Merhaba sevgili okurlarım yeni bir bölümle karşınızdayım. Umarım beğnirsiniz. Elimden geldiğince yazım yanlışı yapmamaya çalıştım, gördüklerimi de düzelttim. Hala varsa da affınıza sığınıyorum.
Bu bölüm için de bir isteğim var sizden. Bölüm sonundaki soruyu es geçmeyip cevap vermenizi istiyorum.
Multimedia : Hale :)
Yorum ve votelarınızı bekliyorum. Mesela şöye 10 15 vote olsa hiç fena olmaz.
İyi okumalar!!
Fazlasıyla yoğun bir günün ardından odamda otururken bugünün analizini yapıyorum kafamda.. Oldukça yorucu ameliyatlar, hastalar, dosyalar.. Bir haftadır kendimle baş başa kalmaya fırsat bulduğum ilk an olan biteni analiz etmeye başlamıştım.. Benim korktuğumun aksine o iki cadı hiçbir şey yapmamıştı.. Tabi bunda abimin büyük bir etkisi olduğuna eminim.. Geçen sefer onları oldukça net bir şekilde "uyardığını" anımsamıştım. Sanırım bu yüzden bir şey olmamıştı. Ama olmayacağı anlamına da gelmiyordu tabi.. Yine de kısa bir süreliğine de olsa abimle yüzleşmekten kurtulmuştum.. Geçen haftaki toplantıdan sonra zaman kaybetmemiş işlerimi ayarlayıp iki gün sonra Dubai'ye uçmuş orada araziyle ilgili gerekli bilgileri toplamıştım.. Gerekli hesaplamalar, toprak, iklim, yapı derken 4 gün orada kalmış dünde geri dönmüştüm.. Bu bir hafta da neredeyse her gün abim ve Selinle bir kaç kere de Dorukla telefonda konuşmuştuk.. Hele Selin dönmem için resmen gün saymıştı.. Tabi benim yokluğumda yardımcı olması için Aslan Beye verilmesinin bir etkisi var mıydı bilemiyordum. Haliyle bir haftalık yokluğumda hastanedeki işlerimde birikmişti.. Yine de şikayetçi değildim.. Hastaneyi seviyordum.. İnsanlara bir faydamın dokunması beni mutlu ediyor kedimi iyi hissetmemi sağlıyordu.. Ancak o zaman kendimi yaşamaya değer görüyordum.. Düşüncelerimin yönü değişip yine geçmişe kayıyor birden.. Eylül'le yaptığımız bir kavga düşüyor zihnime..
5 Yıl Önce
"Kendini çok değerli, ulaşılmaz sanıyorsun değil mi? Ama hiçte öyle değilsin gördün mü. Vazgeçilmez değilsin! Hatta bir fazlalıksın sen. Yaşamayı bile haketmiyorsun! İnsanların hayatını mahvediyorsun sadece. Her şeye sahip olmak isteyen bencilin tekisin! Hatta !katilsin! Kendi babasının ölümüne neden olan bir katil!"
Duyduklarımın doğruluğundan emin olamıyorum bir süre.. Bu karşımdaki kız.. Benim çocukluğumdan beri kardeş olarak benimsediğim kızla aynı kişi mi şimdi.. Benim sevgi yumağı, güler yüzlü Eylül'üm, benimle onca şeye göğüs geren kız şimdi bana böyle mi diyordu yani.. Hele babamı öldürdüğümü söylemesi.. Benim gibi babasına deli olan biri nasıl öldürebilirdi...
"Sen ne dediğini bilmiyorsun Eylül! Kendine gel. Nasıl böyle bir şey söylersin? Kendi babamı neden öldüreyim! Tamam benim hatam olabilir belki ama daha 13 yaşındaydım! Ne yapacağımı bilmiyordum bile! Neden doktorluk okuyorum sanıyorsun Eylül keyfimden mi? Bir daha bilgisizliğimden dolayı kimse ölmesin diye! Sana ne oldu böyle.. Seni tanıyamıyorum artık.. Ben kendimi ne zaman ulaşılmaz gördüm ya da ne zaman bencillik yaptım? Biz acımızı da mutluluğumuzu da hep paylaşmadık mı ? Yeri geldi diğerine zarar gelmesin diye kendimizi öne atmadık mı? Asıl senin yaptığın şey affedilemez! Nasıl yaptın Eylül.. Benim Mert'le çıktığımı bile bile.. Nasıl onunla yattın.. Benimle sevgiliyken nasıl onun koynuna girdin.. Her gün benim yüzüme nasıl bakabildin.."
Aslında söylemek istediğim daha o kadar çok şey vardı ki.. Devam edemiyorum ama.. Edersem ağlarım.. Benim biriciğime neler olmuş, nasıl biri olmuşta ben farkedememişim.. Ben benim hatam olduğunu kabullenmiştim.. Eğer korkmasaydım, zamanında akıl edip ilacını verebilseydim babam belki ölmezdi.. Ama nereden bilebilirdim ki.. Benim hakkımda böyle düşünmesi çok ağır geliyor bana..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Kaybedişi(!)
Teen Fiction"Hayat hataların bedelini her zaman en ağır şekilde ödetir. O yüzden dikkatlı ol, adımlarını sağlam at, hata yapma! Bir Atalay her zaman sağlam durmalı!" derdi babam.. Peki benimkiler neydi ? Nerede başlıyordu benim hatalarım ve bedellerim.. Bel...