Not Kağıdı

469 32 5
                                    

İnsan bir şeyden kaçmak istediğinde, o şeyi düşünmemeye çalışır. Her aklına geldiğinde, gözlerini sımsıkı kapatır ve düşüncelerini zihninin en kuytu köşesine yollar. Çünkü düşündüğü zaman canının acıyacağını bilir. Ben, Elizya Kaya -düşünceleriyle yaşayan kız- hayatımda hiç yapmadığım bir şeyi yapmış, asıl düşünmem gerekenleri zihnimin en kuytu köşesine yollamıştım. Sadece düşüncelerimi değil, hislerimi de görmezden gelmiş, ruhumun tam ortasındaki korkuyu silip atmıştım. Çok büyük bir çıkmazın içindeydim ve bu çıkmaz bir bataklık gibi içine çekiyordu. Çırpınamıyordum, çırpınsam daha fazla batacağımı biliyordum çünkü. Canımın acıyacağını bildiğim için nasıl bir işin içinde olduğumu hep göz ardı ettim. Hiç tanımadığım bir adama güvendim, sorularımın cevapsız kalmasına rağmen onların oyununa dahil oldum. Çaresizliğin tadını hissedebiliyordum ve elimden hiçbir şeyin gelmeyeceğini de çok iyi biliyordum. Tek bir şansım vardı, o da polise gidip bu işi sonlandırmaktı. Ama önce Çağan'la konuşmam gerektiğinin farkındaydım. Saate hiç aldırmadan, rehbere dün kaydettiğim numarayı buldum ve yeşil tuşa bastım.

Telefon çalıyordu, çalıyordu ve çalıyordu. Sinirlerim zaten alt üst olmuş bir biçimdeydi, bir de telefona cevap vermemesi ile iyice gerildim. Ama pes etmedim ve aramaya devam ettim.

"Ne var?" Sonunda soğuk ses kulaklarımla buluşmuştu. Ses tonundan, onu uyandırdığım çok belli oluyordu.

"Konuşmamız lazım."

"Sabahın körümde olmak zorunda mı?" Evet diyecektim ama cevabı beklemeden konuşmaya devam etti. "Bana bak kızım, sana numaramı verdim diye beni zırt pırt arayamazsın! "

"Cidden önemli bir konu!" diye bağırdım. Belkide şuan karşımda olmadığı için bu kadar cesaretlenmiştim. Apartmanda bir hareketlik olduğunu fark etmemle, kendimi toparladım. Ben evden çıkarken annemler uyuyordu, uyanmış olmalarını istemezdim çünkü beş dakika sonra dershanem başlayacaktı ve annem geç kalmama çok kızıyordu. Şuan gerçekten gülünç bir durumdaydım, elimde beni büyük bir korku seline sürükleyen bir paketi tutuyordum ve ben dershaneye geç kaldığımdan dolayı annemin bana kızmasını önemsiyordum.

"Öğlen birde seni dershaneden alırım, küçük kız. Şimdi git ve dersini dinle!"

"Sen nereden biliyo..." Sözüme devam etmeme izin vermeden telefonu kapattı. Gerizekalı! Dershaneye gideceğimi, kaçta çıkacağımı, hangi dershaneye gittiğimi nereden biliyordu? Bunu bile araştırmış olmasına şaşırmıştım. Ama o yapardı, gözlerindeki her şeye ulaşabilecek gücü daha önce görmüştüm.

Apartmanın kapısından dışarı çıkmak istemiyordum. İçimde dışarı çıkınca, bu paketi yollayanların bana zarar vereceklerine dair bir his vardı ve ne kadar kendimi rahatlatmaya çalışırsam çalışayım kaybolmuyordu. Ayrıca hemen Çağan'la konuşmam gerekiyordu, ona polise gideceğimi söyleyecektim. Ellerinde sadece kapıdan çıktığımızın görüntüsü vardı, büyük cezalar için daha iyi kanıtlara ihtiyaçları olur diye düşünüyordum. Zaten ne olursa olsun polise gidecektim, birilerinin kuklası olmak kesinlikle istemiyordum. Ayaklarıma işkence ederek apartmanın kapısına doğru yürüdüm. Kapıyı açarken içimde tarifsiz bir his vardı ve bu his her adımımda daha da büyüyordu. Kapıdan çıktım ve etrafı yokladım. Her şey normaldi, her pazar sabahı olduğu gibi sokakta çöpçülerden ve sabah yürüyüşüne çıkan insanlardan başka kimse yoktu. Ne düşündüğüm gibi siyah büyük bir araba, ne de siyah takım elbiseli iri insanlar... Onların aklımda canlandırdıkları görüntü bundan ibaretti. Zaten kötü adamlar hakkında daha fazlasını düşünecek kadar hayal gücüm yoktu. Garip bir durumun olmamasıyla çok az da olsa içimin rahatladı ve otobüs durağına doğru yol aldım, gözlerim benden istemsiz sağa sola kayıyorlardı. Belki de gözlerim, beynimin "dikkatli ol" komutunu eyleme çeviriyorlardı. Biranda Çağan'ın dün gece söyledikleri aklımda belirdi.

TANIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin