Bölüm notum sonda :)
Bölümü @GizemYumru0 ya itaf ediyorum. Hikayemin hazırlanma sürecinde olsun yayınlanma sürecinde olsun yorumlarını ve desteğini benden eksik etmedi. teşekkürler gizem :)
Ve bundan sonra da eğer olursa ilk yorum yapana bölüm itaf edeceğim :)
İyi okumalarrr :)
****
Ben kesinlikle lanetlenmiş olmalıydım. Yoksa başıma gelenlerin bir açıklaması yoktu. Şuan bu odaya bir yıldırım düşüp beni yok edebilirdi mesela. Ya da bir anda kaybolabilir miydim ki? Belki de kimyasal bir maddeye maruz kalmışımdır ve halüsinasyon falan görüyorumdur değil mi? Yoksa karşımda ki abim değildi ve bir bana bir Doruk'a öldürecekmiş gibi bakmıyordu ve az önce de bana "Hale!" diye bağırmamıştı. Yok o aslında bağırmak olmuyordu, resmen kükremişti. Bütün umutlarım abimin tekrar konuşması ve Doruk'un ellerini benden çekmesiyle yerle bir oluyor ama tabi ki..
"Hale! Bana burada neler olduğunu anlatır mısın. Kim bu adam ve neden sarmaş dolaşsınız! Ne demek oluyor bu?"
Doruk'a baktığımda ise sinirle çenesinin kasıldığını görüyorum. İşte bu hiç iyi değildi. Çünkü o zaman ölümcül oluyordu. Böyle zamanlarda ondan korkuyor ve kaçıp gitme isteğiyle doluyordum.. Abimin sesini duymuş olacak ki Eylül'de odasından çıkıyor ve benim odamın önünde garip garip bize bakıyor. Ah zavallım şaşkınlıktan kalakalıyor. Çok uzun sürmeden kendine geliyor tabi benim zeki arkadaşım ve abimi tamamen içeri çekip kapımı da kapamayı akıl ediyor ki hastahaneye daha fazla rezil olmayayım. Ve tabi ki benim ufak bir şok geçirdiğimi de anlayarak abimi sakinleştirme çabalarına başlıyor.
"Poyraz abi ya yeri mi burası Allah aşkına. Hastahane burası. Hem o ne öyle çocuk azarlar gibi. Herkes duydu seni vallahi. Hale'nin de bir saygınlığı var bu hastahane de. Lütfen bağırmadan önce bir dinle Hale'yi ve bura da değil gerekirse de evde bağır lütfen."
Abim alev almış gözlerini Eylül'e çevirince hemen çenesini kapatıp bir adım geri çekiliyor. Evet buraya kadar. Sanırım bugün benim ölüm günüm. Abimi daha önce ne zaman bu kadar sinirli gördüğümü hatırlamıyorum bile.
"Ab-i s-sakin ol lüt-fen."
Benim korkuyla ve kekeleyerek söylediğim bu cümle ateşe benzin dökmek gibi bir etkisi oluyor abimde. Doruk ise abi dememle afallıyor. yüzündeki ölümcül ifade gidiyor ve şaşkın bir çocuğa dönüşüyor adeta. Bu haline her ne kadar gülmek istesemde gülemiyorum. Abim karşımda sinirden kudururken bir de ben gülsem toplu katliam yapardı herhalde.
"Bana sakin ol deme ve bir açıklama yap artık. Kim bu adam ve neden sarmaş dolaştınız onunla?"
Eylül sarmaş dolaş lafını duyunca şaşırsa da bir şey diyemiyor. Eğer bu odadan sağ çıkabilirsek sanırım sıkı bir sorguya çekilecektim. Ama ne demem gerektiğini bilmiyordum. Doruk ve beni sevgili sanan bir kitle vardı. Her ne kadar o iki cadı magazinlere taşımasalar da katıldıkları parti ve toplantılarda bunu dedikodu malzemesi yaptıklarına adım kadar emindim. Üstelik bir de Sanem meselesi vardı. Kaçınılmaz sonun geldiğini fark ederek omuzlarımı dikleştirip başımı kaldırdım. Bu "sen ne dersen ne ben kendi bildiğimi yapacağım ve beni engelleyemeyeceksin" demekti. Abim de bunun farkına vardığından tek kaşını kaldırıyor ve kollarını göğsünde birleştiriyor. Bu da "Ya artık anlatırsın ya da ben kendi yöntemlerimle öğrenirim" demekti ki bunu kesinlikle istemiyordum.
"Bu Doruk Aslanlı. Belki tanırsın. Aslanlı Holding'in sahibi. Aynı zamanda asistanım Selin'in de abisi. Birkaç kere bize gelmişti hatırlıyorsundur belki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Kaybedişi(!)
Novela Juvenil"Hayat hataların bedelini her zaman en ağır şekilde ödetir. O yüzden dikkatlı ol, adımlarını sağlam at, hata yapma! Bir Atalay her zaman sağlam durmalı!" derdi babam.. Peki benimkiler neydi ? Nerede başlıyordu benim hatalarım ve bedellerim.. Bel...