Çayırdaki kampımıza geri dönüp, ateşimizi yakmıştık. Ustamın güney bölgesine kurduğu kafeste bulduğu tavşan, ateşin üzerinde pişiyordu. Bir süredir ikimiz de sessizdik. Ustamın da benim gibi olanları kafasında tekrar gözden geçirdiğini biliyordum. Gerçekten yaptığımız şey delilikti ve hiç bir mantıklı açıklamam yoktu. Kendimi de ustam gibi şaşırtmıştım. Ben tehlike ile yüzleştiğimde, ona atılmak yerine mantıklı planlar ile kendimi savunmayı seçerdim. Küçük bedenim, kahramanlık yapmak yerine, beni her zaman zekamı kullanmaya iterdi. Gerçi daha önce karşılaştığım tehlikeler, mutsuz çocuklardan yediğim yumruk ve tekmelerden fazlası değildi. Göbek ve çetesinin beni dişleri ile parçalamaya çalıştığı olmamıştı. İri cüsseli yetimhane arkadaşının, azda olsa yemeği konusunda seçiciliği vardı. Sessizliği bozan ustam oldu.
"Orada neler oldu, Marver?" diye sordu.
Gözlerimiz buluştuğunda, içimde bir sancı hissettim. Bana bakan yüzü endişeliydi. Yaptığım delilik ile ustamı hayal kırıklığına uğratmış olmalıydım. Belki de benim eğitilemeyecek kadar aptal olduğumu düşünüyordu. Belki de gitmemi isterdi. Neler olduğunu bilmiyordum ve kendimi nasıl açıklamam gerektiği konusunda bir fikrim yoktu. Tek yapabileceğimin ona, dürüstçe o anda hissettiklerimi anlatmak olduğuna karar verdim.
"Özür dilerim, usta. Neler olduğu ben de bilmiyorum. Kurtla göz göze geldiğimizde bir şey hissettim" dedim.
Bakışlarım onun gözlerini bırakmış, olanları hatırlamak için odaksızca yere dönmüştü.
"Ne hissettin?" diye sordu ustam sakince.
"Sanki bir kurt olmayı biliyor gibiydim. Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Onunla birbirimizi bir şekilde anladık. Bana saldırmayacağını biliyordum" diyerek açıklamaya çalıştım.
O anda böyle bir şeyi nasıl bilebileceğimi ben de anlamıyordum. Sadece bilmiştim. Başka ne söyleyebilirdim ki?
"Bir kurt olmayı biliyor gibiydin..." diye tekrarlı ustam sözlerimi. "Sana neden gitmen için izin verdiğimi biliyor musun, Marver?" diye sordu ustam ve cevabımı beklemeden devam etti. "Gözlerin... Göz bebeklerinin içi alev alev yanıyordu... Biliyorum, insanlar korku ile yüzleştiklerinde, bazı şeyleri farklı görürler ama tekrar tekrar o ana gidip gördüğüm şeyi düşünüyorum. Bilmiyorum, evlat. Belki sadece bir ışık oyunuydu."
Bir şey söyleyemedim. Yüzümün nasıl göründüğü hakkında bir fikrim yoktu. Kesinlikle gözlerimin alev aldığını hissetmemiştim. Böyle bir acıyı ömrünüz boyunca unutmazdınız. Söylediği gibi yanılsama olmalıydı.
"Yaptığımız tam bir aptallıktı. İkimizde ölebilirdik, evlat. O anda da bunu biliyordum fakat gözlerin mantıklı yanıma üstün geldi" diye husursuzca konuştu.
Ustam benden korkmuş muydu? Benimle gerçekten ilgilenmiş tek insanı, aptallığım ile korkutmuştum. Karnımdaki sancı arttı. Gözlerimden yaşlar yüzülmesine engel olamadım.
"Gerçekten özür dilerim, Bay Fernar. Ben... Sizi dinleyip oradan uzaklaşacaktım. On-ikiler üzerine yemin ederim" diyebildim boğuk sesimle.
"Şşşş. Tamam, evlat. Hepsi geçti. Bak... Beni dinle. Ormanda yalnız başına uzun zaman geçirdiğinde, bazen açıklayamadığın şeyler ile karşılaşırsın. Duymaman gereken sesler, orada olmaması gereken gölgeler görebilirsin. Bunlar belki zihninin bir oyunudur, belki de anlayamadığımız başka şeyler. En azından bu gün yaşadığımız gizemli aptallık iyi sonuçlandı. Yaralı bir hayvanı kurtardık ve hala hayattayız" diyerek beni teselli etmeye çalıştı ustam.
İşe yaramıştı. Söylediklerinden ziyade, sakinleşmemi sağlayan, hala beni teselli edecek kadar umursuyor oluşuydu. Elimin tersi ile gözlerimi sildim. Uzun zamandır ağlamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER RUH 1. KİTAP
Fantasi[Fantastik türde 2019 Watty ödüllü] Son ejderha, uyandığı yeni çağı tanımak için bir insan yavrusu olarak yeniden doğar... Savaşları, aşkları ve gizemleri ile Marver 'in büyülü dünyasındaki maceralarına, serinin bu ilk kitabında siz de katılın.