Sinema

764 36 3
                                    

Dakikalardır aklımdaki ceset görüntülerini silmeye çalışıyordum. Habelerde izlediğim ve gazetelerde gördüğüm cinayetler sırayla diziliyordu kafamda ve aklım bana oyun oynayarak bu cinayetlerin hepsini o evde sonlandırıyordu. Bu on sekiz yaşındaki bir genç kızın tek başına kaldıramayacağı kadar büyük bir yüktü. Anlattığımda beni anlayabilecek kimsem yoktu. Olsa anlatır mıydım ? Bilmiyorum. Büyük ihtimalle yine anlatmazdım ama birinin beni yargılamadan yanımda olması, bana güven vermesi, destek olması güzel bir his olabilirdi. Sanırım sessizlik benim tercihim değildi, mecburiyetimdi.

Mecburiyetimdi çünkü konuştuğumda rahatlayabileceğim kimsem yoktu. Bende bu yüzden susuyordum. Yine susacaktım. Dün gördüğüm hiçbir şeyi kimseye anlatmayacaktım. Her zaman olduğu kelimeler içime dökülecek ve belki de ben o kelimelerin içinde boğulacaktım.

"Elizya, iyi misin? Yüzün bembeyaz " Melisa endişeli gözlerle beni süzüyordu. Ne diyebilirdim? "Dün o cinayet işlenirken ben de ordaydım Melisa. Kimseye söyleyemedim. Pişmanım ve iyi değilim. " mi? Böyle mi demeliydim? Melisa beni anlar mıydı? Tabiiki de anlamazdı. Büyük ihtimalle bir sürü soru sorar ve beni dinlemezdi.

"İyiyim. " dedim yüzümdeki korku dolu ifadeyi silmeye çalışırken. Yalan söylemek işte bu kadar basitti. Melisa cevabım üzerine bakışlarını benden çekti ve telefonuna yöneldi.

On dakika önce cinayet haberini korku dolu gözlerle izleyen arkadaşlarım, şimdi hiçbir şey olmamış gibi ilgilerini başka yöne vermişlerdi. Melisa magazin haberlerini okuyor ve kendi kendine değişik yorumlarda bulunuyordu. Nisan biraz önce elinden zorla bıraktığı kitabının sonunu bilmesine rağmen heyecanla okuyordu. Aslında şuan her şey normaldi. Ama onlar için. Benim dünyam yerle bir olmuştu. İçimdeki duygulardan biri diğerlerini yenerek galip geldi ve tüm hücrelerimi sardı. Vicdan azabı o kadar büyüktü ki hayatım boyunca hiç geçmeyecek gibi hissediyordum. Geçer miydi? Gerçekten unutur muydum ? Bilmiyordum. Bildiğim tek şey, bu azaptan kurtulmak istediğimdi.

"Eyvah! " Gözlerim korkuyla Nisan'a kaydı.

"Noldu? " Sesim titriyordu. Sanırım vicdan azabı dilimi de esir almıştı.

"Ya kızın saklandığı yeri buldular." Normalde olsa Nisan'a bıkkın bir bakış fırlatırdım ama şuan gözlerim korku saçıyordu.

"Aman Nisan sanki bilmiyorsun. Ben bile öğrendim.Kızı tam yakalayacakları zaman polisler gelecek ve kızı kurtulacaklar. " Nisan birçok kez bu kitabı okumuştu ve her seferinde okurken bize de anlatmıştı. Aynı Melisa'nın da dediği gibi kızı polisler kurtaracaktı. Belki benimde çözümüm de polisler olabilirdi. Gidip her şeyi anlatırdım. Tamam kanıtım olmayabilirdi ama o gözleri unutmama imkan yoktu. Hatta daha fazlasını... Sadece gözlerini değil yüzünün her köşesini aklıma kazımıştım. Siyah gözleri beni korkuttuğu için onlara daha fazla dikkat kesilmiştim.

"Of sus Melisa! Heyecanı kaçıyor. "

"Heyecan diyor ya. Kızım yüz kez okudun kitabı. Ne heyecanı?" Kulaklarım daha fazla kızların sıradanlaşmış konuşmalarını dinlemeyi reddetti. Melisa'nın cinayet haberini gösterdiğinden beri yemeğime dokunmamıştım. Tepsiyi masadan aldım ve sandalyeden kalktım.

"Kızlar ben sınıftayım. Sonra görüşürüz." Kızlar arkamdan bir şeyler söylediler ama aldırmadım. Tepsiyi yavaşça bulaşık arabasına bıraktım. Biranda vücudum bir kas kütlesiyle sarsıldı ve biriyle çarpıştığımı anladım. Bana çarpan kişiyle göz göze geldiğimizde gözlerin sahibinin bir küfür savurduğunu duydum. Dünkü siyah gözlerin aksine oldukça maviydi. Deniz mavisi. Bakışlarımı gözlerinden alıp üzerine çevirdiğimde soslu makarnayla karşılaştım. Tepsideki her şey üzerimize dökülmüştü. Ama umrumda bile değildi. Hiçbir şey söylemeden yürümeye başladım.

TANIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin