Cinayet

1.6K 54 7
                                    

Soğuk bedenimin her hücresine işlerken hemen eve varabilmek için yavaş olan adımlarımı hızlandırdım. Saat yediye geliyordu. Çok geç değildi ama kasım ayına girdiğimizden dolayı hava erkenden kararıyordu. Kalan yolun çok fazla ıssız olmaması için içimden dua ederken aklıma gelen fikirle cebimdeki telefonumu ve kulaklığımı çıkardım. Bu kadar sessizlik benim bile sinirimi bozuyordu bu yüzden telefonumdaki en hareketli parçayı açıp dinlemeye başladım. Şarkının ortalarına doğru duyduğum çığlık sesi soğuktan titreyen bedenimin kasılmasına neden oldu. Yine aynı şey olmuştu. Son bir aydır kulaklıkla müzik dinlerken şarkı esnasında çığlık sesi duyuyordum. İlk başlarda bu sesin dışarıdan geldiğini sanmıştım ama kulaklığı çıkartıp dışarıya dikkat kesildiğimde her şey normaldi. Zaten üst üste bu kadar çok çığlık sesi olması imkansızdı. Bu zamana kadar bunu sadece aklımın bana oynadığı bir oyun olarak görüp göz ardı etmiştim ama bu sefer cidden sinirim bozulmuştu. Çığlık sesini silip atmak istermişcesine, kulaklığı bir hışımla kulaklarımdan çıkardım ve geri montumun cebine koydum. Yavaş yavaş yağmur çiselemeye başladığında ilk defa annemin beni dershaneden alma teklifini kabul etmediğim için pişman olmuştum. Artık üşümekten hissizleşen ellerimi dudaklarıma götürüp sıcak nefesimi verdim. Ellerimi ovuşturup tekrardan montumun cebine koyduğumda biraz olsun üşümem azalmıştı. Aslında benim ellerim hep soğuk ve kuru olurdu.

Sonunda evin yakınlarındaki inşaatı görmemle içim rahatladı. Yağmurdan dolayı ıslanan saçlarıma aldırmadan yürümeye devam ediyordum. Harabe, yıkık dökük, müstakil bir evin önünden geçerken duyduğum derinden gelen silah sesiyle biraz önce soğuktan üşüyen bedenimin alev alev yanmaya başladığını hissettim. Mantığıma zıt olarak hareket eden ayaklarım eve doğru ilerlediler. Kapının önüne geldiğimde kapının aralık olduğunu gördüm. İçeriye bakıp bakmamak arasındaki düşüncelerim, aralanmış kapının ardından bana göz kırpan kırmızı sıvıyla son buldu.

Kimsenin olmadığı bir sokakta, karanlıkta tek başıma yürüyordum ve harabe bir evden silah sesi duyuyordum. Üstelik evin kapısından içeri baktığımda zeminde kan vardı. Korku filmlerinin başlangıç kısımlarını andıran bu sahne gürültülü bir şekilde çarpılan kapı sesiyle tamamlandı. Ayaklarım birkaç adım gerilerken simsiyah, öfke saçan gözlerle karşılaştım. Aslında siyah göz olmaz diye biliyordum ama bu renk kesinlikle siyahtan farklı değildi. Belki de dışarıya yansıttıkları öfke onları siyah gibi gösteriyordu. Bilmiyordum. Bildiğim tek bir şey vardı, o da şuan deli gibi korktuğumdu.

Bir el kolumu güçlü bir şekilde sıkınca irkildim ama başka bir tepki vermeme izin vermeden aynı el beni kenara doğru itmişti. Hatta fırlatmıştı. Neyse ki dengemi kaybedip düşmedim. Hızlı adımlarla arabanın yanına gittiğinde bakışlarını bana çevirdi ve birkaç saniye öylece baktı. Ben neler olduğuna anlam vermeye çalışırken sessiz sokakta lastik sesleri yankılandı. Niye etrafta kimse yoktu? Benden başka kimse silah sesini duymamış mıydı? Tamam çok net bir ses değildi ama duyulamayacak kadar da derinden gelmiyordu. Çığlık sesleri gibi bunun da aklımın bana oynadığı bir oyun olarak düşünmeye çalışıp koşmaya başladım. Apartmanımızın önüne vardığımda kendimi sanki kilometrelerce koşmuş gibi hissediyordum ama nereden baksan en fazla iki yüz metre koşmuştum. Hızlı adımlarla merdivenleri çıktığımda nefesimi düzene sokmaya çalışarak zile bastım. Annemin endişeli bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum ama ona bakmamaya özen göstererek yağmurdan ıslanmış botlarımı çıkardım.

''Kızım iyi misin? Çok ıslanmışsın.'' Annemle konuşabilecek gücü kendimde bulamadığımdan kafamı belli belirsiz bir şekilde evet anlamında salladım ve banyoya doğru yol aldım. Aslında annemin arkamdan gelip beni rahat bırakmayacağını zannediyordum ama beni yalnız bırakmıştı.

Üstümde ne varsa çıkarıp banyonun zeminine bıraktım ve suyu açtım. Normalde yıkandığımdan çok daha fazla sıcak olan su kaslarımın gevşemesine izin vermişti. Çok değil, en fazla on dakika önce soğuktan ve gerginlikten kasılmış bedenim yavaş yavaş kendini rahatlamaya bırakıyordu. Olanlar aklıma geldiğinde unutmak istermişçesine gözlerimi sımsıkı kapattım. Duyduğum silah sesinin gerçekliği ve delirmiş olma ihtimalim arasında gelip giden düşüncelerim beni büyük bir çıkmaza sokuyordu ve ben kendimi ikinci ihtimalin olmasını umarken buldum. Birinin yakınımda yaralanma ya da öldürülme fikri, delirmiş olma ihtimalimden çok daha fazla korkutucuydu. Zaten ben hiçbir zaman normal bir insan olamamıştım. Düşünemediğim bir şey vardı ama. Simsiyah gözler... O hayal ürünü olamayacak kadar gerçekti. Bana dokunmuştu. Kolumu sıkmıştı. Bakışlarımı hemen koluma yönlendirdim ve işte kanıtım tüm gerçekliğiyle su damlalarının altından bana bakıyordu. Kolumdaki büyük morluk onun orda oluğunu kanıtlar nitelikteydi. Büyük ihtimalle korkudan çok fazla hissedememiştim ama bu kadar büyük bir morluk için kolumu baya sıkması gerekiyordu.

TANIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin