İLK GÜN..

200 100 30
                                    

Savaş Emre'nin kendisini görmesiyle irkildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Savaş Emre'nin kendisini görmesiyle irkildi. Ne yapacağını bilemedi. Adım atmak istedi. Adımı Leyla'ya umut olur diye durdu öylece. Leyla Emre'nin Leyla demesiyle kapıya taraf baktı. O derin gözleri fark ettiğinde ayağa kalktı. Şimdi Leyla da savaş da birbirinin bakışlarındaydılar. Ayağa kalktığı sırada ömür dediği adama takılıp kalmıştı. Sol gözünden bir damla yaş aktığında durdurmak istercesine elinin tersiyle sildi. Bu yaşları hak etmiyordu savaş.

"olduğun yerde dur savaş!" dedi emre.

Arkasını döndü hemen savaş. Daha fazla kalamazdı. Hem ne diyecekti. Emre onun en yakınıydı. Leyla ile birlikte Emreyi de terk etmişti.

"dur savaş! Artık gidemezsin. Hesap vermek zorundasın. Neden gittin?"

Savaş durdu. Artık konuşmak zorundaydı. Biliyordu emre bu işin peşini bırakmayacaktı. Emre'ye doğru döndü.

"ne istiyorsun emre? Gitmek istedim gittim. Neyin hesabı? Bu benim hayatım. Leyla'ya sevgim bitti. Konuşma gereği duymayıp gittim. Artık beni rahat bırakın."

"rahat bırakmak ha. Olum kendine gel. Savaşsın sen başka biriymiş gibi davranma. Seni tanımıyor muyum ben?"

"tanımıyormuşsun."

"söyle seni bu hale getiren ne?"

"ben hep buydum emre. Kabul et."

Kimsenin konuşmasına izin vermeden Leyla girdi araya. Duydukları kalbinin yangınına yenilerini ekliyordu.

"peki neden bu ev? Neden bu bahçe de yaptın bu evi? Bunun cevabını verirsen gideceğim buradan."

Duraksadı savaş. Bütün her şeyi hesaplamıştı. Ama bu soru beklemediği yerden sorulmuştu. Bu bahçe özeldi. İçinde bin bir tane sır barındırıyordu. Bu bahçe savaştan önce vardı. Savaş doğmadan önce annesinin hikayesiyle anlam kazanmıştı. Bunu bilmeden Leylayı götürmüştü o bahçeye. Aklına o gün geldi. Leylayı ilk kez gördüğü o gün!

Leyla daha on altı yaşındaydı. Savaş da iki ay sonra on dokuzuna girecekti. Leylayı gördüğü ilk gün karne günüydü. Leylayı ilk kez gördüğünde leyla'nın elinde karnesi okulun merdivenlerinden iniyordu. Durduk yere takılmıştı savaşın gözleri Leyla'ya. Öylesine masum gözüküyordu ki Leyla savaş bakışlarını çekememişti. İnip aşağı arkadaşlarının yanına gitmişti. Savaş bu sırada hala Leyla'ya bakıyordu. Leyla arkadaşlarıyla şakalaşıyor her kahkahasında savaşın içi eriyordu. Gülüşüne kapılmıştı. Hiç görmediği bir gülüştü bu. Leyla arkadaşlarından uzaklaşıp evine doğru yol alıyordu. Servisle gitmesine rağmen o gün servis şoförüne gelemeyeceğini yürüyerek gideceğini söylemişti. Bu sırada savaş hala Leylayı izliyordu. Leyla okulun yokuşundan aşağı inince savaş da takip etmeye başlamıştı. Yokuştan sola dönünce Leyla arkasına dönmüş savaş da şüphelenmesin diye köşeye saklanmış gizlenmişti. Leyla yola devam edince savaş da gizlendiği yerden çıkıp Leyla'nın arkasından yola devam etmişti. Ve bahçe! Bahçe gözükmüştü. Kime ait olduğu bilinmeyen bahçe kocamandı. İçinde binlerce çiçek kenarlarında da ağaçlar vardı. Mart ayıydı. Ağaçlar çiçek açmaya başlamıştı. Sarı çiçekler de göz kırpıyordu masmavi gökyüzüne. Oradan yol yoktu aslında. Leyla bahçeyi görünce duraksamış ve bahçenin içine adım atmıştı. Her adımında daha da büyüleyici gözüküyordu. Bu sırada savaş da onu izliyor izledikçe büyüleniyordu. Leyla hala görmemişti savaşı. Sarı çiçekleri topluyor birbirine geçirip taç yapmaya çalışıyordu. Bunu yaparken tıpkı bir masal prensesi gibi gözüküyordu. Savaş Leyla'ya, Leyla çiçeklere dalmıştı. Sonra bir ses geldi arkadan. Yaşlı bir adamdı bu. Adamı ilk savaş fark etti. Sanırım bu bahçenin sahibi bu adamdı. Çiçeklerini koparan bu kıza kızacaktı. Savaşın bir şeyler yapması gerekiyordu. Sonra Leyla'ya seslenmeye karar verdi. Ama ne diyeceğini bilmiyordu. Sabahtan beri izlediği bu kızı tanımıyordu bile. Sonra Leylayı birden küçük bir tavşana benzetti. Hem tavşan derse kızmayacağını kendisine asıldığını düşünmeyeceğini düşünüp seslenmeye başladı.

"tavşan!"

Leyla duymamıştı. Savaş pes etmeyip tekrar seslenmeye koyuldu.

"tavşan!"

Bu kez bağırmıştı. Yaşlı adam savaşı duymuş bile olabilirdi.

Leyla arkasına dönüp kendisine bağıran bu adama bakmıştı. Öyle derin bakıyordu ki bu adam, bir şey söyleyememişti. Saniyelerce birbirlerine sadece bakmışlardı. Birden irkildi savaş. Aklına bahçenin sahibi olabilecek adam geldi.

Çok geçti. Adam çok yaklaşmıştı onlara. Hem artık gitseler adam onları yanlış anlayacaktı ve belki de Leyla'yı tanıyan biri olup bunu ailesine söyleyecekti. Bunları düşünürken aklına adını bile bilmediği bu kızı düşündüğü geldi. Kendisi için değil kız için endişeleniyordu. Sonra Leylayı kolundan tutup ağacın arkasına çekmişti. Leyla bu ani hareketle irkilmiş neler olduğunu anlamaya çalışırken kendisini çeken bu adama tokat atmıştı. Korkmuş tam bağıracakken savaş ağzını kapatmaya çalışmıştı.

"sus! Bizi öldürtecek misin? Ne diye bilmediğin bahçelere giriyorsun. Bak bu adamın bizi görmemesi lazım. O yüzden sus."

"bu adam kim?" dedi Leyla korkmuş sesiyle.

"galiba bu bahçenin sahibi"

"olsun. Ne diye çekiyorsun beni. Öldürecek değildi ya"

"adamın bahçesine izinsiz girdin sana zarar verebilirdi"

"peki sanane bundan?"

"ben sadece yardım etmeye çalışıyordum"

"peki senin ne işin vardı burada?"

"ben geçerken bir bakayım dedim. Sonra seni gördüm. Bu adamda gelince yanlış anlamasın istedim."

"neyi yanlış anlayacak ki? Bak ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama uzak dur benden"

Adamda uzaklaşınca Leyla savaşı itip saklandığı yerden çıkmıştı. Gitmeye koyuldu ki tekrar arkasına dönüp ona yardım etmek isteyen adama baktı. Öylesine masum gözüküyordu ki o masumiyette kaybolmak istedi. Kendine gelince oradan gitmek zorunda olduğunu fark etti. Adımlarını öylesine yavaş atıyordu ki ilk defa gördüğü bu adamı bırakmak istemiyordu.

Savaş geçmiş kuyusundan çıkıp sorusuna cevap vermek zorunda olduğu kadına baktı. İlk gün ki gibi bakıyordu. Aynı yerde masum ve meraklı gözlerle.

"cevap ver savaş neden?"

Cevap vermek zorundaydı. Kaçışı yoktu. Hem Leyla cevabı duymadan gitmeyecekti. Gözleri dolu doluydu Leyla'nın. Biliyordu bu cevap da paramparça edecekti susuz kalmış kalbini. Ama duymaya ihtiyacı vardı. Hayatına devam edebilmesi için bunu duymak zorundaydı.

"savaş konuş. Yalvarırım konuş."

Savaş duraksadı. Cevap vermek için nefes aldı.

"Buse burayı istedi!"

ÖMÜR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin