jungkook'un annesine ağlamasını ve onu son görüşünü yazmak istemedim. yani busana geldiler ve onun akşamından devam ediyor hikaye.
"Jimin."
Yatakta yatan Jungkook'a çevirdim gözlerimi. "Hm?"
"Telefonu bırak ve yanıma gel."
Yeni işle alakalı maillere sonra bakabilirdim, ayağa kalkıp yanına yattığımda kollarını sabahki gibi belime sarıp göğsüme kafasını koydu.
Burun çekişlerinden ağladığını anlayabiliyordum ve onun ağlaması beni de üzüyordu. Saçlarını bir elimle okşarken diğer elimlede belini sardım.
"Jimin sen olmasaydın ben tek başıma kafayı yerdim. Abim var ama ben ona üzüntümü belli edemem ki, sürekli ağlıyor. Sakinleştiricinin etkisi geçtiği anda her yeri yakıp yıkıyor. İyi ki yanımdasın sen de beni bırakıp gitme lütfen." sonlara doğru ağlayışı daha da çok arttığı için benimde gözlerim dolmuştu.
"Gitmeyeceğim. Söz veriyorum hep yanında olacağım."
Ölmek bu kadar kolay mıydı? Sabahın 5'inde kadın öldü ve saatler önce de toprağın altına gömüldü.
Jungkook yalnız girmişti morga, nasıldı bilmiyorum ama çıktığında bi saat boyunca suratı durgundu. Bi saatin sonunda da zaten ağlamaya devam etmişti. Düzenli nefes alışverişlerinden uyuduğunu anladığım Jungkook'a geri çevirdim bakışlarımı. Yorganı üzerine örttüğümde melek gibi uyuyordu. Ağlamaktan kızarmış ve şişmiş suratıyla bile kusursuzdu.
"Sen bunları haketmeyecek kadar güzelsin Jungkook. Olanı değiştiremem ama bundan sonra her saniye yanında olup seni mutlu edeceğime dair söz veriyorum Jeon Jungkook."
"Bu bir evlenme teklifiyse kabul ediyorum Jeon Jimin." mayışık sesiyle konuşmasına gülümseyip artık tam anlamıyla bana ait olan bedenin saçlarına öpücükler bıraktım.
JEON JİMİN DİYORUM YANİ ANLATABİLİYOR MUYUUUUUM ♡-♡