yıllar sonra..

202 110 46
                                    




Sesinden sonra bembeyaz teniyle karşısındaydı savaş Leyla'nın. O ana gömülmek istedi Leyla. o kadar çok özlemişti ki bu bakışı, bu bakış ölmek istedi. Ona neden demek yerine sadece sarılmak istedi. Bedenini savaşın bedenine hapsedip yılların özlemini atmak istedi. Leyla bulmuştu savaşını. Hiçbir şey söylenmeden terk edilmişti ama yine de aramıştı yıllarca. Hiçbir zaman onu terk ettiğine inanmamıştı. Herkese rağmen bir sebebi vardır demişti. Bütün acısına rağmen bir gün onu bulabilme ihtimaliyle yaşamış her özlediğinde anılarına sarılmıştı. O adam buradaydı. Yıllarca aradığı adam şuan karşısındaydı. Gözleri dolmuştu. Deli gibi ağlamak isterken sıkıyor kendini ağlamamaya çalıyordu.

"savaş!" dedi yorgun sesiyle

"Leyla" demişti buna karşılık savaş.

Leyla kadar şaşkın değildi. Sanki hissetmişti Leyla'nın geleceğini. Yada duygularını saklamak konusunda Leyla'dan daha başarılıydı.

Leyla savaşa doğru adım attı. Amacı sarılmaktı. Geri adım attı savaş. Leyla'dan kaçarcasına uzaklaştı ondan. Leyla şok olmuştu. Bu adam aşık olduğu adama hiç benzemiyordu. Leyla'nın aşık olduğu adam koklayarak öperdi. Bu adam kaçıyordu. Usulca ve ağlamaklı

"Neden?" dedi Leyla

"sarılmanı isteseydim yıllar önce gitmezdim."

"neden gittin?"

"çünkü sen öldün!" diyerek Leyla'ya arkasını dönmüştü.

Leyla oracıkta yere çökmüştü. Bağırıyordu

"buraya gel savaş! Beni böyle bırakamazsın. Beni neden öldürdüğünü anlatmak zorundasın. Savaş!"

Leyla bağırıyor, savaş arkasına bile bakmadan yürüyordu.

"savaş, anlatmak zorundasın. Yıllarca seni aradım ben. Bu soruları cevaplamak zorundasın. Ömür, bırakma beni ölüyorum!"  bu sözleri sarf ederken içi kan ağlıyordu.

Durdu o an savaş. Onu durduran Leyla'nın ona hala ömür demesiydi.

Döndü ve arkasındaki çaresiz kadına baktı. Başını önüne eğmişti Leyla. Bağıra bağıra ağlıyordu. Ömür, ömür diye sayıklıyordu.

Leyla görmese de gözleri dolmuştu savaşın. Gitmek istedi. Onu yerden kaldırıp gözyaşlarını silmek istedi. Yapamazdı. Bütün hayatını karartan kadının kızını yerden kaldıramazdı. Tekrar döndü. Evine doğru yürüdü. Fark edemediği gözyaşları önünü görmesine engel oluyordu. Evinin kocaman salonuna geçti. Tek kişilik koltuğa yerleşti. İçi kan ağlıyordu tıpkı Leylanın ki gibi. Korumalardan birini çağırdı.

"kapının önündeki kadın gitti mi?"

"hala orada efendim."

"gidin ve evine bırakın onu ve bir daha gelmemesini söyleyin."

"peki efendim"

Önüne döndü. Onu izleyen buseyi fark etti sonra. Savaşa bakıyordu acıyarak. Buse dört yıl önce gelmişti savaşa. Bütün ailesini terk etmiş savaşın yanına yerleşmişti. Buse savaşın yanına Amerika'ya gitmişti. Buse ailesine ilk Amerika'ya gideceğini söylediğinde ailesi bunu kabul etmemişti. O da bir gün hiç kimseye haber vermeden çekip gitmişti. Tıpkı savaş gibi. Buse savaşı seviyordu. İlk gördüğü günden beri. Savaş Leyla'ya açılınca bunu hiç kimseye söyleyememişti. Savaş gidince de savaşın ablasına ulaşmış savaşın nerede olduğunu öğrenmişti. Sonra da Amerika'ya gidip savaşın hep yanında olmuştu. Leylayı sevdiğini bilmesine rağmen ondan vazgeçmemişti.

"niye öyle bakıyorsun?" dedi savaş buse'ye bakarak

"demek Leyla seni buldu. Sana söylemiştim Türkiye'ye gelmemiz hataydı."

"kes sesini buse. Seni dinleyecek halde değilim."

"beni hiç dinlemedin ki"

"o zaman git seni tutan ne?"

"Aşkın!"

Hiçbir şey söylemeden yukarı odasına çıktı savaş. Perdeleri açılmamış, odası hala toplanmamıştı. Kocaman oda ferah olacağına boğucu bir havası vardı. Kendi gibi odayı da simsiyah yapmıştı savaş. Aldırış etmeden pencereye doğru ilerledi. Siyah kalın perdeyi kenara itti. Pencereyi açtı. Gözü kapıdaydı. Leyla'nın gidip gitmediğini merak ediyordu. Korumalar hepsi toplanmıştı. Biri kenara çekilince Leyla'nın hala orada olduğunu fark etti. Hala oracıkta çökmüştü. Onu o halde görünce yine durduramadı özlem damlacıklarını. Gitmek istiyordu. Biliyordu onu oradan hemen kaldırabileceğini. Tutup elinden evine bırakmak istedi birden. Döndü kapıya doğru tam adım atacakken kollarında can veren annesi geldi aklına. Yapamazdı. Leyla'ya giderse bu kez ondan kopamazdı. Onu böyle yerde de bırakamazdı. Canından can gidiyordu onu yerde gördükçe. Sonra aşağı indi. Buse hala salondaydı. Tuttu kolundan ve koltuktan kaldırdı.

"bahçeye iniyorsun." Dedi sert sesiyle.

"niye"

"Leyla'ya karım olduğunu, biraz gururu varsa gitmesi gerektiğini söylüyorsun"

"ben Leyla'nın karşısına çıkamam"

"dört yıl önce bunların olacağını bilmiyor muydun?  Sızlanma gideceksin."

"yalvarırım yapma bunu. Ben nasıl bakarım onun yüzüne"

"git dedim buse! Yoksa burada kalamazsın."

Çaresiz yürümeye başladı buse. Hiç bitmesin istiyordu adımları. Nasıl söyleyecekti git diye. Kapıya geldiğinde Leyla ayaklarını karnına çekmiş yere yığılıp uzanmıştı.

"Leyla!" dedi buse.

Leyla kafasını yavaşça kaldırıp nefretle busenin yüzüne bakıyordu.

"git buradan Leyla. hiç mi gururun yok? Bırak artık kocamın yakasını." Bu sözleri söylerken sesi titriyordu. Leyla duyduğu sözle gözleri yerinden çıkarcasına açılmış

İdrak etmeye çalışıyordu.

"kocam mı ?" dedi ağlamaklı sesle Leyla.

"evet kocam. Üzgünüm ama biz birbirimizi çok sevdik ve evlendik bunu kabul etmek senin yararına. Şimdi git buradan."

Bu sözleri söyledikten sonra arkasını dönüp yürümeye başlamıştı buse. Çok seviyordu leylayı ama aşkı arkadaşlığına galip gelmişti.

Leyla da donup kalmıştı. Daha ne kadar ölecekti. Bu yaşadıklarının bir sonu olmalıydı. İnsan bir kere ölürdü. Leyla beş yıldır her gün ölüyordu. Onu öldüren hep savaştı. Bugün ilk kez buse de öldürmüştü onu. Kalkacak hali yoktu. Aslında gitmek de  istemiyordu. İçinden bir ses savaşın geleceğini söylüyordu. Çünkü savaş gelirdi. Kıyamazdı Leylasına. Ağlamaktan kısılmış sesiyle o koca bahçeye ve artık içinde olan eve bakıp ömür, ömür diye sayıklıyordu.

Buse içeri girince savaş onu kolundan tutup çekti.

"gitti mi?"

"gitmedi"

Yukarı çıktı aceleyle savaş. Pencereye doğruldu. Kapıya bakıyordu. Hala oradaydı. Hemen korumayı aradı.

"kız gitmedi mi?"

"hayır efendim, ömür diye sayıklıyor. Biz tutunca da bağırıyor."

Kapattı telefonu savaş. Ne yağacağını bilmiyordu. Dayanacak hali de yoktu. Onu böyle bırakmazdı. Aşağı indi bahçeye doğruldu. Kapıya doğru gidince yabancı olmadığı bir simayla karşı karşıyaydı. Bu liseden yakın arkadaşı olan emreydi. Emre Leyla'nın kolundan tutup kaldırmaya çalışıyordu. Kaldırınca Leyla ona sarılmış bağıra bağıra ağlıyordu. Savaş kenara çekilip onları izlemeye başladı.

"evlenmiş emre, bizim hayallerimizi başkasıyla kurmuş. Benim kardeş parçamla evlenmiş!"

O sırada emre kapıya doğru bakıp, savaşı fark etti ve bağırarak

"savaş!" dedi.

ÖMÜR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin