İki genç birbirleri ile konuşup dertleşiyorlardı. Uğur elini yüzünü yıkadıktan sonra sanki hiçbir şey düşünmüyormuş gibi Doğan'ın yanına gelmişti.
Sanki aklı kalbinin neden böyle şeyler hissettiğinde değil gibi konuşmaya çalıştı. Aklından geçirmemeye ve umursamıyor gibi yapmaya çalışıyordu. Ama acaba olabilir mi gibi düşünceler onu bırakmıyordu.
Aslında korkuyordu, aşık olmaktan korkuyordu evet ama bir erkeğe aşık olmaktan daha çok korkuyordu. Özellikle kendisini seveceğine ümidi olmayan bir erkeği sevmek çok daha kötü olurdu.
Bu yüzden kendisini inandırmak istiyordu. Kendisini kandırmaya çalışıyordu, sanırım bunda yavaş yavaş başarılı oluyordu. Hissetmiş olduğu şeyler saçma sapan bir düşünceden ibaret olduğunu kendisine inandırıyordu.
Bu sadece saçma sapan bir düşünce diye içinden defalarca geçirdi.
Şuan iki gençde Doğan'ın yatağının üzerinde konuşuyorlardı. Saatin kaç olduğunu konusunda bir fikirleri yoktu. Geç saatler olduğu belliydi, ama umursamıyorlardı. Sadece kendilerine iyi gelen kişi ile konuşuyorlardı.
İkisi de bağdaş kurmuş birbilerine yönelmişlerdi. Hayatlarından, aldığı kararlardan olsun herşeyi konuşuyorlardı.
Uğur uzun zamandır merak ettiği soruyu bir anda sordu.
"Patlama anında neredeydin? Bir anda görünce ne yaptın?"
Doğan duyduğu soruyla şaşırdı, böyle bir soru beklemiyordu. Ama sorunun cevabını düşündükçe kendisini kötü hissediyordu.
Uğur onun kötü hissetmesini istemiyordu ama merak ettiği soruyu bir anda sormuştu.
Doğan cevap vermeden önce boğazındaki yumruyu gidermek için yutkundu. Hiçbir faydası olmamasına rağmen bunu yapmaya devam etti. Konuşmak istiyor ama sanki o anki duygularını anlatmaya başlarsa tekrardan aynı duyguları yaşayacak gibi hissediyordu.
Konuşmaya başlamadan önce dudaklarını yaladı ve son defa yutkundu.
•Hatırlatma•
Mete'nin ona atmış olduğu topu onun tutabilmesi için yavaş atmasına rağmen Mete tutamamıştı.
"Ya abi ya, böyle top mu atılır?"
Diye mızmınladıktan sonra elindeki topu abisine fırlatıp annesi ile babasının yanına geldi.
"Baba bu abim hiç topla oyun oynamayı beceremiyor. Sen benimle oynar mısın?"
"Bak sen şu minnoşa. Sen beceremiyorsun oyun oynamayı."
Minik suratı ile sert sert baktıktan sonra minik kafasını annesinin dizlerinin üzerine koydu. Annesi onun saçlarını okşamaya başladı.
"Oğlum hadi bir şu ilerideki markete gidip gel, çekirdek falan al. Pikniğe geliyoruz en güzel şeyi unutuyoruz."
"Tamam olur alayım."
Hızla ayağa kalktıktan sonra el sallayıp oradan uzaklaştı.
Annesinin söylemiş olduğu market kapalıydı.
Kapalı olması doğaldı çünkü bugün pazar diye düşündükten sonra biraz daha ileride olabileceğini düşündüğü bir markete doğru yol aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teşekkür Ederim •bxb•
Fiksi Remaja~Teşekkür ederim. Beni yalnızlığa mahkum etmediğin için. Hem kardeşimi kurtararak hemde hayatıma girerek... ~