15.Bölüm (Düzenlendi)

7.5K 268 9
                                    

Berzan Ağa'nın iki adamı Baran'ı bayılttıktan sonra arabadan aldıkları gelinliklerle beraber,  kızları da Aslaner konağına geri getirmişti. Kızlar arka taraftan girmiş, kimseye görünmeden odalarına geçmişlerdi. Sanki hiç bir şey olmamış gibi hazırlandılar ve gelin alma için beklemeye başladılar. Bu süreçte yan yanaydılar. Akıllarına Baran gelmişti. Dilşad:

"Baran abim ne yaptı acaba? Adamlar onu bizimle getirmediğine göre görmediler belki de, sonuçta bizim yanımızda değildi öyle değil mi Sahra?" dedi.

"Haklısın, bence de senin dediğin gibi Dilşad. Yoksa abin adamlara engel olurdu mutlaka." dedi.

Dilşad:

"Şaka gibi, resmen gelin oluyoruz bu yaşımızda be Sahra. Hem de sevgili(!) halamın hanımı olduğu konağa. Ne yapacağız, nasıl yaşayacağız biz o konakta? Allah'tan yanımda sen varsın, tek başıma olsam ne yapardım bilmiyorum." dedi.

Sahra:

"Halanla aranızda ne oldu ki böylesine düşman iki ailesiniz? Teyzem bir şey söylemediğine göre benim bilmemem gereken bir şey demek ki o yüzden merak etmeyeceğim. Seninle kader ortağı olduk biz Dilşad. Aynı konağın gelinleri olacağız. Acaba hangimiz büyük gelin olacağız?" dedi işi kendince biraz şakaya alarak.

Bu cümenin ardından ikisi de -ağlamaklı bir halde olsalar da- güldüler, sonrasında Dilşad:

"Umarım büyük gelin sensindir Sahra. Beni az çok tanıdın, çocuk ruhlu biriyim. Büyük gelin olacak olgunluk bende yok, ama sende fazlasıyla var. O yüzden umarım seninki büyüktür. Aa seninkinin adı neydi, Miran'dı değil mi? Miran enişte umarım büyüktür, benimki yani Yiğit de küçüktür." derken ikisi de gülüştüler.

Sahra bu sırada derin düşüncelere daldı. Baran'a karşı hissetmeye başladığı duygular geldi bir bir hatrına o anda. Kalbi hızla çarpmaya başladı. Gözünün önünde Baran'ın silüeti belirdi birden. Ne ara bu kadar hafızasına kazınmıştı Baran'ın silüeti, anlamışmıştı. O, kuzeniydi, abisi gibi olmalıydı. Onu gördüğünde abisini görmüş gibi hissetmeliydi. Bu zamana kadar öyle olmamıştı, olamamıştı ama bundan sonra öyle olmalıydı. Çünkü artık evleniyordu. Baran'a hissettiklerini Miran'a hissetmeliydi. Baran aklına gelmemeliydi bile. Bu düşünceler içerisindeyken, kapı tıklatıldı. Gelen Hîvda'ydı:

"Gelin alma için geldiler, sizi aşağıya çağırıyorlar." dedi.

Bunun üzerine aşağı indiler mecburen. Dışarı epeyce bir kalabalık olmuştu. Sahra'nın gözleri bu kalabalıkta Baran'ı aradı, ortalıklarda görünmüyordu hala. Neredeydi acaba? O bunları düşünürken, Berzan Ağa:

"Eğer hazırlıklarınız tamamlandıysa gelinlerimizi alıp, bizim konağa gidelim artık Jiyan Ağa." dedi.

Jiyan Ağa:

"Hazırlıklarımız tamamdır Berzan Ağa, haydi gidelim." dedi.

Gelin alayı hareket etmişti. Gelinler artık eşlerinin yanlarına geçmişti. Saraçoğlu konağına doğru yürümeye başladılar. Davul zurnalar eşliğinde süren kısa bir yürüyüşün ardından Saraçoğlu konağına gelinmişti. Çalan havalar eşliğinde gelin ve damatların oynaması adettendi. Kalabalığın ortasına geçtiler ve oynamaya başladılar. Sahra da Dilşad da oldukça heyecanlıydı. Dilşad, daha önce düğünlerde oynadığından tecrübeliydi biraz, ancak Sahra ne yapacağını bilmiyordu hiç. Miran'a bakarak ona ayak uydurmaya çalışıyordu. Ve başarılı da olmuştu. Bu konuda tecrübeli olan Dilşad'dı, ancak misafirler de dahil herkes Sahra ve Miran'ın oynayışını oldukça beğenmişti. Bir müddet devam eden oyun oynama faslının ardından takılar takılmış, yemekler misafirlere ikram edilmişti. Konuklar en güzel şekilde ağırlanıp, eğlenceler tam gaz devam ettikten sonra, vakit akşam vakti olmuştu. Kalabalık dağılıyordu artık. Aslaner ailesinin fertleri de, teker teker kızlara sarıldıktan sonra konaktan ayrılmıştı. Delal hanım, yeğeni ve kızının yanında hakim olduğu gözyaşlarına artık engel olamıyordu. Onlardan ayrıldıktan hemen sonra ağlamaya başlamıştı. Jiyan Ağa da ondan farklı halde değildi. Günler öncesinde oğulları düşmanları olan ailenin kızıyla kaçmakla kalmamış, başlarını da belaya sokmuştu. Herşeye rağmen yine de onu merak etmişlerdi. Ancak akıllarına gelen yerleri aratmalarına rağmen herhangi bir haber alamamışlardı. Bunların üzerine bir de bir günde iki kızını birden vermek zorunda kalmıştı aile. Kolay değildi onlar için. Konağa dönüp bir müddet dinlendiler. Yemeği düğünde yedikleri için yemek yemeyeceklerdi. Ancak kahve iyi gelirdi yorgunluklarına. Hîvda'nın hazırladığı kahveler içilirken, Baran'ın yokluğunu fark eden ağa:

SahraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin