-2- / 1
Yorucu bir toplantıdan çıkan adam asistan "Bana basın departmanından Sinan Beyi çağır." dedikten sonra odasındaki koltuğa usulca otururken annesinin söyledikleri meşgul ediyordu aklını. Son zamanlarda karısıyla arasındaki duygusal dalgalanmalardan en çok şirketi etkilenmişti. Tanınmış biri olarak hemen hemen her adımı takip edildiği için eşiyle arasındaki sorunlar zaman zaman gazetelere manşet oluyordu. Oturup sakin kafayla düşündüğünde kabullenmek her ne kadar zor olsa da annesinin önerdiği fikir en mantıklısı gibi görünüyordu.
Kısa süre sonra gelen Sinan Beyi karşısındaki koltuğa buyur etti ve asistanına "Bize iki kahve getir." dedikten sonra konuya girdi. Olayı üstünkörü de olsa anlattı. Ve elbette annesinin bu konudaki görüşünü de. Aslında cevabı bilse de dönüp "Sen ne diyorsun bu etkinlik fikrine Sinan?" diye sormak âdet olmuştu. Adamın olumlu görüntüsü de tahminini doğruluyor gibiydi.
"Benim fikrimi sorarsanız şirketin prestiji için çok iyi olur derim Yağız Bey. Zaten aldığım duyumlara göre çalıştığımız çoğu iş adamı ve eşleri de bu etkinliğe katkı sağlıyorlar."
Başıyla usulca onaylayan Yağız, sert bakışlarından ve tavrından ödün vermeksizin dalıp gitti düşüncelere. Son zamanlarda karısıyla ilgili yaşadığı sorunlarla gündeme geldiğinden ötürü oldukça rahatsızdı. Her ne kadar inkâr etseler de aralarındaki sorun gizlenebilir türden bir şey değildi. Babasının kurup büyüttüğü, kendisinin de alın teri akıttığı bu şirkete en azından bunu borçluydu. Şirketinin ve iş insanı olarak kimliğinin saygınlığını korumak adına bu kan ve doku bağışı etkinliğine destek vermeye karar verdi. Her adımını en ince ayrıntısına kadar ölçüp tartan Yağız, hayatı için çok önemli bir kararı verdiğinin o an farkında bile değildi. Fakat ileride geçmişe dönüp baktığında, yaşadıklarında verdiği bu kararın büyük payı olacağını görecekti. Gitmek için gözünün içine bakan çalışanına döndü. "Tamam Sinan, sen çıkabilirsin."
"Teşekkürler Yağız Bey, iyi çalışmalar."
Odadan çıkan adama baş işaretiyle verdiği onaydan sonra arkasına dönüp dışarıdaki İstanbul'un yorucu yaşam manzarasına baktı. Belki de bu manzaraya bakan çoğu kişiye nazaran gördüğü çok başka şeylerdi. Genellikle insanlar İstanbul manzarasının büyüleyiciliğine kapılıp rahatlarlardı. Ancak Yağız için durum biraz farklıydı. O genç yaşta hayatın yükünü sırtlanmış biri olarak işin hayalî ve pozitif kısmını düşünmektense olaylara katı ve realist bir pencereden bakıyordu.
O sert, net çizgileri olan, taviz vermeyen hatta çoğu zaman da acımasız olarak nitelendirilen bir karaktere sahipti. Kim bilir, belki bir gün keskin hatlarını yumuşatacak ve evrilmesine yardımcı olacak biriyle tanışırdı da hayatı tamamıyla değişirdi. Evli, duygusallığa yer vermeyen, içini insanlara açmayan biri olarak böyle hayalleri yoktu ama zaten hayat planlarken insanların başına gelen şey değil miydi?
●●●
Saçını gelişigüzel bir biçimde atkuyruğu yapan genç kız dışarıdan oldukça telaşlı ve endişeli görünüyordu. Doktor Erkin Beyin kendisine vakıflarda gönüllü olan bir arkadaşıyla randevu oluşturması çok büyük incelikti gerçekten. Bugün o beyle görüşecekti fakat evde babasına bakabilecek başka biri olmadığı için bu konuda kız kardeşi Serra'ya güvenmek zorundaydı. Belki de endişesi bir parça bu zoraki güvenmeden kaynaklanıyordu. Serra babasına bakmak konusunda pek istekli biri olmamasının yanı sıra genç, aklı havada, uçarı bir karaktere sahipti. Hasta birini ona emanet etmek ne derece doğru bir karardı bilemiyordu doğrusu ancak başka çaresi de yok gibiydi. Nitekim bu konuyu açtığında kardeşinin verdiği tepki de tahmininden çok farklı çıkmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Meyvesi | Taşıyıcı Anne Serisi 1 ღBİTTİღ
General FictionMasanın üzerindeki ellerini birbirine kenetleyerek söze girdi Yağız. "Şunu iyi bilmek istiyorum o yüzden dürüstçe cevap ver, babanın iyileşmesi için her şeyi yapar mısın?" Her şeyden kastını açıklamak için aceleci davranmayacaktı. Önce yeterli yanıt...