Namjoon hayatı boyunca birçok anlaşmazlığa, soruna, hatta neredeyse klanını işi savaşa götürecek kavgalara çözüm bulmuştu.
Kendi durumuna bulamıyordu.
Poposu deli gibi yanıyordu. Odaklanma, düşünme ve gündelik işlerini yapmada ona engel oluyordu. Sevdiği adamı da bulamıyordu. Koca okulu karış karış -popo ağrısına rağmen- gezmiş ama Jimin'i bulamamıştı.
Onu daha önce takip ettirdiği beta bile Jimin'i bulamıyordu.
Arkadaşları ise...
"Yeter artık kendinize bir oda bulun!"
Yoongi ve Hoseok, Namjoon'un perişan gezdiği o 3 gün boyunca aramalarda yardım etmişti. Bu gerçek bir yardım olsa da Namjoon ne zaman onları görse sürekli sarmaş dolaş buluyordu. Kendi omegası muhtemelen kendinden daha çok acı çekerken bu ikisinin sadece nefes almak için durması sinirlerini zıplatıyordu.
"Ya sen şu iz sürücüyle anlaşmadın mı? Nasıl bulamaz adamı ya!" Hoseok, Yoongi'nin kucağında yerinden kıpırdayıp yüzün Namjoon'a çevirdi.
"Bulamıyor ki, şaştım kaldım!" Namjoon şimdi odada volta atıyordu.
"Arkadaşlarını bulmalı. Onlar nereye gittiğini biliyordur." Yoongi parmaklarını Hoseok'un sırtında gezdirirken konuşmuştu.
"O zaman kahve almaya gidelim. Kalkın!" dedi Namjoon ceketini alıp odadan çıkarken.
Yoongi üzüntüyle bağırdı.
"Kalkmıştım zaten!"
*******
Taehyung her ne kadar kahve sevmese de, sevdiği insanlar için kahve kokusunu daima soluyordu.
Bu sefer sıra Jungkook'taydı.
"Ben bir lavaboya gideceğim."
Jungkook ayağı kalkıp arkasını döndüğünde Taehyung'un sevdiği an gelmişti.
Jungkook'u arkadan kesmek.
Bu insanın yaratılışı her halde bir 3-4 yıl almış olmalı diye düşündü Taehyung. Nasıl mükemmel olabilirdi ki başka türlü! Bol siyah kazağının o yapılı ve kaslı sırtı tümüyle gizlemesi çok yazıktı. Yaz olsaydı eğer, şu an ona en büyük hediyeyi verebilirdi. Neyse ki otururken kazağı yukarı kalkmıştı ve kot pantolonunun beline toplanmıştı. Pantolonun sardığı beden uzaklaştıkça ona daha da davetkâr geliyordu. Uzun bacaklar emin adımlarla sıkı kalçaları hareket ettiriyordu.
Daha fazla izlerse o da tuvalete gitmek zorunda kalacaktı.
"Aha! Buldum seni!"
Taehyung bir anda etrafında iri bir karaltı hissetti ve yerinden sıçradı. Arkasına döndüğünde tanımadığı 3 kişi ona bakıyordu. Öndeki heybetli adamın bir adım arkasında diğeri kadar korkutucu olmayan 2 adam duruyordu.
"Pardon?"
Namjoon bir anda yakasına yapışmak istedi Taehyung'un. Hemen isteğine ulaşmak zorundaydı.
"Sen... siz Jimin'in arkadaşısınız değil mi?"
"Kimsiniz?" Taehyung şüpheyle adamı süzdü. Kesinlikle bir alfaydı ve yüzünü bir yerden anımsayacak gibi hissediyordu. Jimin'i neden arıyordu ki? Başını belaya mı sokmuştu en yakın arkadaşı.
"Onu bulmam gerekiyor. Öneml-"
"Affedersiniz ama o dediğiniz kişiyi tanı-"
"YALAN SÖYLEME!" Namjoon'un en nefret ettiği şey sözünün kesilmesiydi. Üstelik de sinirliyken. Bu yüzden Taehyung'un yakalarını tek eliyle yapışıp onu havaya kaldırmıştı. Taehyung bir anda ne olduğunu anlayamadı. Ayakları yeri hissetmiyordu. Arkadaki iki kişi şimdi şu sinirli adamla ikisini ayırmaya çalışıyordu. Çırpındı ve bırakması için bağırdı adama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Bite Me | Minjoon
FanficJimin, biricik dostu Taehyung ile Starbucks'tan çıktıktan sonra aklında sadece yarın gireceği son sınavı vardı. Belki de bu yüzden karşısında ona doğru gelen 2 tane büyük kurdu hissetmemişti. "Onun kalbini mühürlemek isterdim. Poposunu değil." -OMEG...