Merhaba arkadaşlar.
Sizi çok beklettim üzgünüm. Aslında bölüm burada bitmiyordu. Daha uzatacaktım ama burada kestim. Çünkü şehir dışına çıkacağım. Aslında öğlen gidecektim hatta bu yüzden bir kesit bile yayınlamıştım ama akşama ertelenince hızlıca bölümü tamamlamaya çalıştım. 10 gün yokum ve sizi daha fazla bekletmemek için de bu şekilde paylaştım. Umarım beğenirsiniz.
Ayrıca geçenlerde tanıtımını yayımladığım MELEK VE AVCI'ya da bir göz atın isterseniz. Elfin ve Aren'den mahrum kalmak istemezsiniz bence :))))
Kapak resmimiz değişti, nasıl buldunuz? Lütfen görüşlerinizi paylaşın benimle. :)
İyi okumalar! :))
İnsanları anlamak bazen oldukca zordu. Aslında ben bazen kendimi anlamakta bile zorlanıyordum.. Ne istiyordum? Beklentim neydi? Bilmiyorum. Kendimi bir boşluğun içinde hissediyordum. Kendi içimde ki yalnızlık beni öldürüyordu. Bir şey boğazımı sıkıyormuş gibi hissediyordum. Bu beni yoruyordu... Sürekli bir çaba içinde olmak... Mutlu ve huzurlu olmak istiyordum... Aslında Doruk ile mutluydum... Onun kollarında kendimi huzurlu hissediyordum. Son zamanlarda olanları göz önüne aldığımda oldukça fazla şey yaşanmıştı ve belkide bu şekilde etkilenmem gayet normaldi, bilmiyorum. Aslında bu aralar neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyordum.
Piknikten bu yana üç gün geçmişti ve ben Doruk'u ne görmüş ne de telefonla konuşmuştum. Selin'den öğrendiğime göre o akşam bir telefon almış ve İtalya'ya gitmiş. Açıkcası bana haber vermemesine bozulmuştum. Gerçi burada olması bir şey değiştirmezdi çünkü üç gündür evden çıkamıyordum. Hastahaneye bile gitmiyordum. Son katıldığımız ihaleden dolayı abim birçok yolla tehdit edildiğinden, önlem olarak evden çıkmama izin vermiyordu. Tabi adamların benim birçok yerde çekilmiş resimlerimle onu tehdit etmesinin de payı vardı. Bu başımıza ilk defa gelmiyordu. Daha önce de olmuştu ve biz bunlara hiç pabuç bırakmamıştık. Sanırım bu sefer ki biraz daha tehlikeliydi. Abim bile işe gitmiyordu. Bütün her şeyi evden hallediyor, imza gerekirse de dosyaları eve yollatıyordu. Eylüller de bizimle burada kalıyordu. Abimi anlıyordum, bizi korumak istiyordu ama yine de evde hapis hayatı yaşamak canımı sıkıyordu. Evin etrafındaki silahlı korumalar, bahçeye çıkmayı bırak pencereden bile bakamamız beni oldukça bunaltıyordu. Böyle şeylere alışkın değildim.
"Bak Yağmur Hale Teyzen uyuzluk yapıyor. Hala yatakta. Sen onun gibi olma tamam mı bebeğim? Sakın Hale Teyzene benzeme."
Gülüyorum Eylül'ün bu haline. Kendi içimde yaşadığım karmaşayı görüyor ve beni kendime getirmeye çalışıyor sanki. Her zaman böyle olmamış mıydı zaten. Kendi benliğimde verdiğim savaşlarda benim kendime gelmem de hep yardımı olmuştu. Ben çok düşmüş ve pes etmiştim. Herkes güçlü olduğumdan ve her şeyin üstesinden kolaylıkla gelebildiğimi söylüyor, kimse bilmiyor ki ben aslında ne savaşlar veriyor, ne acılar çekiyordum. Aslında o kadar güçsüz ve acizdim ki kendi benliğimde eziliyor ve yok oluyordum. Geçmiş peşimi bırakmıyor ve bütün hatalarımı, yaşadıklarımı acımadan yüzüme vuruyordu...
"Görüyor musun kızım bizi kale alıp bir cevap bile vermiyor. Çok terbiyesiz senin bu Teyzen."
"Sen annene bakma bir tanem Teyze sadece dalmış. Annen beni çekemiyor o yüzden de böyle konuşuyor işte."
"Oo Hale Hanım, siz bana cevap verir miydiniz?"
"Abartma Eylül. Sadece dalmışım. Çok konuşma da Yağmur'u bana ver. Ben onunla oyun oynarken sen de bir işe yara ve yiyecek bir şeyler getir mesala."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Kaybedişi(!)
Teenfikce"Hayat hataların bedelini her zaman en ağır şekilde ödetir. O yüzden dikkatlı ol, adımlarını sağlam at, hata yapma! Bir Atalay her zaman sağlam durmalı!" derdi babam.. Peki benimkiler neydi ? Nerede başlıyordu benim hatalarım ve bedellerim.. Bel...