Bağ Evi (12. Bölüm)

5.5K 123 8
                                    

Arabanın kapanma sesiyle kendime geldiğimde, havadaki ılık esinti tenimi okşuyordu. Gözlerimi yavaşça araladığımda Karan'ın adem elmasıyla karşılaştım, fark etmiş olacak ki kafasını eğip yumuşayan ifadesiyle "Günaydın uykucu melek" dedi hafifçe yukarıya kıvrılan dudağıyla. Gözlerimi ovuşturarak,"Günaydın" dedim. Önce nerede olduğumu idrak edemesem de etrafı biraz süzdüğümde güneş yeni doğuyor; bizse ormanın ortasında gibi duran, iki katlı, ahşap bir evin önündeydik ve ben Karan'ın kollarındaydım. Üzerimdeyse ceketi vardı, sıcaklığı ve kokusuyla uykuya dalmış olmalıydım. "Neredeyiz aşkım" dedim uykulu çıkan sesimle, yine içindeki çocuk çıkmış, muzipçe gülümseyerek "Söyleyemem, sürprizi kaçar." dedi. Böyle yaptığında içimden yanaklarını ısırmak geliyordu. Beni yavaşça yere bırakıp, cebinden yeşil renkli anahtarı çıkardı ve elime verdi. "Buyrun küçük hanım, bakalım hoşunuza gidecek mi" dedi ama ben ışıl ışıl bakan gözlerinden henüz kendimi alamamıştım.

Kalbim çok hızlı atıyordu, hızla silkelenip kendime geldim ve anahtarı yavaşça çevirip kapıdan içeriyi süzmeye başladım.

Koyu kahverengi ahşap duvarların ortasında yerde krem rengi bir halı, üzerinde ahşap sallanan karşılıklı iki sandalye, karşısında ise bir şömine ve şöminenin tam üzerinde genişçe bir pencere vardı. Pencerenin tam karşısındaysa masmavi bir göl duruyordu. Bu ev benim hayallerimin de ötesindeydi. Çocukluğumda böyle bir evimin olması hayaliyle resimler çizdiğimi hatırlıyorum ama nasıl oluyordu da tam hayalimdeki ev karşımda duruyor diye düşünürken Karan'ın genizden gelen, derin sesiyle kendime geldim "Beğendin mi" şaşkın bakışlarımla çok eğleniyor gözüküyordu. "Bayıldım ama bu ev senin miydi hep" dedim biraz içerlemiş sesimle.

Nasıl olurdu da böyle güzel bir yere daha önce gelmezdik. "Hayır, benim değil" dedi gülümseyerek. İyice kafam karışmıştı. "Kimin ozaman?", "Tabiki senin her şeyim" dedi. "Ama burası çok güzel olmuş" derken gözlerim doldu, hamilelik hormonları sanırım iyice dengemi şaşırtmıştı.

Hemen yanıma gelip, huzur veren sımsıkı kollarıyla sarılıp, başımın üzerine bir öpücük kondurdu. "Mutlu olman için her şey prensesim, ağlarsan bozuşuruz ama" dedi. Ben kime ne iyilik yapmıştım acaba? Heyecanla kollarından kurtulduğumda yüzüme şaşkınlıkla bakıyordu. "Evimi gezmek istiyorum" dedim ve heyecanla diğer kısımları gezmeye başladım. Girişin hemen sağında mavi, yeşil renklerle süslü banyomuz duruyordu, solunduysa genişçe duran, tezgahın hemen karşısında yine ormana bakan bir pencere olan mutfak vardı ve mutfağın bahçeye açılan cam balkon kapısı vardı. Kapının hemen önündeyse evin devamı olan, cam balkon şeklinde, yerden biraz yükseltili, ahşap balkonu vardı ve balkonun içinde ahşap yemek masamız duruyordu. Kırmızı beyaz, güllü bir örtü serilmişti. Dönüp Karan'a ama burası muhteşem diye çocuk gibi el çırparak söyledim ve musmutlu gülmeye başladım. Gözleri koyulaşmış, serseri gülüşüyle beni süzüyordu. "Ama en güzel yerini henüz görmedin karıcım" dedi fısıltılı sesiyle, karıcımı bastırarak söylemişti.

Ben bu tavrı ve sesi tanıyordum. Yine yanaklarımı ateş basmaya başladığında çoktan ayaklarım yerden havalanmış, Karan'ın kollarındaydım bile. "Nereye gidiyoruz, ben yürürdüm" dedim utangaç sesimle. Cevap vermeden yüzüme bakıp, en sevdiği oyuncağına kavuşmuş minik bir çocuk gibi sırıttı.

Biraz geçip üst kata geldiğimizde tam karşımda kırmızı beyaz bir yatak örtüsüyle üst katın tam ortasında kocaman bir yatak, ahşap üçgen tavan ve genişçe dolaplar duruyordu. Şaşkınlıkla tam hayalimdeki çatı katı odasına bakarken, yumuşak yatağa bırakıldım. "Sevdin mi" diye sordu yine, ağzımın "o" şeklini aldığına emin olduğum ağzımı kapatıp, muhteşem diyebildim sonunda. "Daha muhteşem olan, burada geçireceğimiz zaman güzelim" diyip serseri serseri sırıttı. Yine yanaklarım alev alırken elime geçen ilk yastığı tam yüzünün ortasına fırlatmıştım ki havada yakaladığı için küskün küskün kollarımı kavuşturup dil çıkardım, "Demek bana yastık fırlatıp, dil çıkarıyorsun ha, sen fazla oldun ama küçük hanım." diyip beni gıdıklayacaktı ki hızlı bir hamleyle diğer tarafa yuvarlanıp yataktan fırladım ve odada kahkahalar atarak koşturmaya başladım. Birkaç adım atmışken herzamanki gibi yakalandım. "Bırak beni kötü adam" diye kızıyordum ki "Demek kötü adam ha" diyip yatağa bıraktı ve kahkahalardan gözlerimden yaşlar gelene kadar gıdıklandım.

Sonunda nefes nefese kalmışken durdu ve önüme gelen perçemlerimi geriye tarayarak, koyulaşmış gözleriyle "Çok güzelsin meleğim" diye fısıldadı. Utangaç ve mutluluk sarhoşu bir şekilde teşekkür ederim dedim ama gözlerine daha fazla bakamıyordum. Yavaşça kollarımı boynuna doladım ve sanki bu anı bekliyormuş gibi beni direk belimden tutup kendine çekti ve dudaklarıma büyük bir açlıkla yapıştı. Bacaklarımı beline bağlarken, elbisemin bağcığının açılmasıyla südyenim ve külodum ortaya serildi. Daha ben ne olduğunu anlayamadan Karan'ın kucağında oturuyordum ve sırtını yatak başlığına dayamıştı bile. Yavaşça dudaklarımı serbest bırakıp, şehvetle göğüslerimi süzmeye başladı ve hafif öpücükler bıraktığı tenimden elbisemi yavaşça sıyırıp omuzlarımdan yatağa kayışını seyretti. Bir an düşünceli bir şekilde temkinlice geriye çekildiğinde, önce ne olduğunu anlayamadan kırgın hissettim. Kendi kendine konuşuyor gibi "Şimdi olmaz" diyordu ki kafama dank etti.

Ben hamileydim ve bebek zarar görebilirdi. Yavaşça üzerinden doğrulup kalkmak üzereyken, yanlış bir şey yapmışım gibi bileğimi hafifçe tutarak durdurdu. "Kalkma" dedi sertçe. Yine ne olmuştu anlamıyorum, kırılmaya başlamıştım. "Kıpırdama Almira" dedi sert sesiyle, olduğum yerde donup kaldım. Bir anda temkinli hareketleri kaybolup yeniden dudaklarıma yapıştı ve günün kalanında ne evi, ne de gölü görmeye fırsatımız kalmadı.

TakipçiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin