❦ Tutku Meyvesi | 6/1

40.5K 1.8K 49
                                    

-6- / 1

Önündeki dosyaları boş gözlerle incelerken aklında hep Nağme vardı. Onu düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Her merak edip aradığında ulaşamamak çok kötüydü, ancak öte yandan diğer kadınlar gibi sürekli elinin altında olmaması onu daha değerli kılıyordu. Tuhaf bir histi bu. Tüm insanlar için hayatlarındaki kişiler böyle mi kategorize ediliyordu yani? Ulaşabilip kıymetini bilmedikleri ve ulaşamayıp değer verdikleri... İlginçti doğrusu. Biraz da saçma. Ne yani, seni gerçekten seven ve her aradığında seni merakta bırakmamak için aramalarını coşkuyla yanıtladığın, ulaşabildiğin kişi senin için daha mı az değerli olacaktı? Olacak iş değildi ama oluyordu işte.

Telefonuna uzanıp genç kıza bir mesaj yazmaya karar verdi. Tam mesajlar kısmına giderken duraksadı. "Yok ya, yazmayayım şimdi. Kızı boğuyor gibi olmayayım." Vazgeçti, kendine hâkim olmalıydı. Kızı sıkboğaz etmemeliydi. Ama dayanamıyordu işte. Mesela şuan nerede, kiminle ne yapıyordu kim bilir. Düşündükçe onun hakkında pek de bir şey bilmediğini fark etti. Hatta belki de neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Yok, yok böyle olmayacaktı. Hem bir mesajdan ne çıkardı? Atıverseydi ya! Ama neden hiç Nağme aramıyordu, neden o yazmıyordu? Hep merak eden, arayan, yazan taraf kendisiydi. Neden? Bunu kızcağızın başının kalabalık oluşuna bağlıyordu. Kızın başında bin bir türlü dert vardı. Bir yandan hasta babasına bakıyor, bir yandan ergen kız kardeşiyle ilgilenmek zorunda, öte yandan abisi... Hem anlattığına göre zor bir abisi vardı. Sonuç olarak hepsiyle birlikte ilgilenmek hiç de kolay olmasa gerekti. Onu böyle bir dönemde yalnız bırakması söz konusu bile olamazdı. Hem içinden geliyorsa elbette mesaj atmalıydı, bunda kötü veya ayıp bir şey yoktu ya. Mesajlar bölümüne girdi ve fikri değişmeden bir mesaj attı kıza.

Kime: Nağme

"Nasılsın?"

Cevap beklerken kapı çaldı. Mesaja öyle hemen yanıt gelmeme ihtimalini göze almıştı. Sonuçta kızın işi başından aşkındı. O yüzden telefonun başında meraklı bir biçimde beklememek için elindeki telefonu masaya bıraktı çalan kapıya "Girin!" yanıtını verirken.

İçeri giren genç adamın babası Erdinç Beydi. Bir süredir yurtdışında iş seyahatinde olduğu için onu karşısında gören oğlunun şaşkınlığını normal karşılayarak güldü.

"Baba, hoş geldin!"

Aralarında kısa bir sarılma geçtikten sonra "Hoş bulduk oğlum." diyerek oğlunun karşısına oturdu. "Nasılsın, nasıl gidiyor işler?"

"Her şey gayet iyi, bıraktığın gibi. Asıl sen neden bugün döneceğini haber vermedin? Karşılardık seni."

"Abartma Tuna, her zamanki iş seyahatlerimden biri. Hem sevmem ben öyle haber vermeyi, karşılama beklemeyi. Çıktım geldim işte." Kızını da özlemişti. Üstelik kocasıyla arasındaki buzlar erimiş miydi, onu da merak ediyordu ama direkt olarak sormak abes kaçabilirdi. Bu yüzden dolaylı olarak ağzının kenarıyla "Yağız ne yapıyor?" diye sordu. Gerçi Tuna ve Yağız'ın birbirilerinden pek de hazzetmediklerini biliyordu ama bu konuları böylesi kadar rahat konuşabildiği sayılı kişilerdendi oğlu.

"İyi sanırım, pek görüşemedik."

Ser verip sır vermeyen, ilgisiz bir tavır takınan oğluna daha düz ve açık bir soru sormaya karar verdi. "Ablanla araları limoni mi hâlâ?"

Umutsuz ifadesini gizlemeksizin arkasına yaslandı. "Aynı, değişen bir şey yok." Ona kalsa bu evlilik ölmüştü zaten. Çekiştirilecek bir tarafı da kalmamıştı üstelik. Fakat ailesindeki diğer insanlar bunu henüz anlayamamışlardı, daha doğrusu anlamamakta ısrar ediyordu. Ablası Aylin saplantılı bir biçimde Yağız'a bağlıyken istemediği hâlde sırf kocasını elinde tutabilmek için bebek meselesini kovalıyor, annesi ise kızın evliliğini kurtarabilmek için her gün saçma bir çözümle ortaya çıkıyor, babasıysa ortaklıkları ve iş anlaşmalarından mütevellit kızıyla damadının boşanmaması için dua ediyordu. Ancak kimse gözünün önündeki bu gerçekle yüzleşmek istemiyordu. İşlerine gelmiyordu. Onlar tüm problemleri kapı altına süpüredursun, hiçbir sorun sonsuza dek saklı kalmayacaktı. Bu evlilik eninde sonunda bir yerde patlak verecekti. İşte o zaman ablasının yıkılmasından korkuyordu Tuna. Tek isteği Aylin'in, zamanı geldiğinde bu boşanmadan en az hasarla kurtulabilmesiydi.

Tutku Meyvesi | Taşıyıcı Anne Serisi 1 ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin