11.BÖLÜM

12 3 0
                                    

Büyük Hanımlar bizden önce gelmişlerdi. Bizde arabadan inip bavullarımızı odamıza taşıdık.

Zeynep'le bavuarımızdaki kıyafetleri,eşyaları odamıza yerleştirirken Zeynep birşey söyledi. "Hâyâl,Efe varya oda İstanbulluymuş. Çok mutlu oldum. Dedi ki bazen buluşuruz dimi dedi. Bende biraz zor ama olur dedim"dedi ve beni yine şaşırtmamıştı. "Bak Zeynep benim gözüm bu çocuğu hiç tutmadı. Çocukta hovardo tipi var. Dövmesi var,sigarası var ve içkide içiyor. Dikkat et olur mu ? "Dedim masumca,onun anlıcağı dilden fakat o hiçte takıyor gibi değildi. "Yaa kızım sana göre herkes kötü. Hem merak etme bana bişeycik olmaz. Hatta 3 gün sonra buluşucaz"dedi ve hızla odadan çıktı.

Allah'ım bu kız çok fena değişmişti. Bende kendi eşyalarımı yerleştirip hizla odadan çıkıp mutfağa gitti. Sonuçta Deniz Bey'in yemeklerini yapıcaktım. Telefondan hemen bu gün ki yemek menüsüne baktım. Allah'tan bu gün kolay yemekler vardı.

Yemekleri yapmam tam 3 buçuk saatimi almıştı. Şükürki bitirmiştim. Ben yemekleri yaptıktan sonra biraz mutfağı topladım. Sonra salondaki yemek masasini hazırlamaya koyuldum. Mutfaktaki örtüyu almaya gitmiştim. Mutfaktan örtüyü alıp salona geri dönücekken"Hâyâl ne bu tripler"dedi Zeynep çok haklıymış gibi. "Yok bi şey masayi kuruyorum"dedim ve salona doğru ilerledim. Salona geldiğimde Rengin Hanım ve eşi Murat Bey oturup sohbet ediyorlardı.

Bir kaç dakika sonra masayı kurdum ve "Rengin Hanım masa hazır"dedim. "Tamam Hâyâl. Haa Hâyâl annsmide çağırır mısın sana zahmet ? "Dedi ben de başımla onayladım ve korkak adımlarla odasına doğru ilerledim. İçimden bildiğim bütün duaları okudum.

Kapıya geldiğimde yavaşca 2 kere tıklattım. Gel diyen olmadı. 2 kere daha vurdum yine birşey olmadı. Bende içeri girmek istedim ama ayıp olur muydu acaba. Yok yaa birşey olmaz. Ama sonuçta onu yemeğe çağırıcaktım.

Yavaşça kapinın kolunu tutup aşağı indirdim. Kapıdan kafami sokup baktim ortalıkta kimse yoktu. Yavaşça içeri girdim "Büyük Hanım"dedim sessizce. İçeriden su sesi geliyordu. Galuba banyoda olmalıydı. Birazdan çıkardı herhalde. Tam odadan çıkıcakken aynanaın önünde birşey gördüm. Bir bileklik vardı. Üstelik bu bileklik kolumdaki bileklikle aynıydı. Kolumdaki bilekliği bana küçükken annem almış ve aynısınıda kendine almıştı. Annem ölünce bilekliği babam almıştı fakat bilekliği sonra bana kaybettim dedi. Bende kolumdakine bakıp annemi düşnüyordum. İyide Büyük Hanım bu bilekliği nerden almış olabilirki. Bileklik siyah iptendi ve üstünde küçük beyaz bir yüzey vardi isim yazmak için. Benimkinde Hââl yazıyordu. Anneminkinde ise Suna yazıyordu.

Bilekligi yavaşça elime aldim yazıyı okumaya başladım. Biraz zor okunuyordu yazı kıvrımlı olduğu için. Okuduğumda şok olmuştum. "Suu-nnaa ne ? Suna mı ? " dedim şok olan sesimle. Bu bileklik annemin olamazdı. Nasıl Suna olabilirdi.

"Bırak o bilekliği !" Büyük Hanım'ın sesiyle irkildim. Korkumdan bilekliği yere düşürdüm. Hemen yerden aldım. "Sen ne hakla benim odama girip benim eşyalarıma izinsiz dokunabiliyorsun!" Büyük Hanım çok sert konuşuyordu. "Şey ben sizi yemeğe çağırıcaktım sonra sizi odada göremedim tam odadan çıkıcakken bu bilekliği gördüm"dedim korkarak. "Iyi gördün şimdi defol burdan yemek felan yemiceğim ben !" Dedi ve elimdeki bilekliği aldı. Sonra ben hızla odadan çıktım gözlerim yaşla dolarak.

Hemen personel odasına yani benim odama gittim ağlayarak. Duvara yaslanarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Tabi sessiz bir şekilde. Allah'ım nasıl olur o kadı da annemin bilekliğinin ne işi var. Hiç aklım almıyordu bu nasıl olurdu. İçim bir şüphe düşmüştü... öyle bir yarım saat ağladıktan sonra banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadım,saçlarımı topladım. Son kez aynaya baktım ve herşeyi öğrenicem ve içimdeki şüpheyi öldürücem...

İMKÂNSIZ UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin