Mobilden medya da ekliyebiliyormuşuz artık yaşasın hehe
-EREN-
Uyanıp başucumdaki alarm saatinin küçük düğmesine saati fosforlu harflerle göstermesi için bastığımda, saat 03.19'u gösteriyordu. Çok daha kötü günlerim olmuştu ve Izdırap Dolu Saatler'e birkaç saat kala, uykuyu alamamak çok büyük bir problem teşkil etmiyordu. Yatakta doğruldum, dizlerimi karnıma doğru çektim ve iblislerim baş ağrıtan kabuslarımı art arda fısıldarken sakin kalmaya çalıştım. O kadar kötü olamaz.
Aynaya kalkıp kendime baktım, adeta aptallığımın ve sefilliğimin izleri tüm gösterişleriyle bana meydan okurcasına orada duruyor ve iblislerime katılarak benimle alay ediyorlardı. Görünüşte pek bir şey yoktu gerçi.
Kafamı düşüncelerimi silkelemek istercesine salladım ve ellerimi yeni kestirdiğim saçlarımın üstünde dolaştırdım. Annemin belki de böylece beni mutlu edebileceğini veya gerektiğinde emzik gibi filan kullanabileceğini düşünerek aldığı telefonu elime aldım ve önümdeki acı dolu birkaç saati nasıl atlatacağımı düşünmemeye çalışarak Instagram'a girdim. Benim gibi bir manyaktan bekleneceği üzere bu bir depresyon hesabıydı. Dolayısıyla birkaç nefret mesajını gördüğümde pek etkilenmedim. "İbne", "ilgi manyağı", "psikopat". Çoğu zaman bu kadar kibar olmuyorlardı. İnsanlar depresyon hesaplarından hoşlanmazdı. Biraz olsun kafamı oyalamak için açmıştım zaten.
Telefonu bırakıp yatağa uzandığımda, kendimi umutsuzca uyumaya çalışırken buldum. Bu benim için bile acınasıydı. Kalktım, banyoya girdim ve aynaya boş boş bakarken elimi saçlarımın arasından geçirdim. Kustum. Annem görmesin diye pisliği temizledikten sonra, kendimden iğrendim ve bu kendimi daha da iğrenç bir şey yapmamı sapladı: Ağladım.
Aptal bir platonik ya da reddedilmiş bir ergen kız gibi hissettim kendimi. Yere çöktüm ve ellerimle kafamı sıkıştırdım. Bazen bir şeyin üstesinden gelmenin en iyi yolu, canınızı yakarak gelip geçmesine izin vermektir. Beynimin o güne dair hatıraları yinelemesine izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EREN
Teen FictionOnu asla gülerken görmemiştim. Tebessüm ederken bile. Mavi gözleri hep boş bakıyordu, küçümser gibi değildi, alaycı bir şekilde de bakmıyordu sadece... Boştu işte. Mümkün oldukça az konuşuyordu ve insanlardan kaçtığı oldukça barizdi. O küçük kafasın...