-11- / 1
Mutfakta kahvaltı hazırlarken öfkesi hâlâ dinmiş değildi Nağme'nin. Kolay kolay da dineceğe benzemiyordu. Kendi kendine sessizce söylenmeye devam ediyordu. "Dışarıdan baksan düzgün biri sanırsın! Ama parayla pulla, iyi giyimle olsaydı! Karşıdan baktım dağ sandım, yanına vardım tepe değil!"
Salonda kahvaltı bekleyen abisinin "Kızım sen kime söyleniyorsun yine sabah sabah? Kime dellendin yine?" sorusuyla kendine geldi kız.
"Yok abi, öyle kendi kendime konuşuyorum ben."
"E kahvaltı hazır mı?"
"Hazır, getiririm birazdan."
"Serra niye yardım etmiyor sana? Kaldırsana artık onu da."
"Dün çok yorulmuş, ondan uyusun biraz dinlensin dedim. Hem ben hallediyorum şimdi. Onu da kaldırırım birazdan."
"İyi."
Genç kızı idare etmeye çalışmaktan göbeği çatlamıştı artık. Abisinin hâlâ hiçbir şeyden haberi yoktu. Ücretini bin bir zorlukla denkleştirip yazdırdığı dershaneden devamsızlık yaptığı için atıldığını, yaşıtı olmayan adamlarla görüştüğünü elbette bilmiyordu. Bilmese daha iyi olurdu zaten. Tüm bu dertlerin arasında bir de bu yüzden ortalık yangın yerine dönsün istemezdi Nağme. Ama bunları gizliyor olması kız kardeşinin yaptıklarına çanak tutacağı anlamına gelmiyordu. Ne yapıp edip abisine duyurmadan bu işleri çözecekti.
Kahvaltıdan sonra herkes işine gücüne giderken Nağme evde babasıyla yalnız kalmıştı. Dünkü olaydan sonra çözümü tekrar Doktor Erkin'i aramakta buldu. O adamdan kendisine hayır geleceği yoktu, anlamıştı. İkinci çalışta açmıştı adam.
"Alo, Nağme Hanım."
"Merhaba doktor bey, nasılsınız?"
"İyiyim Nağme Hanım, siz nasılsınız?"
"Ben de iyiyim, çok şükür."
"Babanızın durumunda bir değişiklik var mı?"
"Yok."
"Kontrolleri aksatmamalısınız, hatırlatmakta fayda var."
"Tabi, bu sefer bizzat ben getireceğim kontrole."
"Çok güzel. Donörü ikna edebildiniz mi peki?"
Memnuniyetsizliğini "Maalesef." kelimesiyle dile getirdi kısaca. Fakat o küçük kelimenin içinde büyük hayal kırıklıkları gizliydi. "Ben de bu yüzden rahatsız etmiştim sizi aslında."
"Tabi, buyurun. Nasıl yardımcı olabilirim?"
"Donör olarak başka birilerine bakabilir miyiz, mümkün mü böyle bir şey?"
"Bakılabilir tabii ama sizin durumunuzdaki hastalar için hiç tavsiye etmem. Bakın Nağme Hanım, sizinle açık konuşacağım. Babanızın yeni bir donör bekleyecek vakti yok. Nasıl biriyle karşı karşıyasınız bilmiyorum ama bana sorarsanız ne yapın edin, elimizdeki donörü ikna edin derim ben."
Gözlerini devirirken içinden Yağız denen o adama bildiği tüm küfürleri savuruyordu. Doktorun dediği gibi ikna etmek kolay olsaydı çoktan etmişti. Ama öyle birine çatmıştı ki... "Siz yine de yeni birileri bulunursa beni haberdar edersiniz, değil mi?"
"Elbette ederim. Ama bir kişiyi bulmak bile ne kadar uzun sürdü gördünüz, biliyorsunuz. Bir de sırada bekleyen onca hasta var. Elinizdeki şansı değerlendirmenizi öneririm. Bir gelişme olursa yine haberdar edeceğimden emin olabilirsiniz."
"Her şey için teşekkür ederim doktor bey, iyi günler." Telefonu kapatırken omuzlarına ağır yüklerin bindiğini hissediyordu kız. Bu işin içinden nasıl çıkacağını hiç bilmiyordu ne yazık ki. Doktor tabi olayın arka planında neler döndüğünü bilmediğinden elinizdeki şansı değerlendirin derken hiç tereddüt etmiyordu. "Ne şans ama." diye söylendi. Gerçi doktor nereden bilebilirdi ki böylesine arıza biriyle karşılaştığını? Arıza kelimesi bile onu tanımlamakta hafif kalıyordu. Sapığın tekiydi. Değişik bir türdü. "Bunca insanın içinde rastladığım adama bak. Sapık! Pis sapık!" Hatırladıkça öfkesi katlanıp büyüyordu. Başında yeterince dert varken bir de bunu düşünmekten kafayı yiyecek gibi hissediyordu zaman zaman. Kolundaki saatine bakarken Serra'nın fırsattan istifade yine dışarıya kaçtığını fark etti. Kaşla göz arasında yine nereye gitmiş olabilirdi? "Nereye gitti yine bu saatte?" Dertlere, sorunlara boğulup onu başıboş bıraktığı için yine kendine kızdı. Telefonunu tekrar eline aldı ve Serra'yı aradı. Ve elbette ulaşamayınca şaşırmadı. O hep böyle yapardı. Ne zaman arasa kaybolurdu. Bu kadar sorumsuz ve umursamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku Meyvesi | Taşıyıcı Anne Serisi 1 ღBİTTİღ
Genel KurguMasanın üzerindeki ellerini birbirine kenetleyerek söze girdi Yağız. "Şunu iyi bilmek istiyorum o yüzden dürüstçe cevap ver, babanın iyileşmesi için her şeyi yapar mısın?" Her şeyden kastını açıklamak için aceleci davranmayacaktı. Önce yeterli yanıt...