Berke bana anlamaz bakışlar atınca yaraları kast eden işaret yaptım. Telefonum aşşağıdaymış ve onu getirmiş. Evet! Umarım anlamamışdır. Bir bokluk olduğunu umarım derya söylemezdi.
Tişörtümü değiştirip. Aşşağı indim evde bandaj bitmişti bandaj almam lazımdı. Odamda da yoktu. Ama alamadım çünkü berke fark etmişti. Yani bakışları onu ele veriyordu ya da beni mi demeliydim. Her neyse şimdi ne yalan atıcaktım ki evde bizim dışımızda bir sürü kişi vardı. Ceketimi giyip kapıya yöneldiğimde berke bana seslenmişti.
Evet söz birbirimize ne kadar söz versekde ben yine o sözü çiğnemiştim çiğnemiştik. Ben zaten tutamayacağımı bildiğim şeye söz vermezdim ama bizimkiler yüzünden vermiştim zaten iyi değildim o zaman da.
-Berke ne oldu?
-Ne demek ne oldu deniz?
-Ne biliyim öyle bakınca. Bir şey oldu sandım.
-Sadece yalan söylemeye çalışman ve yalan söyleyememen dikkatimi çekti. Her defasında yakalanıyorsun ama bir türlü ikna olamadın.
-Peki şimdi ne yalanı söyledim?
Konuşmaya başladığından beri benim üstüme yürümeye başlamıştı o gelince bende gerilemeye başladım ve biraz daha üstüme gelirse duvara yapışıcaktım.
-Benimle oynama deniz. Dediği gibi eli yarama gitti ve hafif sıktı.
Berke'den
Yarasına dokunduğumda acı içinde inledi. Ona şu an kıyamıyordum onu kendime çekip ona sarılmak istiyordum ama şu an kendime hakim olamıyorum. Söz vermesine rağmen yine yapmıştı hep bizsiz hareket ediyordu biz öğrenincede kendini savunuyordu. Artık fedakarlık yapmasını istemiyordum. Sürekli başkaları için kendisini tehlikeye atıyordu. En sonunda olan ona oluyordu. Ve bizden saklaması olayı daha da çıkmaza sürüklüyordu. Her seferinde korkuyla bekliyorduk artık bu sefer hangimiz için kendisini öne attı diye. Eskiden olsa en azından ya kardeşi ya da sevgilisi biliyordu ama şu an söylerse bana söylüyor söylemezse kimseye söylemiyordu.
-Ben seninle oynamıyorum.
Hala benimle oynamadığını söylüyordu. Bu beni daha da sinirlendiriyordu. Yalan söylüyordu.
-Öylemi benimle oynamıyorsun ama bana yalan söylüyorsun. Bana bir şey saklamayacağım diye söz veriyorsun ama yaptığın hiç bir şeyi bana söylemiyorsun. Kusura bakma ama nedense bana hiç inandırıcı gelmedi deniz.
O anlık sinirle denizi ittirdim ve sırtı duvara çarptı. Acıyla inledi ve konuşmaya çalışdı ama konuşamadı, sırtını duvara yaslayıp aşşağı doğru kaydı. Biraz dinlendi, konuşmaya başladı.
-Size söyleyemezdim. Söylesemde bir şey değişmezdi. Ayrıca özür dilerim. Yine tutamadım ama tutamayacağımı hepimiz biliyorduk. Vermiycektim ama siz verince duramadım. Yoksa inanmazdınız ama yapabileceğim bir şey yok.
Ara ara durup nefes alarak konuşmuştu. Ona sarılmak istiyordum ama sinirliydim ve o da yaralıydı.
2 saat sonra
Deniz kendine gelmişti ve ona bu olanları anlattırmaya çalışıyorduk ancak ağzını bıçak açmıyordu. Bizim başımızın belaya girceğinden korkuyordu anlıyordum ama biz de onun için korkuyorduk.
Telefonuma gelen mesajla yerimden skalktım. Kemelcandan gelmişti mesaj. Bu çocuğa her ne kadar gıcık kapsamda şu an işime yarıyordu ve bu da onu dövmemi engelliyordu. Dolunay ve nilin bir tuzağa düştüğünü biliyordum hatta bundan adım kadar emindim ama kanıtlayamıyordum. Bundan denizde emindi. Kemelcan buluşmak istediğini ve saat gece 12 de ayss barda olmamı istemişti. Giderdik sıkıntı yoktu ama deniz.
Denizin konuşmayacağını hepimiz biliyorduk şu anda boşuna bekliyorduk zaten harbiden biz ne yapıyorduk? Çok saçmaydı şu an yaptığımız şey. Konuşmayacaktı.
" Tamam. Denizin üstüne gitmeyelim. Yeri gelince anlatacakatır." Ona döndüm hala endişeliydi "Yarana pansuman yapmamız lazım."
Zaten herkes gitmişti sadece biz bize kalmıştık. Sadece karşı komşularımız meraklıydı onlarda zamanla alışırlardı. İçeride merveler vardı onlarla bir çok işi beraber yapmıştık. Denizi yarasını bahane ederek dışarı çıkardım. Beraber yürüdük ve bir banka oturduk.
İlk konuşan ben oldum.
-Kemalcan benimle konuşmak istiyor!
-Ee iyi git konuş işte.
-Sen de gelsene. Ne diyeceğini bilmiyorum ve sende öğrenmiş olursun hem.Bana döndü. Geçen kemelcanla konuşmaya o gitmişti. Bana beni bırak desede onu bırakmamıştım. Rüzgar bırakmıştı. Onu bırakmak istememiştim çünkü kemelcanın diyecejlerinden ya da sorularından kaçmak istedim.
Biraz bekledi sanki daha sonrasında napacağını tarıyormuş gibiydi. Kafa salladı gözlerime baktı " tamam berke ama ya öğrendiklerimizi daha sonra öğrenememeyi dilersek. Ya kaldıramazsak... Gerçi elinde sonunda öğrenicez değil mi?" Hafifçe kafa salladım ona.
Gece 00.00
Berke ve deniz beraber ayss bara geldiklerinde. Kemelcan onları orda bekliyordu. Kemelcan onlara ne söyleyeceğini düşünüyordu aslında ne söyleyeceğini değil nereden başlayacağını düşünüyordu. Aslında her şeyi biliyordu ama bunları deniz ve berkeye söylersede kendisi de biterdi. En azından o öyle düşünüyordu ama hepsini onlara söylese tam aksine onlar kemelcana yardım eder ona arka çıkarlardı ama kemelcan öyle düşünmüyordu. Deniz ve berke kemelcanın yanına giderken mert, merve, derya ve berkayda denizin son bir kaç günde nerelere gittiklerine bakıyorlardı. Herkes kendi içinde denizi düşünürken derya söyleyip söylememek arasında kalmıştı. Denizin nerede olduğunu söylerse belkide her şey çözülebilirdi. Ama eğer denize uymassada deniz kötü duruma düşücekti. Deniz ona o gittikten sonra olmadığını söylemişti peki ya nerede olmuştu o zaman ki. Bu dörtlü bunla uğraşırken yeni tanıştıkları dörtlü de odasına çekilmişti. Rüzgar denizi düşünüyordu onu düşünmesinin yasak olduğunu bildiği halde kendini alıkoyamıyordu zaten her şey orataya çıktıktan sonra deniz onu görmek bile istemeyeceketi kendisine ne kadar bunları tekrar etsede yinr aklına deniz düşüyordu böylesine güzel bir kızın nasıl bu kadar dayanaklı olabildiğini kırılgan ve naif ruhu olduğu kesindi bunu kimseye gösternemeyi sürekli güçlü kalmayı nasıl beceriyordu nasıl her şey başına gelmiş bunları yaşamış olabilirdi. Kendisini yiyip bitiriyordu istemsizce denize çekiliyordu bunun farkındaydı ama ona bir gün gerçekten kapılırsa bunun karşılıksız olacağınıda biliyordu. Denizi ilk gördüğü anda anlamışdı aslında onu seveceğini. Denizin haberi olmasada rüzgar onu önceden tanıyordu. Bundan korkuyordu. Hepsinin aklında biri vardı hepsinin düşüncelerini ele geçirecek kişiler vardı, birbirinden farklıydı. Hiç biri birbirine aklındaki kişiyi söyleyemiyordu. Düşüncelerini söyleyemiyordu. Sanki herhangi birisinin aklından düşüncesi çıkarsa ya da o düşünceyi biri duyarsa sanki düşüncesi çok yanlışmış gibi karşılarında durcak gibi hissediyolardı bunu sadece onlar değil bunu hepsi hissediyordu. Zaten buraya gelme amaçları onlar değil miydi? Buraya onlar yüzünden gelmemişler miydi?
Deniz ve berke tedirgindi kemelcanla konuşucaklardı korkuyorlardı. Mertler ise bulucaklarından korluyolardı denize nasıl vurduklarını gördüklerinde boğazlarında oluşacak düğümden korkuyorlardı. Bu gece hepsi korkuyorlardı düşüncelerinden ve yapacaklarından hepsi korkuyordu. Korku onları ele geçirmiş iliklerine kadar hissetmişlerdi, bu gece korkuyu tanımışlardı.
Derya daha fazla dayanamayıp berkayı bir kenera çekip her şeyi anlattı. Berkay şu ana kadar neden susustuğu için ona kızmıştı ama derya'da deniz için korkmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuzak!
Teen FictionHer şey korkunç bir kazadan ibaret miydi? Yoksa kaza süsü verilmiş cinayetler mi vardı? Hiç bir düşmanları yokken ikizlerin ölmesi saçma değil miydi? Belki de düşman olduğu kişiler vardı? Peki ya aileleri işlemişse bu cinayeti? O zaman inanır mısı...