~BÖLÜM 11 Pilav Üstü Tavuk Ve Ayran~

182 5 3
                                    

-11-
Şaka gibiydi gerçekten.Sadece birkaç hafta içinde bir trafik kazası geçiriyoruz,babam ölüyor ve şimdi de cenazesi var.Hayat gerçekten zor dediklerinde onları anlayamazdım.Demek hayat böyle bişeydi ve benim için yeni başlıyordu...
Düşüncelerimin içinde boğulmadan kıyafetlerimi giyip odamdan dışarı çıktım.Çıkmamla birlikte sanki herkes beni bekliyor gibi ayağa kalktı.Bir koluma teyzem diğer koluma da babaannem girdi.Eniştemde tahminimce kafeteryadan aldığı simiti bana verip acır gibi bir gülümseme takındı.Onu umursamamaya çalışarak halama Rüzgar'a iyi bakmasını söyleyip eniştemin arabasına bindim.
Simitimi ısırırken zamanın nasıl geçtiğini farketmemişim.Etrafıma baktığımda anladım ki camiiye gelmişiz.
İsteksizce arabadan inip bi banka oturdum tıpkı babaannem ve teyzem gibi.
Bugün üstümde öyle bir ağırlık vardı ki ağlıyamıyordum herkesin aksine.Tıpkı bir ruh gibi dolaşıyordum.
Bi adamın "Cenaze arabası geldi abi"diye bağırmasıyla oturduğum yerden kalkarak oraya gittim.Bikaç adam babamın tabutunu omuzlarına alarak beyaz mermere getirdiler.İşte şimdi o ruh gitmiş yerine gerçek Güneş gelmişti.
Kendimi tutamamıştım.Ağlamıştım,aciz insanların yaptığı gibi.
Az sonra Cami hocası kuranını okumaya başladı.Ama onunla ilgilenmiyordum.Benim ilgilenmem gereken bir babam vardı.
Elimi babamı koydukları o beyaz mermerin taşına sürttüm tozlu ve soğuktu.Bu da daha çok ağlamama sebep oldu.Babamı nasıl olurda tozlu ve soğuk bir yere koyarlardı? Orası babama layık değildi.Üşürdü benim babam onu ısıtmam lazımdı.
Kollarımı babamın tabutunun üstüne sararak kesik kesik nefesler aldım.Ben babama layık bir evlat olamamıştım.O her zaman bana 'Sen güçlü bi kızsın.Ağlamak sana yakışmaz.'derdi.Bense şimdi gelmiş babama sarılmış bir şekilde ağlıyordum.
Oysa o kadar zamanımız geçmişti babamla hiç mi ders çıkaramamıştım?hiç mi bişey öğrenememiştim o kral adamdan?
"Güneşcim h-hhhadi kalkk ağğaa ordağnn. Götürsünler aabiilerrr arabaya."
Teyzemi daha da çok ağlatmamak için başımı sallayarak kollarımı babamın tabutunun üzerinden çektim.Çekmemle birlikte adamlar babamı tekrar o arabaya götürdüler.Şimdi gömüceklermiş babamı.
Bu yüzden bizde arabamıza atladık ve sonunda mezarlığa geldik.Şimdi de son görevimizi yapıcaktık.O böcekli yere onu yatırıcaktık.Sonra belki de fareler ve köpekler gelip kazıcaklardı topraklarını sırf kemiklerini almak için.
Kendimi daha çok ağlatmayı başarıyordum.Aman ne harika(!)
Tekrar hoca kuran okumaya başlandığında adamlar tabutu açıp adının kefen olduğunu öğrendiğim örtüyle üstü sarılmış babamı toprağa koydular sonrasında da toprağı üstüne attılar.Bitmişti.Bu kadardı!
İşte o zaman anladığım bu duyguyu.Çok derin,ıssız,yalnız,benzersiz bi acıydı sevdiğin insanı,babanı kaybetmek .Artık babamı hiç göremiycek,sesini duyamıycak,dokunamıycaktım.Bunun için yaşamıştım 13 yıl boyunca babamın ölümünü görmek için.
Teyzemin kolumu çekmesiyle tekrar arabaya binip eve geldik.Misafirlere yemek dağıtılıyordu.
"Hadi ye yavrum simit dışında hiç bişey yemedin sabahtan beri."
"Hayır babaanne.Canım yemek yemek istemiyo."
"Böyle yapma kızım.Ölenle ölünmez."o ölmedi demek gelse de içimden yapamadım,diyemedim babam ölmüştü çünkü.
"Peki.Ama az koy lütfen."diyebildim onun yerine.
Pilav üstü et ve ayran her ölünün arkasından yapılan yemekle babamı da huzura,Allah'ın kollarına emanet etmiştim.Sonsuzluğa...

ŞanssızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin