Hayat beni dalından kopmuş bir yaprak gibi savuruyordu adeta. Ben çok yorulmuştum fakat hayat beni savurmaktan bıkmıyordu. Şuan Deniz'in yanında onu teselli ediyordum. Bu gerçek olamazdı. Onun bi ailesi vardı artık ve ben ona verdiğim sözde duramazdım. Buna hakkım yoktu.
Deniz'in yanından kalkarak"Deniz git istersen artık eve"dedim ona bakarak. Oda ayağa kalktı"Ben o eve nasıl giderim Hâyâl ? Sen bana gerçekleri anlatmasan bana kimsenin anlatacağı yoktu !"dedi sertçe. "Seni sevdikleri için olabilir mi acaba ? Hem bu saatten sonra hiçbirşeyi değiştiremeyiz. Evine git yine hayatına devam et. Bugün seninle geçti biliyorum ama artık gelme buraya. Ailenle hayatına devam et. Zeynep sana değer veriyor ona git. Hadi"dedim derin nefes alarak. O ise bana öylece bakıyordu. "Yarın hastaneye gitmem gerek,işlerim var hadi git"dedim sertçe. O sırada Deniz bana daha çok yaklaştı. "Hâyâl,benim kimse umrumda değil. Ben sadece seni seviyorum. Beni o eve gönderme"dedi gözleri dolarak. "Beni çok seviyosun öyle mi ?"dedim dalga geçer gibi. Oda evet anlamında başını sallıyo ama sözümde duramam. Bunu sana yapamam. Şimdi gider misin lütfen"dedim başım dik bir şekilde. Bana beş dakika boyunca uzun uzun baktı deniz mavisi gözleriyle. Yüzümün her ayrıntısını inceledi. Sonra gözlerinden tek tek yaşlar süzüldü. Yanımdan arkasinı dönüp kapıya doğru ilerledi. Sonra durdu arkası bana dönük şekilde ve tek parmağını havaya kaldırdı" Allah şahidim olsun ki seni evimin sultanı yapıcam !"dedi ve hızla çıkıp gitti. Boş yere konuşması beni şaşırtıyordu. Yıllar sonra ne kadarda çökmüş öyle. Daha çok olgunlaşmış. Yüz hatları belirginleşmis. Kaslanmış üstelik. Çok değişmiş ama benden ona artık yâr felan olmaz...
Sabah aynı yorgunlukla kalktım hazırlanıp hızla evden çıktım. Kapının kenarında Berk'i görünce çok korkmuştum "hay bismillah ! Berk napıyosun burda ?"dedim korkunun şokuyla. "Sanada günaydın Hâyâl Hanım"dedi sinirliymişçesine. "Sevgilin nerde bakalım ?"dedi tek kaşını kaldırıp. Yürümeye devam ederken "o benim sevgilim değil. Arkadaşımdı sadece. Seni kıskandığı için öyle söyledi"dedim durup ona baktığımda. Mutlu görünüyordu. "Oh be sevindim"dedi gülerek. Hızla yüzümü ona çevirdim"neden sevindin ki bu kadar ?"dedim kaşlarımı kaldırarak. Sonra bana büyük bir adım atarak yaklaştı. Çok yakındık. Neredeyse burunlarımız değicekti birbirine. "Seni sevdiğim için olabilir mi ?"dedi yüzümü incelerken. Allah'ım yine hayatımın şokunu yaşıyordum. Onu elimle ittim. Gülerek arabama bindim. Arkamdan bağırdı ama takmadım"hey bişe demicek misin ? Hâyâl"dedi. Arabada giderken en sevdiğim şarkıyı açtım. Emir Can Iğrek:Nâlân.
Nihayet hastaneye gelmiştim. Arabayı park edip direkt içeriye girdim. Herkes çok enerjik duruyordu. İlk kantine uğradım poğoça aldım. Sonra sıcak çayımıda alıp odama doğru ilerledim. Odaya girdiğimde masanın üzerinde kırmızı güllerden oluşmuş bir buket vardı. Elimdekileri bırakıp çiçeği elime aldım. Üzerinde not vardı. Hemen açıp okumaya başladım.
"Dün akşam ki olaydan ötürü özür dilerim prenses. Bu akşam evime yemek yemeye gelir misin özür amaçlı ? Lütfen :))
Berk♡"
Allah'ım napıcaktım. Ev olmaz ev olmaz diyordum içimden. O sırada telefonum çaldı. Berk arıyordu. Açmadım masanın üzerine koydum. Çaldı çaldı durdu sonra mesaj geldi. Gülleri gördün sanırım. Bunu evet olarak kabul ediyorum. Akşam seni alırım :)"yazıyordu. Of Allah'ım of dedim içimden. Tam poğoçalarımı yerken acil durum telsizim çaldı"Hâyâl Hanım acil hastaya bakmanız gerekiyor. 7 yaşındaki çocuğa araba çarpmış"diyordu. Hızla masamdan kalkip önlüğümü giydim ve aşağı doğru inmeye başladım. Çocuğu ambulanstan indirip sedyeyle içeri getirdiler. Bende başına gidip"nesi var nasıl oldu bu ?!"dedim aceleyle. O sırada Zeyneple göz göze geldik. "Hâyâl ?"dedi bana öylece bakarak. Bende ona baktım ameliyathaneye girene kadar. Şuanki tedavi edeceğim çocuk onların oğlumuydu. Çocuğa hipnoz olmuş gibi bakarken hemşire birden bağırdı"Hâyâl Doktorum bişey yapın hadi !"demesiyle kafamı salladım öne doğru. Çocuğa güzelce baktıktan sonra ameliyattan 1 saat sonra çıktık. Ameliyathaneden çıktığımda Zeynep,Deniz,Rengin abla,Murat ağabey,büyük hanım ve yanlarında küçük bir kız çocuğu vardı. Hepsi beni görünce şok oldular. Dilleri tutuldu sanki. Hiçbirseyi takmadan yanlarına ilerledim."Oğlunuz iyi merak etmeyin. Gerekli müdaheleyi yaptık. Allah'tanki yarası fazla derin değilmiş. Hayati tehlikesi yok. Yarım saat sonra uyanır o zaman görebilirsiniz"dedim ve hızla yanlarından uzaklaştım. "Hâyâl"dedi birisi arkamdan. Bu Rengin ablaydı. Ona döndüm. Döner dönmezde bana sıkı sıkı sarıldı. Ben ise öylece kalmıştım. Sarıldıktan sonra kendini geri çekti ve ağlamaya başladı"sen burdasın Hâyâl burdasın. Nerdeydin bu zamana kadar kuzum ?"dedi daha çok ağlayarak. Ben ise kendimi zor tutuyordum. "Yurt dışındaydım abla. Uzun bir süre orada kaldım."dedim ağlamamak için kendimi zor tutarak. "Ee neyse benim işlerim var size tekrar geçmiş olsun"dedim ve çağırdığım asansöre bindim. Binmemle gözyaşlarım tek tek süzüldü gozlerimden. Ne kadar da değişmiş hepsi. Fakat Büyük Hanım'ın yanı teyzemin gözleri hâlâ aynı bakıyodu. Kin ve nefret. Anneme olan kinini benim üzerimde devam ettiriyordu. Onu asla affetmeyecektim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra yavaş yavaş muayene olmaya hastaların gelmeye başladı. Poğaçalarımıda yiyememiştim. Artık öğle arasina kalmıştı...Nihayet öğlen arasına girmiştik. Yemek yemeden önce bugün acil gelen çocuğa bakmam gerekiyordu. Derin bir nefes alarak kapıyı açtım ve karşımda teyzemi gördüm. "İçeri geç seninle birşey konuşacağım"dedi net tavrıyle. Bende elimi içeriye doğru uzattım geç şeklinde. Masamın yanındaki sandalyeye oturdu bende kendi sandalyeme. "Öncelikle torunumun durumu iyi değil mi ?"dedi. "Merak etmeyin torurununuz iyi. Hatta şuan tekrar bakmaya gidiyordum."dedim net bir şekilde. "İkinci olarak.... Sen... Sen benim oğluma akşam neler saçmaladın öyle ? Cevap ver bana !"dedi sertçe. Ne dediğini anlamıştım. Alaycı şekilde gülerek gereken cevabı verdim. "Neden söylediklerim yalan mı ? Sen Deniz'in gerçek annesi değilsin. Üstelik benim annemin katilisin "dedim sinirlenerek. Daha çok gerilmişti Büyük Hanım. Ne diyeceğini şaşırmıştı. "Tamam kabul ediyorum. Deniz'in annesi ben değilim amaa bunu ona söylemek sana düşmez anladın mı beni sinsi şey. Onun karısı var ben varım. Sen onun hayatında yoksun. Artık onun için bi ifade etmiyorsun "dedi ayağa kalkarak. "Şimdi işine bak ve bizden uzak dur !"dedi ve gitti. Evet gitmişti ve bu sefer de yenilen ben olmuştum.
Aşağı indiğimde herkes oradaydı. Deniz'le kısa bir bakıďmadan sonra yanlarına yaklaştım ve"oğlunuzun adı ne ?"diye sordum. Zeynep hâlâ şaşkın bir hâlde cevap verdi. " A a Ayaz"dedi kekeleyerek. Başımı onaylarcasina hafifçe salladım. "Ayaz'a benim doktor arkadaşlarım bakıcak. Benim daha önemli hastalarım var"dedim ve oradan hemen uzaklaştım. Hayir benim daha önemli hastalarım yoktu. Henuz daha yeni başlamıştım işe.
Deniz :
Hâyâl böyle tavır koymakta çok haklıydı fakat ben suçsuzdum bunu anlamıyordu. Zeynep yılanı bana büyük bir iftira atmıştı. Bu çocukta benim değildi. Bunu Hâyâl'e ispatlamam gerekiyordu ama ilk önce o kadınla konuşmam gerekiyordu. Annem sandığım kadınla. Dünden beri içim içimi kemiriyordu.
"Hayatım ben çay alıcam sana da alayım mı ?"diye soru sordu Zeynep. Ters bir şekilde ona baktım ve hızla hastaneden çıktım. Allah'ım bu nasıl bir sınavdı böyle. Suçsuzum ama suçlu gibi gösteriliyorum. Hem yetimim hem öksüzüm ama annem var gibi duruyo. Dünden beri ağzıma tek lokma sokamamıştım. Murat abimlerde neden moralim bozuk olduğunu düşünüyorlar. Abi mi ? O benim öz abim değildi. Ben o ailenin çocuğu değildim ve o kadın bana yalan söyledi. Üstelik affı olmayan bir yalan fakat onu silemezdim artık. Beni sevmeseydi bakar mıydı bunca yıl bana ? Tabiiki hayır. Demekki beni çok sevmiş.
Yinede annemle konuşmam gerekiyordu. İçimden sessizce konuşurken bir anda omzuma bir el dokundu. Bu annemdi. Ona bakınca yavaşça başımı öne eğdim. Annem de yavaşça yanıma oturdu. "Oğlum dünden beri ağzına tek lokma almadın. İyi misin ?"dedi elimi tutarak. Gözlerim dolarak ona baktım. "İyi değilim anne iyi değilim. Hayat bana çok acımasız davrandı anne"dedim ağlamaklı sesimle. "Oğlum yapma böyle. Sırf o kız için hayatını böyle karamsar görme. Bak biz varız. Abin var, yengen var. Ben varım oğlum ben"dedi. Ona daha çok derin baktım. "Anne o kız dediğin benim sevdiğim kız. Üstelik o çocukta benden değil anne değil !"dedim sertçe. "Oğlum tamam ben sana inanıyorum ama eğer Zeynep'i o şekilde dışarı atsak el alem ne derdi bi düşün. Lütfen oğlum yapma böyle"dedi ve sırtımızı sıvazladı. "Anne. Sen beni seviyo musun ?"dedim yere bakarken. "Oğlum o nasıl söz ? Tabikide seni çok seviyorum. Şuan canımı iste benden,senin için canımı veririm"dedi.
Bende kendimi tutamadım ve anneme sarıldım. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. O benim annemdi. Başkası olamazdı. Anneme sımsıkı sarıldım ve başımı dizlerine koydum. "Seni seviyorum anne. Sakın beni bırakma olur mu ?"dedim. "Asla oğlum bırakmam seni asla"dedi saçlarımı okşayarak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKÂNSIZ UMUT
RomanceSevdiği çocuktan hâyâl bile edemeyeceği şekilde büyük bir ihanete uğramış kızın hikâyesi... Hikâyeden bir kesit; Bende ayakata hazırol şeklinde onu bekliyordum. İçeri adımını attı ve onla göz göze geldik. Ben masum gözlerimle ona bakıyorken oda bana...