Proporsiyon Part 2

290 52 32
                                    


Min Yoongi gittikten hemen sonra kendimi kanepeye attım ve önceki gecenin tatlı anılarını zihnimde döndürdüm. Dudaklarımda, bedenimde, ellerimde hala kokusu vardı.

Dürüst olmak gerekirse, ilk deneyimimin nasıl olacağını hayal ederdim hep. Kiminle, hangi mevsimde, nasıl bir ortamda beraber olacağımı... Elbette ki hayalimde Jimin'in evinin salonundaki koltuk yoktu. Ama bu sorun değildi. Bazı hayaller gerçeklerden güzeldi ve bazı şeyler, sadece ayrıntılardan ibaretti.

Mutfağa gitmek için ayaklandığımda aynadaki aksime baktım. Farklı görünüyor muydum? Yüzüme bakan bir değişiklik olduğunu anlar mıydı?

"Jimiiiinsshhiiiiiii!"

Evin içinde dolanıp yanıt alamayınca odasının kapısını araladım. Orada da yoktu. Jimin gitmişti. Onu aramak için telefonumu elime aldığımda ekran dopdoluydu.

Taehyung 4 Cevapsız arama

Jimin 1 Cevapsız arama

Ve bir sürü mesaj..

Taehyung:

02:44: Neden açmıyorsun?

02:45: Arkandan koştum ama yetişemedim. Neyi yanlış yaptığımı bilmiyorum.

03:10: Seni zorlamak istemedim. Senin de istediğini düşünmüştüm.

03:12: Lütfen böyle yapma

11:00 Jungkook konuşmamız gerekiyor.

15:57 Bugün ajansa gelecek misin?

Tae aklımdan çıkmıştı. Bana ulaşma çabasını takdir ediyordum, ama şu anda onu pek umursamıyordum. Bir süre cevap yazmamaya karar verdim. Ajanstaki projeyi de teslim ettiğime göre, bir süre gitmesem kimseye sıkıntı olmazdı.

Jimin

11:03: Kaltak Jungkook uyandın mı?

11:04: Beni boşuna evde arama, annemin evine geldim gece.

12:02: Ohooo...

12:02: Evi keraneye çevirdin bunu unutmayacağım!!1!

12:05: Camları açıp iyice havalandır orayı. Günah gecenin hiçbir izini salonumda görmek istemiyorum.

12:06: Şaka bir yana... dilerim güzel bir gece geçirmişsindir.

Jimin'in mesajları beni güldürmüştü.

Yüzümdeki aptal gülümsemeye engel olamıyordum. Min Yoongi ile aramızda ne olacağını düşünmüyordum. Beni araması, kollaması gibi beklentilerim yoktu. Dün yaşanan şey yeterince güzeldi ve hayatımın sonuna kadar hatırlayacaktım. Bana karşı nazikti, tutku doluydu. Bu onu artık sevmediğim anlamına gelmiyordu. Aksine onu şimdi daha çok seviyordum ama onun hayatında kendime bir yer bulup bulamayacağımı bilmiyordum. Artık çaba sarfetmeyecektim. Elimden geleni yapmıştım ve içim çok rahattı. İçimde kalan hiçbir şey yoktu. İçimden gelen her şeyi -ve muhtemelen fazlasını- söylemiştim.

Benimle bunu yaşamış olması bile bana mucize gibi gelmişti.

Geçirdiğim bu tembel günlerin ardından artık kıçımı kaldırıp Hockney sergisine gitmeye karar verdim. Birkaç gün sonra bitecekti ve bugün bu iş için güzel bir gündü.

Seul Sanat müzesinin 3 katına yayılmış sergiyi gezmek bütün öğleden sonramı aldı. Bütün sergi ilginç şeylerle doluydu ama üç şey vardı ki, benim hafızamda ciddi şekilde yer edindi. Bunlardan ilki Picasso'yu çizdiği tablolardan biriydi.

10 Temel İlke  -Yoonkook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin