Eldivenler

400 33 9
                                    

"Elizya." Deniz'in bana seslenmesi üzerine çözdüğüm geometri testinden bakışlarımı kaldırıp ona baktım. Bu aralar Çağan yüzünden dersleri çok boşlamıştım, bu yüzden olabildiğince kedimi derslere vermeye çalışıyordum. Zaten sorulara odaklanırken tüm bu olanlar buhar olup aklımdan uçuyorlardı, bu da işime geliyordu. Düne gelecek olursak da, Çağan o adamların bize yollamış oldukları fotoğrafa ciddi anlamda çok sinirlenmişti. Tamam ben de kızmıştım ama Çağan'ın tepkisi kan dondurucu kadar soğuktu. Zaten ben daha ne olduğuna anlam veremeden " Ben halledeceğim" deyip gitmişti.

"Efendim."

"Senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Tabi."

"Biliyorsun okula yeni geldim." dediğimde onaylar biçimde kafamı salladım. "Bu yüzden çok fazla eksiğim var. Eğer sende müsaitsen bugün biraz beni çalıştırabilir misin?" Normalde olsa cevabım son derece açık ve netti. Asla kabul etmezdim, okula yeni gelen bir çocukla iletişim kurmak benim için dehşet verici olurdu ama bu çocuğa hayır diyemiyordum. Samimi bir şekilde gülümsemeye çalıştım.

"Olur tabi."

"Tamam o zaman. Dayımın kafesi var, eğer istersen çıkışta oraya gidebiliriz."

"Tamam olur." demiştim ama içinde garip bir his oluşmuştu. Ben daha önce hiçbir erkekle Kafe'ye gitmemiştim ki. Bunu önemsemeye çalıştım ve tekrardan geometri testine yöneldim.

Telefonumun sırayı titreştirmesi üzerine telefonumu elime aldım ve Çağan yazısıyla karşılaştım.

"Efendim."

"Neredesin?" Evet şuan Çağan'ın etkileyici sesiyle karşı karşıyaydım. Bu konu hakkında ciddi anlamda Çağan'ı kıskanıyordum, ben de sesimin insanlar üzerinde bu kadar çok etki bırakabilmesini dilerdim. Özellikle de telefon konuşmalarında.

"Okuldayım."

"On dakikaya orada olacağım, hazırlan." dediğinde şaşırmıştım. Ayrıca niye buraya geleceğini de anlamamıştım.

"Anlamadım." Derin bir iç çekti. Sanki anlamadım dememe sinir olmuş gibiydi.

"Bunda anlamayacak ne var? Seninle bir yere gideceğiz, seni almaya geliyorum." Zamanla Çağan'ın bu burnu büyük tavırlarını kabullenmiştim ancak bazen gerçekten sabrımı zorluyordu.

"Asıl sen anlamıyor musun? Okuldayım diyorum!"

"Umurumda değil diyorum." Kalbimin atma hızının hep yüksek olmasını sağlayan Çağan, hayatıma girinceye kadar sakinliğiyle ünlü bir insandım ben. Kolay kolay bir şeye sinirlenmez, aşırı tepkiler vermezdim ama Çağan gerçekten bu sakinliğimin bozulması için elinden geleni yapıyordu. Bağırmamak için derin bir nefes aldım ve içimden ona kadar saymaya başladım. "Ayrıca madem okuldasın telefonla nasıl konuşabiliyorsun?" Daha beşe bile gelemeden Çağan'ın sinir bozucu sorusu rahatlama çabalarımı durdurmayı başarmıştı.

"Teneffüs."

"Her neyse dediğim gibi on dakika sonra oradayım."

"Çağan ama..." Daha cümlemin bitmesine bile fırsat vermeden telefonu yüzüme kapattı. Çağan'ın üzerimdeki bu baskısına daha ne kadar katlanabilirdim, hiç bir fikrim yoktu. Yaşamak zorunda olduğum bu durumun getirileri beni gerçekten korkutuyordu, sabrımın sınır çizgisine ulaştığımı zaman olacakları düşünmek bile istemiyordum. Çünkü çok zor olsa da benimde çileden çıktığım zamanlar oluyordu ve bu zamanlarda asla sakinleşemeyeceğimi çok iyi biliyordum.

Çağan'a şimdilik karşı çıkmayı düşünmediğimden dolayı hızlıca eşyalarımı toplamaya koyuldum. Sınıfın askılığından aldığım montumu üstüme geçirirken sınıf kapısından içeri Deniz girdi. Deniz'i tamamen unutmuştum. İçimdeki pişmanlık kendini gösterdiğinde hafif hafif ağrımaya başlayan şakalarımı soğuk elimle ovuşturdum. Gerginlikten ve stresten başıma ağrı girmişti ve sanki tüm gün boyunca başım ağrıyacakmış gibi hissediyordum.

TANIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin