Telefon

419 30 3
                                    

''Elizya, iyi misin?" Birkaç dakikadır yaşadıklarımın gerçek olup olmadığını sorguluyordum ama Çağan'ın sesi kafamda bir şeylerin netlik kazanmasına neden olmuştu. "Hadi be kızım, bir şey söyle." Yüzümde hissettiğim el Çağan'ın mıydı? Bu imkansızdı. Çünkü sert kişiliğinin aksine bu kadar yumuşak elleri olamazdı. Gözlerimi açmak için zorladım ve başardım. Hafif hafif de olsa Çağan'ın yüzü görüş hizama girmişti.

"İyi misin?"

"Evet." diyebildim sadece. Böyle bir durumda ne denirdi ki? Ona bağırmaya, kızmaya gücüm yoktu. Zaten gücüm olsa bile şuan asansörde olduğumuz gerçeği kalkıp onu hırpalamama engel olurdu. Birkaç saniye hareketsiz kaldığımızda yüzünü inceleme fırsatı buldum. Simsiyah kirpiklerine baktım önce. Benim de siyah kirpiklerim vardı ama bir erkekte çok farklı duruyorlardı, sanki her gözünü kırptığında kirpiklerindeki siyahlık etrafı sarıyordu. Sonra ben güçlüyüm diyen bakışlarına... O bakışlardaki keskin özgüveni hissedebiliyordum. Zaten Çağan güçlü imajını yansıtmada çok başarılıydı. En son da hafif bronz tenine baktım. Bir yetişkinin teninden bu kadar pürüzsüzlük akabilir miydi? İnanılmaz bir şekilde Çağan'ın teni küçük bir bebeğinki gibi pürüzsüzdü. Kesinlikle müthiş bir yakışıklılığı yoktu ama onda farklı olan bir şeyler vardı. Farklı bir ifade, farklı bir gülüş, farklı bir koku... Çağan benim için hep farklılardan ibaretti, hiç bilmediğim farklılardan.

"Dışarıdan sesler geliyor. Burada kaldığımız fark ettiler sanırım, birazdan çıkarız." dediğinde hafifçe başımı salladım. Hala güçlü kolu beni belimden tutuyordu ve hala eli yüzümdeydi. Yüzümdeki hareketsiz elini yavaşça hareket ettirmeye başladığında kalbimde küçük bir sızı oluştu. Aslında iyi bir insana benziyordu ama çok anlayışsızdı. Ayrıca aşırı derecede değişken bir insandı. Onun orta noktasının olmadığını fark ettim, ya çok soğuk ve sertti ya da insanı sinir edecek kadar neşeliydi. Neden böyleydi? Neden o adamı öldürmüştü? Ve o adamı niye öldürdüğünü ona sorduğumda neden kafamı karıştıracak bir cevap verdi? Kendine soru sorulmasında nefret ben, şimdi Çağan'a soru sorma isteğiyle yanıp tutuşuyordum. Saçma bir durumun içindeydim, hem de çok saçma.

"İçeride bir var mı?" Dışarıdan gelen derin sese karşılık, eğik ve Çağan'a tutunmuş bedenimi doğrulttum. Hareketlenmemle kolunu belimden çekti ve küçücük asansör kabininde olabildiğince benden uzaklaştı.

"Evet." diye bağırdı, Çağan.

Kendimi daha deminki gibi bunalmış hissetmiyordum, aksine garip bir şekilde rahattım. Küçükken tek başıma asansörde kaldığım ve kendimi kaybettiğim günden beri hiç asansöre binmemiştim ve eğer bir gün olur da binersem bunun çok kötü bir şekilde sonuçlanacağını düşünürdüm. Bayılmam, Çağan'ın üzerine yürümem kesinlikle beklediğim tepkilerdi. Ama şimdi ki sakinliğim hiç hesapta yoktu. Onunla sarılır pozisyonda olmamız beni rahatlatmış olabilir miydi? Bu çok saçmaydı. Ailemle, arkadaşlarımla, sevdiğim herkesle sarılmaktan nefret eden ben, beni büyük bir çıkmaza sürükleyen adama sarılmaktan asla hoşlanmazdım. Sadece şuan şartlar bunu gerektiriyordu.

Elindeki telefonun ışığını yüzüme tutarak, "Şimdi nasılsın?" diye sordu.

"İyiyim. Hiç değilse nefes alabiliyorum."

"Tamam." Ben özür dilemesini beklerken, sadece tamamla yetinmişti. Ben de kolay kolay özür dileyen bir insan değildim. Birine onu sevdiğimi söylerken veya birinden özür dilerken kelimeler boğazımda takılırlar, dışarı çıkmayı beklerlerdi. Ama birini benim az önce olduğum duruma getirdikten sonra kesinlikle özür dilerdim. Düşündümde, ben asla birini böyle bir duruma getirmezdim, o kadar gaddar bir insan değildim. Dışarıdan gelen tıkırtılar yoğunlaştığında, büyük ihtimalle tamirci olan üstü başı dağınık bir adam asansörü kapısını açtı. Ara katta olduğumuzu çok küçük olan boşluktan almıştım.

TANIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin