"Ne yaptım dedin?"
Jimin'in ağzı şaşkınlıktan kocaman açılmıştı ve adeta heyecanlı bir masal dinler gibi tüm dikkatiyle beni dinliyordu.
"Onu kendime çekip öptüm diyorum işte Jimin. Sus, şimdi biri duyacak."
Jimin iki elini ağzına kapatarak deli gibi güldü. Başını geriye attı ardından üzerime devrildi.
"Sana inanmıyorum Jungkook. Bu cesareti nereden buluyorsun?"
"Ne bileyim. İçimden geldi işte durduramadım."
"Eee, sonra?"
Ardından Jimin'e Min Yoongi'ile yanak yanağa dans ettiğimizi ve şarkının sözlerini kulağıma fısıldadığını anlattım.
"Vee, sanırım artık bakirliğini kaybettiğin kısma geldiiik... Jungkook her genç adamın yaşantısında..."
"Jimin! Saçmalama! Düzgün dinleyeceksen anlatacağım. Yoksa kendi kendine meraktan ölmeyi mi tercih edersin?"
"Aman iyi be. Sanki anlatmadan durabileceksin." Deyip kıkırdadı Jimin. Sonra sesini kalınlaştırıp devam etti. "Anlat, dinliyorum BUSANLI! Aha ha ha "
Jimin gülerken kendini kaybetmiş, sürekli sağa sola devriliyordu. Elbette onu bu kadar keyifli görmek güzeldi ama ben gerçekten çok endişeliydim. Kampüsün hemen dışındaki yeni açılan kahvecilerden birinde hesap ödemek için sırada bekliyorduk ve bizi tanıyan birileri pek ala konuştuklarımızı duyabilirdi.
"Jimin, sus, cidden gırtlaklayacağım artık seni..."
Çılgın kahkahalarını zorlukla dizginleyen Jimin, tekrar bana döndü.
"Ee, şarkı bitince ne oldu peki?"
"Şarkı bitince, Min Yoongi bir adım geri atarak benden uzaklaştı. "Dans için teşekkür ederim" dedi. Sonra bir şey demeden üst kata çıkıp bana bir battaniye getirdi. "Artık dinlensek iyi olur, İyi geceler Jungkook-ah" dedi. "
"Ne, bu kadar mı?"
"Evet, hepsi bu... Ben de orada öylece kalakaldım."
"Başka bir şey olmadı mı?"
"Hayır."
Hikayenin sonundaki heyecansızlık Jimin'i hayal kırıklığına uğratmıştı. Bu yüzünden açıkça okunuyordu.
"Ben gerçekten bu sefer şansın yaver gitmiştir diye düşünmüştüm" dedi ağzını büzerek. "Peki sen nasıl hissediyorsun?"
Parmaklarımla gözlerimi ovuşturarak nefes verdim. "Bilmiyorum. Yani... Onu gördüğüm ilk andan beri elim ayağım birbirine giriyor. Bunu biliyorsun. Ona bu kadar yakın olmak... bütün dengemi bozdu. Biz yanak yanağayken nefes bile alamadım. Şimdi de... sanki elimi tutmuş ve beni uçurumun kenarına getirmiş gibi hissediyorum. Duygularıma kapılmam an meselesi ama canım yanacak gibi hissediyorum."
"Ah, Junkook. Düşmek için okulun dahi ama huysuz hocasını seçmesen iyiydi..."
"Elimde değil ki, oluverdi işte."
Sıra güçlükle ilerlerken önümüzdeki kadının siparişleri bitmiyordu. "Bir Americano, Bir White Chocolate Mocha'mız vardı... Bir de 300 gram Colombia istiyorum."
Kasadaki hayatından bezmiş hafif toplu kız, "Colombia'yı nasıl çekelim?" diye sordu isteksizce.
"Moka Pot için lütfen!"
"Moka Pot" dedim istemsizce. Çevremdeki her şey bana Min Yoongi'yi hatırlatmak zorunda mıydı? Onu öptüğümü her düşündüğümde karnımın kasılması, olan biteni henüz sindiremediğimi açıkça gösteriyordu bana. Bazen içimi pis bir pişmanlık dalgası sarıyor, sonra bu duygu geçiyor, yerini heyecanlı bir anıya bırakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
10 Temel İlke -Yoonkook-
FanfictionAh, selam. Ben Jungkook. Hikayeme hoş geldiniz! Seul'e ilk geldiğim sene sudan çıkmış bir balık gibiydim. Ve sudan çıkan balıklar hep çırpınır. Bunu en iyi ben bilirim. Bu dediğime insanlar inanmıyor ama size de söyleyeyim. Tüm denizler aynı değil...