Acıkmıştım. Annemin sürekli sipariş ettiği böreklerden sipariş vermek için börekcinin numarasını aradım ama yoktu.
Genelde annem bu tarz şeyleri ezbere bilirdi. Evet bencede garip.
Aklıma Leyla teyzenin "bi sorun olursa bize gel" dediği aklıma geldi. Leyla teyze Çınarın annesi.
Leyla teyzeyi hep sevmişimdir. Annem gibidir kendisi. Annem sürekli çalıştığı için hasta olduğumda bazen bana bakamıyor, o zamanlar Leyla teyze bana hep çorba falan yapıyor. Çok iyi bakıyor.
Zili çaldığımda kapıyı Çınar açtı. "Leyla teyze evdemi" dedim direkt.
"Selam. saol iyiyim sen nasılsın" dedi gıcık gıcık sırıtarak. aptal ya. Bu günden dolayı ona çok gıcık olmuştum.
Göz devirdim. "İçeri gelsene" dedi eliyle buyur yaparak. Gülümseyerek içeri girdim ve misafir odasına gidip oturdum.
"Eee Leyla teyze nerde?" dedim etrafa bakınırken.
"Evde yook" dedi saçlarını eliyle geriye doğru atarak. Ya bu çocukta kromozom eksikliği falan mı var acaba.
Ayağa kalktım, "O zaman sana soruyum. Şu geçen bi börekçiden börek sipariş etmiştik ya onun numarası varsa verir misin?" dedim.
"Var iki dakika bekle nerede olduğunu bilmiyorum ama" dedi elini, oturmamı işaret edercesine sallarken.
"Tamam" diyip geri oturdum. Aklıma son ders yine o esrarengiz numaranın araması geldi. Aramayı düşündüm. İçimdeki ses yapma! desede bu sefer onu dinlemeyeceğim. Büyük ihtimalle pişman olacağım ama yapacağım.
Telefonu çıkardım ve numarayı girdim. Artık ezberlemiştim numarayı.
Numarayı çevirdim iki üç saniye sonra çınarın telefonu çaldı.
İyide ben Çınarı aramadım ki. Ki zaten bu numarada çınarın değildi.
Ama benim numarayı çevirmemle evde telefon sesi yankılanması bir olmuştu.
İçimi çok garip bir korku sardı.
Hemen bu evden uzaklaş! diyordu iç sesim. Onu dinledim hemen kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açtım, yine yine o şey oldu. Yine arkamda birinin nefes alış verişini hissetim.
Çok güçlü bir çığlık atarak arkamı döndüm.
Çınar üzerime doğru geliyordu. Aramızda on beş metre vardı ama ben onun nefesini hissedebiliyordum.
O kadar ürkütücü görünüyorduki gözümde. Aynı aynı o rüyamdaki kişi gibiydi.
Hatta belkide oydu.
Güldü. Çok korkutucu bir şekilde güldü ve normal bir insanın duyamıyacağı bir fısıltıyla "KORK:" dedi.
Bunu fısıltıyı nasıl duydum hayret ediyordum. Çünkü çok ama çok kısık bir sesle konuşmuştu ve aramızda çok fazla mesafe vardı. Hatta belkide konuşmamıştı bile.
Zaten korkuyordum. Hatta çok korkuyordum. Altıma yapmış bile olabilirdim hatta.
Gözlerimi kapattım.Bu istemsiz olmuştu. Beynimin uyuştuğunu hissetim. Bir kaç dakika böyle kaldım. Sonra aniden gözlerimi açtım. Bu da istemsiz olmuştu.
Durdu bana baktı bende ona baktım. Sanki beynimden bişeylerin fışkırdığını hissetim.
Çığlık atmaya başladı. Ama o kadar güçlü bağrıyorduki kulaklarımın titrediğini hissetim.
"Niye bağrıyo lan bu" diye düşünmedim değil. Çığlık atmayı kesip arkasını döndü yere çöküp yine aynı fısıltıyla "Olamaz. Bu olamaz" dedi.
Ve ben bu dediğini yine duymuştum. Kendimden de korkmaya başlamıştım.
iç sesim Çınara dokun. diyordu. Ne diyo lan bu iç sesim. Korkudan mala mı bağlamıştı acaba?
Fırsat bu fırsat diye düşündüm kapıya doğru yöneldim tam çıkacaktım ki nedense Gökalbin "Her ne olursa olsun iç sesini dinle" diyişi kulaklarımda yankılandı.
Cesaretimi topladım ve hala yerde olan Çınara doğru yöneldim. "Çınar" diyerek seslendim cevap vermedi.
Ona doğru yürümeye başladım. Çınara yaklaştıkça aynı telefonda duyduğum hışırtıları duymaya başladım. Bu hışırtılar her adımımda yükseliyordu.
Sanki cümle kuruyordu. Bilmediğimiz bir dilde cümle kuruyordu. Ama ben bunu duyabiliyordum.
Çınarın yanındaydım,hatta bitişiğinde. Dokun. dedi sanki biri.
Tanrım ben neler yaşıyorum böyle.
Hiç ekşınlı olmayan hayatım birden bire james bond filmlerine taş çıkartır hale gelmişti.
Ağlamam birden kesilmişti. Nedense kendimi acayip güçlü hissediyordum. Ama bu güç öyle kuvvet olarak değildi. Hİç tatmadığım bir güç.
Sanki o güç beynimden geliyordu. Kendimi beyniyle herşeyi yapabilecekmiş gibi hissettim.
Evet bencede garip ve ürkütücü. Hatta delice. Evet evet haklısınız.
Çınara dokundum. Çığlık atarak ayağa kalktı bana baktı. Gözleri Atakanın sabahki gözlerine benziyordu.
Evet çok korkunç görünüyordu sanki derisini yüzmüşler gibiydi hatta. Ama korkmuyor,ürkmüyor,tiksinmiyordum.
Hatta aksine kendimi Tanrıça gibi hissediyordum.
"Neler oluyor."Dedim. Evet evet haklıyım sesim tam bir Tanrıça gibi çıkıyordu. Net,keskin,emredici,hükmedici ve adını koyamadığım binlerce sıfat.
Elleriyle yüzünü kapattı ve "Git buradan" dedi.
O korkutuculuğundan eser kalmamıştı. "Sana neler oluyor dedim!" dedim.
Konuşurken sesimden hırıltılar çıkıyordu sanki.
Ağlamaya başladı Sanki rolleri değişmiştik.Daha yeni ağlayan ben güçlü olan oydu, ama şimdi ben Tanrıça o ise sadece parya.
Aniden iç sesim tüm tabularımı yıkıp Çınardan uzaklaş eve git ve yapman gerekeni yap. dedi.
Ne saçmalıyor bu iç sesim. Daha yeni Çınara yaklaşmamı hatta ona dokunmamı istemişti şimdiyse eve git diyor. Hataa yapman gerekeni yap diyor.
Ne saçma bi insanım ben ya.
Bu olanları birine anlatsam gideceğim yer belli, Deliler hastanesi.
Ama yine iç sesimi dinledim ve kapıya yöneldim arkamda Çınarın sesini hala duyabiliyordum. "Özür dilerim." dedi.
Sesi bu sefer korkutucu gelmiyordu. Aksine o kadar pişman ve o kadar yorulmuş geliyorduki.
Hiç aldırış etmedim ve evime gittim. Tüm açlığım gitmişti. Tüm yorgunluğum gitmişti. Kendime gelmiştim.
Kendime gelmiştim? Bi dakika bu gün Atakan bana ne demişti. "...kendine gel..."
Yok canım sadece tesadüftür. diye düşünerek kendimi geçiştirdim.
Ama gerçekten kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyordum.
Ayriyetten kafamdaki sorular çoğalmış,korkular ise azalmıştı.
Ne yapmam gerekiyordu şimdi. "yapman gerekeni yap." Bu cümleden ne çıkartmam gerekiyordu? Çok karışığım. Ahh Tanrım, kafamda metalica ve arsız bela düet yapıyordu sanki.