile bacanağın erkekler arasında geçen bir terim olduğunu biliyordum.
Şuan da bana bunu söyleyen Büşra'ya anlamsız gözlerle baktım. Onların yanına felan gitmeyi düşünmüyordu değil mi? Eğer gitmeye niyeti varsa çok beklerdi. Ben Cüneyt'in yanına asla gitmezdim.
“Yürü Büşra yürü. Gidelim ve bir daha asla dönmeyelim."
“Bencede kızım. Hayalerimin erkeği karşımda böyle dururken gitmeliyiz değil mi?" Bana döndü. “Sen git. Bu benim son şansım olabilir. Üstelik şuan okul formalarından daha güzel bir kıyafet üzerimdeyken onunla tam anlamda tanışmam gerekiyor."
Cüneyt'e karşı gözünün bu kadar kör olması beni çok korkutuyordu. Ne sanıyordu ki onu? Kendine aşık edeceğini felan mı? Bunu bana kendi söylemiyor muydu oysa?
Kafamı oturdukları tarafa çevirdim. Müzik sesi sıfır azalmazken yarım ağız bize sırıttıklarını farkedebildim.
Büşranın kolundan tutup kendime çektim. “Gidiyoruz ve dönmüyoruz." Kararlılıkla söylediğim şeylere karşı alayla gülümsedi. “Sen öyle san." Hızla silkinip benden kurtuldu.
Gayet kendinden emin adımlarla Cüneyt'lerin yanına ilerlemesini arkasından sinirle izledim.
Aptal kız.
Nefesimi sinirle verip ayağı yere vurdum.Ben gidiyordum. Zaten hala bizi izliyorlardı ve bu sinirlerimi alt üst ediyordu. Üstelik Erdoğanın yanındaki kız daha önce hiç göstermediğim tepkileri vermemi sağlıyordu.
Kıskançlık.
Evet. Tam anlamıyla hissettiğim şey buydu. Yanındaki kızın mankenleri aratmayacak derecede bir güzelliği vardı. Üzerinde benim ki gibi siyah bir atlet vardı. Erkeksi bir görünüşteydi. Tek fark benim fahişe gibi durmamdı.
Ahh! Ben gidiyorum. Lanet olsun sanada kuzeninin kıyafetlerine de Büşra.
Hala bizi izlemekte olan gruba arkamı döndüm. Hızlı adımlarla ilerleyip kalabalığın arasına karışmak için bir hamle yaptığımda biri kolumdan tutup beni kendine çekti. Yapılan hareket karsışında afallarken kafamı beni döndüren kişiye çevirdim.
Ağzım aralanırken daha başıma ne geleceğini merak ettim. Hızla kolundan kurtulup sabah ki gibi bize bakan Büşra'ya döndüm.
Yüzü bu sefer ifadesizdi. Kalbim parça parça olurken Cüneyt'e döndüm.
“Aptal, Sana bir daha karşıma çıkmamanı söylemiştim." İşaret parmağımı kaldırıp tehtitkar bir tonda göğsüne vurdum. “ Uzak. dur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutuklu
RomanceO, karanlıktı. O, karanlığın tam anlamıydı. Ve ben, gün geçtikçe, yavaş yavaş o karanlık tarafından emiliyordum. Karşı koyacak ne gücüm vardı, ne de bir halim. Yapabildiğim tek şey çığlık atmaktı ama çığlıklarım boğazımı parçalayacak kadar güçlü, se...