Korkuyorum

474 33 7
                                    

Beni rahatsız eden sıvının belirtilerini alnımda hissetmemle göz kapaklarımı açmak için zorladım. Sanki şuan sahte, başka bir dünyanın içindeydim ve göz kapaklarımı açtığımda kendi yaşadığım dünyanın gerçekliği beni içine hapsedecekti. Alnımdaki sıvı şakaklarımdan yanaklarıma kaydığında göz kapaklarım bana yenik düştüler ve hafif hafif aydınlanmaya başlayan odaya açıldılar. Kabus görmüştüm ve tabii ki de hiçbir şey hatırlamıyordum. Bu yaşıma kadar gördüğüm hiçbir kabus ya da rüyayı hatırlamamam yetmiyormuş gibi bir de hep aynı karanlığı hissederek uyanıyordum. Uyandığım zaman korkunç bir his bedenimi kaplıyor ve gördüğüm kabusu hatırlayamadığım nadir günlerin çok kötü geçmesine neden oluyordu. Yüzümdeki ter damlalarını elimin tersiyle silmeye çalıştım ve alnımı ovuşturdum. Başım ağrıyordu. Bu gördüğüm kabusun gerçekten çok korkutucu olduğunu bir göstergesiydi, kendimi sıkıp başımın ağrımasını sağlayacak kadar korkmuş olmalıydım. Aslında bu duruma şaşırmam gerekiyordu, yaşadıklarıma somut bir şekilde gösteremediğim tepkiler soyutlaşıp bana kabuslarımda yansıyorlardı.

Ağzımdaki acı tatla paralel olarak midemin bulandığını hissettim ve bu acı tadı gidermek için yattığım yerden doğrulup başucumdaki sudan bir yudum aldım. Yatakta oturur pozisyona geçmemle sadece yüzümün değil tüm vücudumun terden sırılsıklam olduğunu anlamam bir olmuştu, içimdeki atletin sırtıma yapıştığını hissedebiliyordum. Sırtımdan başlayan bir ürperti her yerimi sardığımda yavaşça yataktan kalktım. Üstümü değiştirmeliydim, hasta olmak istemiyordum. Önüme gelen ilk kıyafetleri üzerime geçirdikten sonra sessiz adımlarla karanlık koridorda banyoya doğru ilerledim. Banyoya vardığımda musluğu soğuk tarafa çevirip suyu yüzüme çarptım ama soğuk suyun ferahlatıcı etkisi bile mide bulantımın geçmesini sağlayamamıştı. Anlaşılan tüm gün mide bulantısıyla uğraşacaktım. Annemin özenle astığı yumuşak havluyla yüzümü kurulayıp banyodan çıktım ve mutfağa doğru ilerledim. Şuan bana iyi gelecek tek şey kahveydi ancak aç karna kahve içecek kadar deli olmadığımdan dolayı bitki çaylarının olduğu kutudan nane limonu çıkartıp su ısıtıcısının düğmesine bastım. Suyun ısınmasına beklerken bugünün yorucu olacağı düşüncesi zihnimde dolanmaya başlamıştı. Öğlen dershaneye gitmeden önce Çağan'la buluşacak ve tabii ki de bana açıklamadığı bir işle uğraşacaktık. Günden güne içimdeki bu işin sonunun kötü biteceği ihtimali büyüyor ve beni korkutuyordu ama ben umursamamaya çalışıyordum. Ve bir de Çağan'a güvenmeye... Çağan bendeki güven taneleri kimi zaman yok etse de ona karşı koyamadığım yanım Çağan'a güvenmemi söylüyordu ve ben de onu dinliyordum. Çaresizlikten mi yoksa başka bir sebepten dolayı mı, bilmiyordum ama Çağan'a güveniyordum.

Isıtıcının çıkardığı sesi duymamla çekmeceden aldığım kupaya nane limon paketini koyup kupanın içine sıcak suyu doldurdum. Bunu yaparken mutfak duvarındaki saat dikkatimi çekmişti, saat sabahın altısıydı. İçli bir nefes alıp verdim, cumartesi günü sabah altıda kalkan manyak tek ben olmalıydım. Bu durumun saçmalığı karşısında tezgahın üzerinde bulunan kupa bardağı alıp mutfak penceresinden doğru ilerlerdim ve asfaltın rengini koyulaştıran yağmuru izlemeye başladım.

-----

"Çok sessizsin bugün." Çağan'ın bana laf atması üzerine ben hep böyleyim diyecektim ama Çağan'a karşı beni ben yapan özelliği kullanmıyor, sessiz kalamıyordum. Hatta genellikle soru soran ve sıkıcı olan taraf ben oluyordum. Yaklaşık on dakika önce Çağan beni evden almıştı ve şuan arabanın içindeydik. Sabah saatlerinde gördüğüm kabusun etkisiyle beliren mide bulantım hala kendini koruyordu.

"Ne söylememi bekliyorsun?"

"Bilmem. Genelde söylediklerini dinlemiyorum, saçmalayıp duruyorsun. Şimdi niye saçmalamıyorsun merak ettim sadece." demesi üzerine abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. Aslında bu sözlerine daha büyük bir tepki vermem gerekiyordu ama cidden hiç halim yoktu. Midem öyle çok bulanıyordu ki Çağan'la işimiz bittikten sonra dershaneye değil eve gitmeyi düşünüyordum.

TANIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin