11.Bölüm-Gerçekler

347 15 7
                                    

Uzun bir aradan sonra yeni bölüm sizlerle. Bölümün bu kadar geç gelmesinin sebebi ise son bölümün belli bir okuyucu sayısına ulaşmasını beklememdi. Bu, bu bölüm içinde geçerli. Yeni bölümün hızlı gelmesi size bağlı yani. 

Yeni karakterler, geçmişten izler... Bakalım nasıl bulacaksınız. Umarım yorumlarınızı eksik etmezsinz. 

İyi okumalar! :)

Kendimden kaçmayı başaramamıştım hiçbir zaman. İçimdeki suçluluk beni her gün biraz daha öldürüyordu. Bu histen kaçmak için doktor oldum ben. Kendi kendime dedim ki "Yaptığın hatanın bedelini her gün yeni hayatlar kurtararak ödeyeceksin, senin diyetin bu." Öyle de yaptım. Çok çalıştım ve doktor oldum, birçok hayat kurtardım. Her kaybettiğim hasta ile kendimi biraz daha suçladım. Ben babamın ölümüne neden olmuştum çünkü. Bundan daha ötesi var mıydı? Kaç hayat kurtarmış olursam olayım bu gerçek değişmiyordu, değişmeyecekti.  Geçmiş ellerini çekmiyordu yakamdan. 

13 Yıl Önce

"Eve geldin mi canım?"

"Evet ağabeycim şimdi geldim ama ev çok sessiz sanki kimse yok gibi"

"Bugün alışveriş günü Ufuk alışverişe götürmüştür Hafize Anne'yi Necla'nın da izin günü bugün. Hafize Anne yemek hazırlamıştır mutlaka aç kalma sakın"

Ağabeyimin bu düşünceli hallerini o kadar çok seviyorum ki. 

"Tamam abicim görüşürüz akşam, babama da selam söyle."

"Babam burda olsa söylerdim ama değil. Ben toplantıya giriyorum canım, dikkat et kendine."

Daha cevap vermeme fırsat vermeden suratıma kapattığı telefona bakıp derin bir iç çekiyorum. Her ne kadar bana düşkün olsa da söyleyeceği şey bitince suratıma telefon kapatmaktan geri durmuyordu. Ayrıca babam neredeydi acaba? Şirkette değilse evde olması gerekiyor. Acaba odasında mı? En iyisi bir kontrol etmekti.

"Babacım? Evde misin?"

Evden hiç ses gelmiyordu. Ama babam evdeydi biliyordum. Beni hiç iyi şeylerin beklemediğini bildiğim gibi. Evdeki uğursuz sessizlik fısıldıyordu adeta bana bunu. Babamın odasına geldiğimde kapıyı tıklatıp yavaşca açtım, burada değildi. Adımlarımı koridorun öbür tarafına çevirdim bu sefer. Babam burada değil ise çalışma odasında olması gerekiyordu. Bunun başka bir yolu yoktu. Başka bir yere gitmezdi. Çalışma odasının önüne geldiğimde sanki bir el kalbimi sıkıyormuş gibi hissediyordum. Kapıyı iki kez tıklatıp hızla açtım karşılaştığım şey ise yerde uzanan babamdı. Sonrası ise... Sonrası ise hayatımın en büyük kara lekesiydi. Gözlerimden firar eden yaşlarla çökmüştüm hemen babamın yanına. Hiçbir işe yaramayacağını bile bile sarsmıştım omuzlarından. Kaç kere "Baba!" diye haykırmıştım, bilmiyorum. Babam gözlerini açmıyordu, aşığı olduğum o mavileri sıkı sıkıya kapalıydı şimdi. Kaç dakika orada öyle kaldığımı bilmiyorum. Dakikalar sonra aklım başıma geldiğinde ambulans çağırmayı akıl edebilmiştim. Boşuna bir uğraştı daha en başından biliyordum. Babam o maviliklerini bir daha açmayacaktı, o gözlerde sevgiyi göremeyecek, gurur parıltılarıyla mutlu olamayacaktım. Bir yanımı eksik bırakıp giden annem gibi oda gidiyordu işte. 

Dakikalar birbirini kovalarken ben hala sarsarak babamı uyandırmaya çalışıyordum. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ama duyduğum ambulans sesi ile hemen aşağı inmiş ve kapıları açmıştım. Sonra da tekrar çalışma odasına koşmuştum yanımda doktorlar ile birlikte. Onlar hayat kurtarırdı, babamı da kurtarsınlardı. Yeterki açılsındı o mavilikler yeniden. 

Aşkın Kaybedişi(!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin