-5-

606 42 43
                                    

"Neden Hoseok amcanın oğluna öyle tepki verdin?"

"Bana çarptığı için teşekkür mü etseydim?"

"Taeyong Hoseok amcayla yakınsınız. Neden Jaehyun'a kötü davranıyorsun?"

"Babasının kitaplarını okuyorsun. Neden Taeil'i sevmiyorsun?"

Kısa bir sessizlik olduğunda Taeyong mırıldanmıştı.

"Şimdi kapa çeneni."

"Taeil ile olan durumumu biliyorsun. Sen Jaehyun ile aynı durumda mısın?"

"Bana sesini yükseltme Seo Youngho, sakın! "

Taeyong kısık sesiyle konuşsada kıyafet reyonunun arkasındaki Jaehyun'un tüyleri diken diken olmuştu. Bakışları Taeil'e döndüğünde  Taeil'in ağız içinde mırıldandığını görmüştü. Hafifçe Taeil'e yaklaşırken Johnny derin nefes alıp vermişti.

" İlk zamanki anılarımızı özlüyorum, küçükken olanları."

"Şansa bak, ben özlemiyorum."

Jaehyun kısık sesle mırıldandığında Taeil gülmüştü.

"Şimdi daha çok merak ettim ama!"

"Hoseok amcayı severdim Johnny, eskiden. O... çok değişti. Jaehyun gelince onunla aramdaki bağ zayıfladı, Jaehyun büyüdükçe de koptu. O... benim babam gibiydi Jaehyun ise onu benden çalan hırsız."

Taeyong derin bir nefes alıp verdiğinde Jaehyun'un ağzı açılmıştı. Gözleri hızla dolarken Jaehyun duyduklarını sindirmeye çalışıyordu.

O... benim babam gibiydi, Jaehyun ise onu benden çalan bir hırsız.

" Ama ben zaten babasızdım değil mi? Bu yüzden onu babam gibi görmüyorum. Jaehyun'a ise... bilmiyorum, içimde istemsiz ortaya çıkan bir sinir var. Bunu engelleyemiyorum."

Taeyong'un konuşmasından bir süre sonra Johnny'nin sesi geldi Taeil ve Jaehyun'un kulaklarına.

" Haklısın, özür dilerim. Seni sıkıştırmamalıydım. Üzgünüm! "

" Johnny çek o pis kollarını üzerimden, hemen! "

"Tamam be! Dur bi resim çekilelim."

Taeil Jaehyun'a bakıp koluna vurmuştu.

"Gidelim buradan!"

Jaehyun kafasıyla dalgınca onayladığında hızlıca fakat sessizce reyonun arkasından çıktılar ve koşmaya başladılar.

"Bu da neydi şimdi?"

"Bilmiyorum, akşam babamla bunu konuşacağım!"

"Hadi eve gidelim."

"Peki."

Taeil ve Jaehyun arabaya geldiklerinde bindiler ve Taeil telefonunu çıkartı.

"Johnny bunu paylaşmış şimdi."

Jaehyun başıyla onaylayıp koltukta kaydı ve kafasını arkaya atarak gözlerini kapattı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Jaehyun başıyla onaylayıp koltukta kaydı ve kafasını arkaya atarak gözlerini kapattı. Arabanın sallanması uykusunu tetiklerken Jaehyun yavaşça uykuya daldı. Şoför Taeil'in isteği üzerine ilk Taeil'i bıraktı evine, Jaehyun'un evine yola koyulduğunda Jaehyun'un kemerini takmadığını farketti.
Arabayı sakin bir yere çekerek arkaya gitti ve Jaehyun'u uyandırmadan kemerini taktı.
Şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdığında Jaehyun'un kısık sesiyle mırıldanmasını duydu. Yola olan dikkatini kaybetmemeye çalışarak sese odaklandı.
Bay Jung oğluna çok önem veriyordu ve eğer önemli bir şey söylerse bunu Bay Jung'a söylemesi gerekiyordu.

"Ben hırsız değilim!"

Jaehyun yerinde hafifçe kıpırdanırken mırıldanması daha net duyulmaya başladı.

"Ben hırsız değilim, babamı çalmadım. O benim babam!"

Araç Bay Jung'un evinin bahçesine girdiğinde arabayı kapıya yakın bir yere çekti ve arkadan zayıf çocuğu aldı. Kapıya ilerlediğinde başka bir koruma koşarak geldi ve kapıya vurarak içeriden açılmasını sağladı. Şoför içeri girdiğinde hizmetçikoşarak Bay Jung'a haber verdi ve Hoseok ensişeyle oğluna koştu. Şoför oğlunu yatağa bıraktığında oğlunun üzerini örttü ve şoföre döndü.

"Neyi var onun?"

"Bilmiyorum Bay Jung. Arabada uyuyakaldı."

"Peki, çıkabilirsin."

"Şey... Bay Jung oğlunuz arabada 'ben hırsız değilim, onu çalmadım, o benim babam' gibi şeyler söyledi."

"Ne? İlginç. Peki, çıkabilirsin."

Hoseok oğlunu biraz izledikten sonra tedbiren odanın kapısını kapattı ve oğlunun giydiği pantolonu çıkardı. Uyandırmadan bir eşofman giydirip odadan çıktı.

Jaehyun uyandığında hava kararmıştı. Yatağından kalkıp aşağı indi ve mutfağa girdi.

" Günaydın Bay Jung. Size hızlı bir şeyler hazırlamamızı ister misiniz?"

"Evet lütfen."

Jaehyun mutfaktan çıkıp masaya oturduğunda televizyonun karşısında oturan babasını görmüştü. Babasının yanına oturduğunda Hoseok oğlunu kolunun altına almıştı.

"Baba ben tek çocuğum... değil mi?"

"Evet oğlum, başka çocuk mu var?"

"Peki benden önce bir çocuğa baktın mı?"

"Niye soruyorsun bunları?"

"Hiç... merak ettim sadece."

"Hayır. Yemeğin hazır, git ye."

"Peki."

Jaehyun babasının kolunun altından çıkıp geniş masaya oturmuş ve konulan tabakları önüne çekmişti.

"Babam bana yalan söylüyor, bundan eminim."

Hoseok'un telefonu çaldığında Jaehyun yemeğini hızlıca yemeye başlamıştı. Hoseok sinirle gelip koltuktan ceketini aldı ve oğluna döndü.

"Şirketin muhasebe kısmında bir sıkıntı olmuş, bir saate gelirim büyük ihtimal. Tek kalır mısın Taeil'i getirteyim mi?"

"Tek kalabilirim."

"Peki, görüşürüz."

"Görüşürüz. "

Hoseok evden çıktığında Jaehyun hızla yemeğini bitirdi ve babasının çalışma odasına koştu. Kitaplıktaki kitapları tek tek alıp yere dönük bir şekilde sallıyordu. Birkaçından düşen fotoğrafları alıp masaya bırakmıştı ve masanın çekmecelerini karıştırmaya başlamıştı. Babasının ondan gizlediği albümlere bakıp sinirle kaşlarını çatmış ve onları da alıp odasına gitmişti. Masasındaki fotoğraflarıda almıştı, hepsini kendi yatağının altına tıkarken mırıldanmıştı.

"Geçmişte ne yaşadınız bilmiyorum ama bunu benden saklayamazsınız!"

Jaehyun yatağının örtüsünü yere kadar çekip yatağın altını gizledi. Telefonunu yatağından alıp Taeil'in adını buldu ve hızlıca bir mesaj yazarak gönderdi.

Babam yalan söylüyor, bundan oldukça eminim.

Bir iki dakika sonra telefon titrediğinde Jaehyun telefonu tekrar eline almıştı.

Peki, Sherlock Holmes olmayı sevdim!

Jaehyun sırıtarak telefonu kapattı ve odasının kapısını kitleyerek odadan çıktı.

ŞÖHRETİMİN GÜZELLİĞİ    JaeYongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin