5. Bölüm : " İtiraf "

394 23 0
                                    

Selam ^^

5. Bölümle karşınızdayım. Nasıl oldu bilmiyorum ama umarım siz beğenirsiniz. Passenger- Walk in the rain şarkısı ile dinleyebilirsiniz.

İyi okumalar :))

Güneşle savaşımızda sonunda mağlup olup sinirle gözlerimi açtım. Karşıdaki açık pencereden odaya sızan güneş bana alayla sırıtırken başımdaki tarifsiz ağrıyı umursamamaya çalıştım.

Bir dakika.

Karşıdaki pencere?

Gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Rüya değildi. Burası başka bir yerdi. Odamda değildim.

Dehşete kapılmış bir ifade ile etrafıma bakındım. Salon gibi bir yerdeydim. Hemen yan tarafımda dış kapı olduğunu tahmin ettiğim çelik kapıya baktım. Onun dışında 3 kahverengi ahşap kapı daha vardı. Bütün odalar buraya açılıyordu. Evin garip bir düzeni ve görünümü vardı. Karşımda büyük ekran bir plazma duvara monte edilmiş şekilde duruyordu. Üstündeki tozlar, güneşin de yardımıyla eve uzun zamandır birinin girmediğini açıkça belli ediyordu. Ortadaki cam sehpanın üzerinde de tozdan başka bir şey yoktu. Yattığım gri rahat koltukta iyice doğrulup alt dudağımı dişledim.

Neredeydim ben? Kaçırıldım mı?

Geceki olaylar parça parça gözümün önünden geçerken olanları şiddetli baş ağrımdan dolayı sıralayamıyordum. En son kustuğumu hatırlıyordum.İstemsizce yüzümü buruşturdum.

Büşra neredeydi?

Güven onunla ilgilenecekti galiba, değil mi?

Üzerimdeki yumuşak battaniyeyi kaldırıp çantama bakındım. Yan koltuğa özensizce atılmış bir halde onu görünce zaferle gülümsedim. İçinden telefonumu çıkarırken sessiz olmaya özen gösterdim. Beni muhtemelen birileri kaçırmıştı ve telefonumu almayı unutmuşlardı. Aptal insan tacirleri.

Telefonumun açılmayışı bende şok etkisi yaratırken gözlerimi hüsranla kapattım.

Sessiz adımlarla pencereye yürüdüm. Dışarısı ne kadar güneşli olursa olsun soğuk şehri bir kere kuşatmıştı. Cadde direk gözlerimin önündeyken vızır vızır geçen arabaların sabah ki yoğunluğuna şaşırmadım. Apartman 5-6 katlı gibiydi. Buradan kolayca kaçabilirdim. Yani umarım. Ayrıca karşıdaki çiçekçi dükkanıda bana bir yerlerden aşinaydı.

Saat kaçtı bu arada?

Bir umutla duvarlara bakındım. Hiçbir zaman kol saatini kolumda yarım saatten fazla tutamazdım. Kaşındırıyordu bir kere o.

Umutsuzca iç geçirip odalara yöneldim. Kenardaki büyük mozaik desenli vazo dikkatimi çekince duraksadım. Sonuçta karşıma kimin çıkacağı belli olmazdı.

Vazoyu iki elimle sıkıca kavrayıp en baştaki kapıya yöneldim. Tek elimle kapının kulpunu yavaşça aşağı indirdim. Kapı açılırken aklıma deli gibi şarkı söyleyişim geldi. Yüzümü buruşturmam elden bile değildi. Başıma keskin bir acı saplanırken dikkatimi tamamen açılan kapıya verdim.

Kapı sinir bozucu bir gıcırdama sesi çıkarınca yüzümü buruşturup içeriye göz attım.

Banyoydu ve kesinlikle dizaynı mükemmeldi. Ayrıca benim odam kadar bir genişliği vardı. Yerdeki beyaz fayanslarla tezat oluşturan siyah taş duvarlar ortama acayip bir hava katarken hemen yan tarafımdaki kirli çamaşır sepetinden taşan -kenardaki boxerları saymıyorum- kıyafetler banyonun o havalı ifadesini hemen yok etti.

TutukluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin