Jimin'in Uyanışları

280 47 12
                                    

Jimin Özel Bölüm

Uykum çok hafiftir. Çocukluğumdan beri böyledir bu. Hatırlıyorum...

Henüz yeni okula başlamıştım.

Sigara dumanı... Alt kattan yükselip yatak odamın olduğu koridorda havada asılı kalırdı... Genzimi yakardı. Sigara kokusunu hiç mi hiç sevmezdim. Bir gün baca gibi tüteceğimden habersizdim.

Çoğu gece olduğu gibi uykum yüksek sesli konuşmalar ve müzik sesleri ile bölünmüştü. Bu benim için sıradan bir durum sayılırdı. Haftanın birkaç günü sanat ve tasarım çevresinin en büyük partileri bizim evde verilirdi. Annem evde kalabalığı çok severdi.

Çıplak ayaklarımla merdivenlerden yavaşça indim. Onu bulmalıydım. Kötü bir rüya gördüğümde ancak onun sarılışı beni sakinleştirirdi. Annemin.

Amerikan mutfağa yaklaştığımda sesini duyduğumda içim ısınmıştı. Uzun ve düz siyah saçları ve kakülleri ile o yıllarda bir Mısır prensesini andırıyordu. Annemin şimdi de çok güzel bir kadın olduğunu zaten biliyorsunuz. Ama o yıllarda gençliğinin verdiği başka bir parıltı vardı üzerinde.

Fransız tasarımcı Jean Luc ile performans sanatı konusunda hararetli bir tartışma içindeydiler. Yaşım küçük olmasına rağmen hatırlıyorum. Marina Abramoviç ismini seçebiliyordum. Kalanı anlayamıyordum çünkü Fransızca tartışıyorlardı. Annem Fransızca konuşurken çok güzel görünüyordu.

Herkes gibi babam da ona hayranlıkla bakıyordu. Dediği hiçbir şeyi anlamıyordu. Babam Fransızca bilmezdi. İngilizce de bilmezdi. O çizmeyi bilirdi, renkleri ve şekilleri. Bir de annemi sevmeyi...

Babam sakin bir adam sayılırdı. Uzun boyu ve geniş omuzları ile yakışıklı denebilecek bir adamdı. Bir ortama girdiğinde gözleri üzerine çekecek kadar dikkat çekiciydi. Ama annem kadar değil.

Annem dönemin en iyi kolejlerinde okumuş, liseden beri yurt dışı seyahatlerine gitmiş, buralardaki müzeleri avucunun içi gibi bilen bir kadındı. Özgüveni tamdı. İlk gençliğinden beri önemli çevrelerin içinde bilinip sevilen biri olmuştu. Hatta birkaç ünlü tablonun o daha lisedeyken annem için yapıldığı dedikoduları bile vardı.

Babam ise Busan'dan gelip kendini yetiştirmeyi becermiş genç bir adamdı. Sanatla uğraşması belki de en şaşırtıcı yanıydı. İnce zevkleri olduğu söylenemezdi. Bazen balığa gider, arada bir yemek yapardı. Çok konuşmazdı. İddialı bir tip değildi. Birisi söylemese sanatçı olduğunu anlamazdınız.

Çoğu zaman annemle evlenmenin babam için hayatının şansı olduğunu düşünürdüm. Onu ve sakin kişiliğini ne kadar sevsem de, annemin onda ne bulduğunu anlamaz, onu bir türlü annemin yanına yakıştıramazdım.

Annem arkadaş toplantılarında dans etmeyi çok severdi. Hala da sever. O yüksek topuklarla yaptığı kıvrak hareketlerle pek çok kişinin aklını alırken, babam onu uzaktan seyrederdi. Dans etmezdi babam. Çok çekinirdi. İlk zamanlarda annem elinden tutup dans pistine pek çok kez onu davet etmiş olsa da sonra vazgeçti. Annem ondan sonra hep başkaları ile dans etti.

Biraz daha büyüdüğümde, lisedeyken, yine geceleri uykum bölünürdü. Bu sefer bağırışlarla uyanmaya başlamıştım. Bazen kapılar şiddet ile çarpılır hatta ardından yumruklanırdı. Birkaç sefer mutfakta tabakların kırıldığını bile hatırlarım. Kavgalarının konusu hep başka olurdu. İstemesem de duyardım. Bazen babamın misafirlerin yanında söylediği patavatsızca bir söz, bazen annemi kıskanması ya da başka bir şey. Gece genellikle annemin ağlaması ile sonlanırdı.

Onları duymamak için başımı yastığın altına gömerdim. Bu kadar kavga gürültünün arasında ayrılmaları için dua ederdim.

Babam kötü bir adam değildi. Babam sadece anneme göre sıradan bir adamdı. Fazla sıradan.

10 Temel İlke  -Yoonkook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin