Fotoğraflar

655 39 2
                                    

Küçükken karanlıktan korktuğum için sinemaya gitmeyi hiç sevmezdim. Salonun en arka koltuğundan daha önce televizyonda gördüğüm kırmızı gözlü canavarın çıkacağını sanırdım. Annemle babam böyle bir şeyin olmayacağını söyleyip dursalar da, sinema bana hep itici geliyordu. Büyüdükçe insanlarla olan ilişkim giderek azaldı. Bende hayali karakterlerle arkadaşlık kurmaya başladım. Saatlerce oturup, izlediğim filmlerde kendimi hayal ederdim. Hayal dünyam genişledikçe film tutkum oluştu. İki sene önce uzun süredir beklediğim bir filmin vizyona girmesiyle sinemaya gitmek zorunda kalmıştım. Dvd'sinin çıkması zaman alacaktı ve ben filmi hemen izlemek istiyordum. Böylece sinema serüvenim başladı ve ben büyümeme rağmen bende fobi olarak kalan sinema, çok sevdiğim bir hobiye dönüştü. Ama şuan karşımda başka bir canavar duruyordu. Dünkü cinayetin canavarı. Küçükken korktuğum canavardan tek farkı, normalde kahverengi olmasına rağmen karanlıkta siyaha dönüşen gözleriydi.

Konuşmak istedim. Hatta bağırmak, yardım istemek... Ama susup öylece bakmaktan başka hiçbir şey yapamadım. İçimdeki büyük karmaşaya rağmen vücudum tepkisizdi. Söylemem gereken sözler eylem kısmına geçememiş, sadece düşüncede kalmıştı. Kaçmalı mıydım? Gerek yoktu. Sinema gibi herkesin bulunduğu bir ortamda bana zarar veremezdi. Dün olduğu gibi tercihini sessiz bir sokaktan yana kullanacaktır diye düşündüm. Beynim düşünmek için daha önemli bir konumun olduğunun sinyallerini veriyordu. Bana Elizya diye seslenmişti, demek ki sabah evin önündeki karşılaşmamız tesadüf eseri değildi. Benim hakkında daha birçok şey biliyor olabilirdi. Kendimi avutmaya çalışmam tamamıyla hataydı, aptal bir filme gelmek yerine polise gitmeliydim. Sonunda içimde bir şeyler yapma ihtiyacı hissettim, ve sözcükler dilimden döküldü.

"Benden ne istiyorsun? " Sesim çok acizce çıkmıştı. Tam bir zavallı gibiydim şuan karşısında.

"Senden ne mi istiyorum?" Bu soruyu sorduktan sonra sanki düşünüyormuş gibi yaptı ve ardından cevabı bulmuşçasına hafifçe güldü. " Asıl sen benden ne istiyorsun?" Defolup gitmeni istiyorum ve tüm bu iki gündü olanları aklımdan silme.

"Hi-hiçbir şey istemiyorum." Düşüncelerim ve söylediklerim büyük bir zıtlık yaşıyordu. Birkaç adım geriledim ama hala aynı yerinde duran eli gitmeme izin vermedi.

"O zaman bu gün o evin önünde ne işin vardı? " İşte bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum. İlk başta yüzleşmek için gittiğimi sansam da, istediğimin bu olmadığını anladım. Kendimi mecbur hissetmiştim. Oraya gitmezsem sanki bir şeyler eksik kalacak gibiydi. Zaten o ev bizim evimize çok yakındı. Bu gün olmasa bile, mutlaka bir gün o evin önünden geçecektim.

"Sessiz olur musunuz? " Tam yanımızdaki koltukta oturan orta yaşlarda bir kadın bizi uyarınca, elini kolumdaki yerinden çekti. Elini çekmişti ama vücudu yavaşça bana yaklaşıyordu. Kulağıma doğru eğilmesiyle titremeye başladım.

"Şimdi beni iyi dinle küçük kız. Arkadaşlarının yanına gidip onlara iyi olmadığını ve eve gitmek istediğini söyleyeceksin. Sonra da alışveriş merkezinin kapalı otoparkına gel. " Kulaklarıma çarpan nefesi biraz olsun benden ayrılmaya başlamıştı ama şimdi de delici gözleri büyük ihtimalle korkudan büyümüş gözlerimle buluşmuştu. "Ve eğer birine belli edersen ya da kaçmaya çalışırsan, sen daha eve gitmeden sevgili anneciğin Deren Kaya ve babacığın Murat Kaya ölmüş olurlar. " Vücudu iyice benden uzaklaşırken, son bir kez gözlerime uyarıcı bir bakış fırlattı. Ardından salonun sert kapısını tek bir hamlede açtı ve çıktı. Şok olmuştum. İsmimi, annemi, babamı, hatta büyük ihtimalle oturduğum evi bile biliyordu. Ve daha fazlasını bildiğine emindim. Basit bir genç kız hakkında bilgi toplamak onun için zor olmamalıydı. Biraz önce beni herkesin içinde bana zarar veremez düşüncesiyle içimi saran rahatlama, otoparka gelmemi söylemesiyle son buldu. Otopark onun için sakin bir ortamdı. Hele bir de bugünün hafta içi ve saatin dokuz olduğunu düşürsek, bir cinayet işlemek için gayet uygun bir durumdu. Korku ayaklarıma çok ağır geliyordu ama onları hareket ettirmeyi başarabilmiştim. Ailemin ölmesine izin veremezdim. Melisa'nın yanındaki koltuğa bir hışımla kendimi bıraktım, çok az da olsa birazcık dinlenmeye ihtiyacım vardı.

TANIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin