Tanıtım
Kyu oppanın evinden dönüyordum. Onu gördüm. Yeni komşumuzu. O hüzünlü bakışlarıyla salıncakta oturuyordu. Adı neydi? Lufan? Wufan? Tereddütlü adımlarla ona yaklaştım. Yanındaki salıncağa oturdum. Bana baktı.
O da benimle aynı yaşta değil miydi? Daha 6 yaşında değil miydik? Neden bu kadar hüzünlü bakıyordu? Onu bu kadar üzen şey neydi?
Elim, kontrolüm dışında onun yüzüne uzandı. Gözlerindeki hüznün yerini şaşkınlık aldı. O hüznün yok olmasına içten içe sevinmiştim. Elimi yavaşça yüzünden çekerken sordum.
"Senin adın neden Wufan? Koreli değil misin? Anne babana hiç benzemiyorsun."
Hüzün o güzel gözlere geri geldi. Cevap vermeyeceğini sandım, ama o konuşmaya başladı.
"Çinliyim, Koreli değil. Ben ve abim evlatlığız. Aileme benzememem normal."
Bu hüznün nedeni bu muydu? Evlatlık olması mi? Onun için üzüldüm. Sonra hiç beklemediğim bir şey oldu. Gülümsedi! Üzgün bir gülümsemeydi bu.
"Ama artık alıştım. Yeni annem ve babam çok iyiler. Eski ailem gibi değiller. Woohyun hyung da çok iyi. Hem dokuz ay oldu. Alıştım. Evet, alıştım."
Onun kendi kendini avutmasını izlerken gözlerimin dolduğunu hissettim. Benim yaşadığım en güç şey, oyuncak bebeğimin kafasının kopmasıyken; onun ailesi değişmişti. Ağlamaya başladım. Bu sefer yüzünden başka bir şey okunuyordu. Endişe.
"Ağlama. Hey! Ağlamasana! Neden ağlıyorsun? Canın mı acıyor? Hey!"
Beni sarsmaya başladı. Bense mırıldanıyordum.
"Özür dilerim. Üzgünüm... Gerçekten üzgünüm... Çok acı çekmiş olmalısın. Özür dilerim..."
"Sen neden özür diliyorsun ki? Tek suçlu onlar. Beni doğuran kadın ve kocası. Ağlama dedim. Hey, ağlayınca çok çirkin oluyorsun."
Söylediği hakareti duymamazlıktan geldim ve göz yaşlarımı sildim. Ayağa kalktım, elinden çekip onu da kaldırdım.
"Hadi bize gidelim. Annem çilekli pasta yapacaktı. Seversin değil mi Wufan? Sevecegine eminim. Annem mükemmel bir aşçıdır."
"Çilekten nefret ederim. Ve bana Wufan deme, Kris de."
Somurttu ve salıncağa geri oturdu.
"Neden?"
"Çünkü çilek-"
Sözünü kestim.
"Hayır. Çilekli pastayı sormadım. Neden sana Wufan diyemem? Annen bana adının Wufan olduğunu söyledi."
"Sadece annem ve babam bana Wufan diyebilir. Woohyun hyung da dahil kimse bana Wufan diyemez. Herkes Kris der. Sen de öyle diyeceksin."
"Ya demezsem?"
"O zaman hiçbir şey deme."
"Ama ben sana adınla seslenmek istiyorum."
"O zaman Kris de."
"Hayır, istemiyorum. Ben Wufan'ı daha cok sevdim. Wufan. Wuuufaaan!!!"
Wufan'ı ardımda bırakarak eve doğru koşmaya başladım. O da kalktı ve beni kovalamaya başladı.
"Kriis diyeceksiiiin!!!"
***12 yıl sonra***
Karnımdaki ağır şey yüzünden nefes alamıyordum. Gözlerimi açmadan, bacak olduğunu düşündüğüm şeyi üzerimden ittim. Yanımdaki kişi bu sefer kolunu attı üstüme. Kolunu da ittim. Sonra yorganı çekti. Anında soğuk bir hava dalgası yakaladı beni. Sinirle gözlerimi açtım ve oturdum. Bütün yastığı kaplayan sarı kafaya bir şaplak attım. Saçlarımdan çekerek başımı yastığa geri çekti. Ben de karnına dizimi sertçe geçirdim. Aynı anda bağırdık.
"Yah! Wu Yi Fan!"
"Aaah!! Lee Ha Yi!"
Tanıtım Sonu
Yazar Notu: Bilmeyenler için Lee Ha Yi, YG'deki Lee Hi. Bilmeyen yoktur ama Wu Yi Fan da Exo'dan Kris. Umarım bu hikayeyi beğenirsiniz. İlk hikayem, yorumlarınız benim için çok önemli...
Altı yıl sonraki yazar notu: Bu hikayeyi 2012 yılında yazdım, bu yüzden bolca olan hatalarımı görmezden gelmeniz benim için çok önemli. Sizleri seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Miss Your Voice ✓
FanfictionKarnımdaki ağır şey yüzünden nefes alamıyordum. Gözlerimi açmadan, bacak olduğunu düşündüğüm şeyi üzerimden ittim. Yanımdaki kişi bu sefer kolunu attı üstüme. Kolunu da ittim. Sonra yorganı çekti. Anında soğuk bir hava dalgası yakaladı beni. Sinirle...