Berfin hanımın odasının kapısını tıkladı Azad, "gel" sözünü işitince de kapıyı yavaşça açtı. Bir "merhaba" nın ardından içeri geçtiler.
Azad:
"Berfin hanım DNA testinin sonucu çıktı. Sonuç pozitif, bu durumda Sahra'yı almak için geldik." dedi.
Berfin hanım:
"Anladım Azad bey, işlemlere başlarız ancak öncelikle Sahra'ya durumu güzelce anlatmamız lazım." dedi.
Azad:
"Tamam siz Sahra'yı çağırın, biz onunla bir mekanda oturalım ve güzel bir şekilde izah edelim her şeyi. İsterseniz siz de bizimle gelin." dedi.
Berfin hanım:
"Olur, çağıralım Sahra'yı. Benim de gelmem daha iyi olur." dedi ve yardımcısı Feride'ye Sahra'yı çağırmasını söyledi.
Feride Sahra'nın odasına girdi, kızcağız yine her zaman olduğu gibi kitap okuyordu. Bu kıza imrenmemek elde değildi doğrusu. Sahra okuduğu kitaba öylesine kapılmıştı ki, Feride'yi fark etmedi bile. Dikkatlice kitabını okuyan Sahra'ya seslendi Feride:
"Sahracım okumanı bölüyorum ama, Berfin hanım seni odasına çağırıyor." dedi.
Sahra:
"Tamam, geliyorum Feride ablacım." dedi gülümseyerek.
Ardından ikisi de çıktılar odadan. Feride odasına geçti, Sahra da Berfin hanımın odasına doğru yöneldi. Kapıyı tıklayıp, içeri geçti. Karşısında, birkaç gün önce buraya gelmiş olan, samimi bulup kendisini yakın hissettiği aileyi görünce gülümseyerek:
"Merhaba efendim." dedi.
Delal hanım yeğenine sevgiyle:
"Merhaba kızım." dedi.
Berfin hanım açıklama yapmak üzere sözlerine başladı:
"Sahra kızım, Delal hanım ve ailesi seninle çok mühim bir konu hakkında konuşmak istiyor. Ancak burada konuşulması uygun olmaz. O yüzden dışarı çıkmak istiyorlar seninle, size ben de eşlik edeceğim." dedi.
Sahra itaatkar ve bir o kadar da saygılı ve kulaklara huzur veren o naif sesiyle:
"Siz nasıl uygun gördüyseniz Berfin teyze, o halde ben üzerimi değiştirip geleyim." dedi ve odasına gitmek üzere dışarı çıktı.
Bu aileye neden bu kadar kanı ısınmıştı, neden bu kadar yakın hissetmişti kendini onlara, bir anlam veremiyordu Sahra. Kendisiyle ne konuşacaklarını çok merak ediyordu. Hızla odasına girdi. Üzerini birkaç dakika içerisinde değiştirip çıktı dışarı. Merdivenleri; meraklı düşüncelerine, nedenini bilmediği bir şekilde heyecanla atan kalbinin ritimlerinin eşlik etmesiyle indi.
Feride hanım, Delal hanım ve ailesi Sahra'yı merdivenlerde bekliyorlardı. Sahra indiğinde, dışarı çıktılar hep birlikte. Azad'ın arabasına geçti hepsi de. Rahat bir şekilde konuşabilecekleri bir restoranın önünde durdurdu arabasını Azad. Restorana geçtiklerinde, heyecanla söze başladı Delal hanım:
"Sahra kızım, sana anlatacaklarımı dikkatle dinle olur mu?" dedi ve, Sahra da kendisini saygı içerisinde başıyla onaylarken sözlerine devam etti:
"Benim bir kız kardeşim vardı, bundan yıllar önce başına talihsiz olaylar geldi. Kardeşimin iki çocuğu oldu. İki çocuğundan küçük olanı daha doğalı birkaç gün olmuştu ki, eşinin askere gitmek için bindiği otobü kaza yaptı. Ölüler bulundu fakat ondan bir haber alınamadı. Sonrasında da öldüğü düşünüldü. Çocuklarıyla eşinin evinde yaşamaya devam eden kardeşime, eşinin ailesi o kadar eziyetler ettiler , ona öyle acılar çektirdiler ki daha fazla tahammül edemedi kardeşim. Bir gün çocuklarını da alarak kaçtı evden. Ailesinin yaşadığı şehre gitti, ancak ailesi ne çocuklarını ne de onu kabul etti. Sonrasında kardeşim tek çare olarak çocuklarını bir yetimhaneye bırakmaya karar verdi, onları bırakıp oradan ayrıldı. Ardından da bir binanın çatı katına çıkıp, oradan atlayarak intihar etti. Kardeşimin iki çocuğunu da yıllarca aramama rağmen bulamadım, ta ki birkaç gün öncesine kadar. Birkaç gün önce bize bir haber geldi. Yeğenlerimden birinin izini bulmuştu adamlarımız. Küçük yeğenimi, seni bulduk Sahra kızım. Ben senin öz be öz teyzenim." dedi ve hasretle, inci tanesi gözyaşlarıyla Sahra'ya sarıldı.
Sahra şaşkındı. Şaşkın ve bir o kadar da ne hissedeceğini bilemez bir halde.. Teyzesini bulduğuna mı sevinse, daha yüzlerini göremeden anne ve babasını kaybetmiş olduğuna mı üzülse bilemedi. Ancak teyzesine karşılık verdi. O şefkatli kollara sığındı. Gözlerinden akan yaşlara mani olamadı Sahra. Bunlar hem sevinç hem de hüzün gözyaşlarıydı. Uzunca bir sarılmanın ardından birbirlerinden ayrıldı Sahra ve Delal hanım. Ardından Azad ve Jiyan Ağa da Sahra'ya hasretle sarıldılar. Gözyaşlarına mani olamadı hepsi de. Berfin hanım da olanları gözyaşlarıyla izliyordu. Yıllarca evladı gibi sevdiği kızı, aile şefkatini bir nebze de olsa görecekti artık. Evet kendisinden uzak bir yere gidecek, ayrılacaktı ama emin ellerde olacaktı Sahra. Gönlü ferahtı o yüzden. Hasret gidermenin ardından söze bu defa Jiyan Ağa başladı:
"Sahra kızım, yıllardır seni ve ağabeyini arıyoruz. Ağabeyini henüz bulamadık ancak Rabbimize şükürler olsun ki seni bulduk. Ağabeyini aramaya devam ediyoruz, Allah'ın izniyle onu da bulacağız. Senden isteğimiz bundan böyle bizimle yaşaman. Sana sahip çıkmak, seni okutmak, her ne dileğin varsa yerine getirmek istiyoruz. Sen de kabul edersen işlemlere hemen başlayıp seni himayemize aldıktan sonra memleketimize; memleketine, Diyarbakır'a götürmek istiyoruz." dedi.
Sahra:
"Siz nasıl isterseniz efendim. Yıllardır aile nedir, sevgi, şefkat nedir bilmeden yaşadım. Bu hislerin özlemini çektim. Şükürler olsun ki, bir ailem varmış, sizler varmışsınız. Sizinle gelmeyi canı gönülden isterim." dedi ve Berfin hanıma döndü:
"Berfin teyzeciğim, yıllarca beni koruyup kolladınız, bana sahip çıktınız. Size minnettarım, sizin hakkınızı ödeyemem. Hakkınızı helal edin lütfen." dedi mahcubiyet ve hüzün dolu bir sesle.
Berfin hanım:
"O nasıl söz kızım, bana karşı hiçbir hakkın yok, ben hem vazifemi yaptım, hem de sen benim evlat özlemimi dindirmeme yardımcı oldun. Asıl ben sana minnettarım. Her ne kadar ayrılacak olsak da, senin adına o kadar sevindim ki anlatamam. Ailenle birlikte mutlu, huzurlu olasın, yıllardır özlemini çektiğin o hisleri yaşayasın evladım." dedi.
Sonrasında bir şeyler yeyip içtiler, biraz da sohbet edip ayrıldılar restorandan. Sahra'yı himayelerine almak için işlemlere başlamak üzere yurda döndüler. İşlem kolaydı aslında, bir iki evraktan ibaretti. Berfin hanım derhal evrakları hazırlayıp bir dosya oluştururken, Sahra eşyalarını toparlamak üzere odasına çıktı. Ne hissedeceğini şaşırsa da, kalbi sevinçle atıyordu şu anda. Şimdi anlamıştı Delal hanıma bu kadar ısınmasının, onu kendisine yakın görmesinin sebebini. Teyzesiydi Delal hanım, ana yarısıydı. Annesini kavuşamadan kaybetmişti, babasını da aynı şekilde. Bu onun için en büyük üzüntüydü elbette. Bu üzüntüsünü hayat boyu hissedecekti yüreğinin en derinlerinde. Ancak şimdilik, biraz da olsa bir ailesinin olduğunu öğrenmenin ve onlara kavuşacak olmanın sevincini, heyecanını yaşamak istiyordu. Kalbi pır pır atıyordu masum kızın..