Durdu bakakaldı Leyla. masmavi gökyüzünün içindeki simsiyah adama. Kalbi yerinden çıkarcasına atıyordu. Nefesi kesilir gibi olmuş, engel olamadığı bir titreme saç uçlarından ayak tırnaklarına kadar hakim olmuştu bedenine. İstese de hareket edemiyordu.
"Tuba" dedi. "savaş bu tuba."
Tuba da Leyla kadar şaşkındı. Yıllarca aradıkları adam karşılarındaydı. Leylayı tuttu. Düşebilecek ihtimalini düşünerek.
Leyla hala savaşa bakıyordu. O an sadece sarılmak istedi. Gidip kokusunu ciğerlerine kadar çekip bir daha gitmesine izin vermemek istedi.
Savaş kocaman bahçenin içinde uzaklara dalmıştı. Simsiyah giyinmişti. Kara saçlarını çok da denilmeyecek kadar uzatmış, kara gözlerini uzaklara değdirip sessizce duruyordu. Yanında da bir kız vardı. Leyla şok etkisi geçince fark etmişti bunu. Kızın arkası Leyla'ya dönüktü. Kız yavaşça savaşa yaklaşıp elini boynuna sarmıştı. Bunu gören Leyla kalbine bıçak saplandı sanmış tam gidecekken savaşa, durdurmuş kendini.
Tuba bütün bu olanları gördükten sonra Leyla'yı oradan uzaklaştırmaya çalışmış, bütün bu olanların Leylayı yıkacağını anlamıştı.
"hadi gidelim buradan Leyla" dedi tuba
"bırak izleyeceğim. Uğruna beni terk ettiği kadını göreceğim Tuba."
"bunun sana bir yararı yok Leyla"
"daha fazla zarar da veremez"
Kız sarıldıktan sonra savaş onun elini boynundan yavaşça çekmişti. Mor elbisesi, sarı saçlarıyla oldukça havalı gözüküyordu kız. O sırada Leylaya taraf dönmüştü.
Bu kız Buseydi.
"buse!" dedi Leyla ağlamaklı ses tonuyla.
Tuba ne diyeceğini bilemedi. Şok olmuştu.
Buse Leylanın en yakın arkadaşıydı. Öyle ki tubadan bile çok severdi. Savaştan bir yıl sonra gitmişti. Veda ederken Leylaya babasının işi nedeniyle gittiğini söylemişti. Bir yıl boyunca da Leyla hep onun dizlerinde ağlamış, Savaşı hep ona anlatmıştı. Buse de Leylayla birlikte kızmıştı savaşa onunla birlikte ağlamıştı.
"hayır" dedi "hayır, bunu yapamaz!"
Düşecekmiş gibi olduğunda Tuba tuttu kollarından, izin vermedi düşmesine.
O sırada Buse Leylayı görmüştü. Bir süre sadece birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Ölecekmiş gibi hissetti Leyla. bu his onu öldürüyordu. Buse karşısındaydı. Az önce sarıldığı adamın yanındaydı ve bu adam Leylanın hayatının aşkıydı. Bu ömürdü!
Adım atmak istedi. Neden demek, bütün bunların sebebini öğrenmek istedi. Tam o sırada öylesine gözlerine karardı ki ölüm sandığı bu şey sadece bayılmasına neden olmuştu.
Gözlerini açtığında hastane odasındaydı. Yanında annesi ve tuba vardı.
"anne, anne savaşı buldum" dedi.
Unutmuştu onu buseyle gördüğünü. Aklına geldiğinde gülümsemesi yüzünden kaybolup, gözlerine hüzün damlası yerleşti. Kalbi yine sıkışıyor bütün bu olanlara anlam veremiyordu. Aklına bin bir şey gelmiş. Savaşın kendisini buse için bıraktığını düşündü. O zaman neden bir yıl sonra gitmişti buse. Bütün bu sorular Leylayı yiyip bitiriyordu. Birden:
"kalk tuba bütün bu olanları öğrenmeye gidiyoruz." Dedi
"saçmalama her şeyi öğrendik zaten."
"neyi öğrendik tuba?"
"kızım sen neye inanmak istiyorsan ona inanıyorsun. Bak Buseyle gitmiş. Daha neyi öğreneceksin."
"Buse savaş gittikten bir yıl sonra gitti Tuba. Buse için gitmiş olamaz."
"belki de sen şüphelenme diye bir yıl sonra gitti."
"saçmalama Tuba. Beni terk eden adamın niye umrunda olsun ki şüphelenmem."
"neyse ne Leyla. o şimdi buseyle. Artık onları geride bırakman lazım."
Sustu Leyla. haklıydı. Ne olursa olsun savaş onu terk etmişti. Annesine baktı. Bir şeyler söylemesine ihtiyacı vardı. Ama Saniha Hanım öylece susup dalmıştı.
"Anne, bir şey söylemeyecek misin?"
"ne söylersem söyleyeyim beni dinlemiyorsun ki. Sen anlamıyorsun. O çocuk sana layık değil. Senin değil dengin değil kızım. Bak onun dengi buse. Bırak ne halleri varsa görsünler. Onu tekrar görmeye gitmeyeceksin. Duydun mu beni?"
Leyla sustu. Öyle yorgun hissediyordu ki cevap bile verememişti.
Serumu bitince çıkmışlardı hastaneden. Annesi Leylaya odasına kadar eşlik edip yatağın yatırdı. Yatağına yatar yatmaz uykuya dalmıştı. Uyku sanki onu acıdan kurtarıyordu. Rüyaları bazen uykusundan da kaçmasına sebep olsa da uyumak iyi geliyordu.
Kan ter içinde uyandı. Aklına gelince yaşadıkları kalbi yine hançer olup batıyordu bedenine. Şuan savaşın yanında buse vardı. Bunu düşünmek Leylanın solundan vuruyordu. Bahçe geldi aklına. Evini o bahçeye yapmıştı. Hayır bu işte bir terslik vardı. Buse için gitmişse bile o bahçeye yapamazdı evini. Buse bir yıl sonra gitmezdi. Hem eğer şüphelenmemesi için bile yaptılarsa terk eden bir adamın başkasını düşünmesi saçma olurdu. bütün bu sorular hayatına devam etmesine izin vermezdi.
Birden fırladı leyla yatağından. Dolabını açtı. Bakındı ne giysem diye. Beyaz bir elbise duruyordu dolabın en köşesinde. Üstüne doğru tutup onu giymeye karar verdi. Elbisesini giyip saçlarını düzeltmeye koyuldu. Uyurken kıvırcık saçları epey bir dağılmıştı. yukarıdan küçücük bir tutam alıp küçük bir topuz yapmıştı. Arta kalan saçlarını arkaya salmıştı.
Savaşın aldığı yüzük hala parmağındaydı. Uzunca baktı. Bu yüzükle savaşın karşısına çıkması leylaya haksızlıktı. Yüzüğü hemen parmağından çıkarıp çekmecesine koydu.
Sonra arabasına binip bahçeye doğru yola koyuldu. Sırlarla dolu o bahçe ona şimdi cevap vermek zorundaydı.
Neden!
Bahçeye vardığında arabasını köşeye park edip indi arabadan. Kalbi ağzındaydı. Ayakları titriyordu.
Evin dış kapısına gelip bekledi. Kapıyı açmakla açmamak arasında kalıp sonunda çaldı.
Kapıyı uzun boylu bir koruma açtı. Diğer taraftan bütün bahçe gözüküyordu. Ama bu taraftan her şey simsiyahtı.
"ben savaş beyi görmek istiyorum." Dedi leyla. sonra arkadan kadifemsi ve tanıdık bir ses
"kim gelmiş?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMÜR
Literatura FemininaHiçbir şey söylemeden çekip gitmişti savaş. Kalakalmıştı leyla içinde binlerce soruyla. İlk aşkı sonsuz acı bırakmıştı küçük kalbinde. savaş gitti. Leyla adının kadını oldu. Gece renkli kadın... Nefret ile aşkın birleştiği bu imkansız aşk hikayesi...