Bölümü kesinlikle, kesinlikle ve kesinlikle Hinder- Better Than Me parçası ile okumalısınız. Çok güzel bir şarkı.
İyi okumalar ;)
Ölüm en büyük korkum olmuştu her zaman.
Nasıl öleceğimi çok şekilde düşünmüştüm hatta.
Boğulmak berbat bir şeydi ve nefes alamamak çok daha korkunçtu. Ciğerlerinizi hava ile doldurmak bütün hayatınız boyunca isteyebileceğiniz tek şey olurdu o an. Nefes almakta zorluk çeken biri bunu çok rahat anlayabilirdi. İnsan nefes alamadağı için saf korkuyu yaşıyordu.
Tabii ki korkularımın kaynakları vardı. 6-7 yaşlarımdayken denizde böyle bir tehlike geçirmiştim. Gerçi kollukları ayaklarıma geçirip denize girmek boğulmama davetiye çıkarmıştı ama ben nereden bileyim ayaklarımın suyun yüzeyine çıkıp başımın suyun altında kalacağını ?
Asla boğularak ölmek istemezdim kısaca. Ama malesef nasıl öleceğimizi biz seçemiyorduk. Şu anda heyecandan öleceğim gerçeği gibi.
Heyecandan ölmek - şu dakikaya kadar bu tabirin gerçek olabileceğinden bile şüpheliydim- belki boğularak ölmekten bile korkunçtu. Üstelik Erdoğan bunu söylemişken ve daha ona sarılamamışken ölmek çok romantik olurdu.
Ama her güzel masalın bir sonu vardır, değil mi?
Benim bu güzel masalımın sonuda Erdoğan'ın söylediği şeyin şu ana kadar yaptığı en berbat ‘Şaka’ olduğunu anlayana kadar sürmüştü.
Sinirlenmiştim ama Erdoğan'a değil. Kendime.
Aptal gibi herşeye kanıyordum. Gerçi Erdoğan bunu nasıl söylerse söylesin her genç kızın ona inanacağına şüphem yoktu.
“Konuşmayacak mısın? Baştan söyleyeyim hiç trip falan çekemem. Biraz daha dikkatli olsaydın.”
Geriye yaslanıp hiç onunla ilgilenmediğimi belirtir şekilde dışarıya baktım. Hırçın dalgalar kıyıya vurdukça rahatladığımı hissettim. Burası çok güzel bir mekandı.Boğazı olduğu gibi görüyordu. Şehrin kalabalığından soyutlanıp denizi hissetmek istiyorsanız tercih edebileceğiniz mükemmel bir yerdi. Bir daha gelmeyi çok isterdim ama beni rezil etmişti bir kere kadına. Bir daha buraya değil Üsküdar'a gelmeyi düşünmüyordum. Hem benim yerimde kim olsa o sözleri duyunca dengesini kaybedip kenardaki sandalyelerin üzerine devrilirdi. Eğer Erdoğan halime gülüp böyle bir şeyin olmadığını söylemeseydi daha havalı bir imaj verebilirdim mekandakilere. Ama ne var ki halime teyzenin bile içten içe güldüğünü biliyordum.
“Erdoğann...!”
Sesin geldiği yöne kafamı istemsizce çevirdim.Simsiyah Miley Cyrus saçları ve gece mavisi gözleri ile Erdoğan'a neşe içinde seslenen kıza imrenerek baktım. Etrafındaki bütün kızların hep böyle güzel mi olup olmadıklarını düşündüm.
Cidden bu kızı görünce üzülmem gerektiğini farkettim. Benimle ilgilenirmiydi ki Erdoğan ?
Ayağa kalkıp kıza sarılışını kıskanarak izledim. İçimden kalkıp onları ayırmak gelsede karnımın aç ve beni eve başka geri götürecek kimsenin olmadığını biliyordum.
Sonunda kız Erdoğan'ı bırakabildiğinde nefesimi sesli bir şekilde verip beni farkedebilmesi için oturduğum sandalyede dikleştim. Kızın yüzündeki sıcak gülümseme bana dönene kadar sürdü. İfadesi soğurken kaşlarım çatıldı. Erdoğan tepkimi ölçer gibi yüzüme dikkatlice bakarken kızın yüzündeki değişimi bir benim mi farkettiğimi çözemedim.
Kız kenardaki sandalyeye otururken gözlerimi devirdim. Şimdi de bizimle kahvaltı mı yapacaktı?
Bakışları sıcak bir gülümseme eşliğinde tekrar Erdoğan'a dönerken derin bir nefes aldım. Benimle muhattab bile olmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutuklu
RomanceO, karanlıktı. O, karanlığın tam anlamıydı. Ve ben, gün geçtikçe, yavaş yavaş o karanlık tarafından emiliyordum. Karşı koyacak ne gücüm vardı, ne de bir halim. Yapabildiğim tek şey çığlık atmaktı ama çığlıklarım boğazımı parçalayacak kadar güçlü, se...