8. Bölüm

557 41 0
                                    

"Şeeey... Aslında şarkı söylediğini duyduğumdan beri sana karşı bir şeyler hissediyorum. O zamandan beri seni arıyordum. Sırf yeniden seninle karşılaşabilmek için bütün yarışmalara katıldım. Ama şimdi bütün umutlarımı kaybetmişken seni transfer olduğum okulda buldum. Yani demek istediğim... Demek istediğim şu ki... Erkek arkadaşın var mı? Yoksa benimle çıkar mısın?"
"Sevgilisi benim."

8. Bölüm
İkimizde şaşkınlıkla arkamıza döndük. Woohyun oppa şaşkın, Wufan kızgın bir şekilde bize bakıyordu.
"Oppa senin antremanın yok muydu?"
"Koç hastalanmış. Bu kim?"
Minho kaşlarını çatmış önümüzdeki ikiliye bakıyordu.
"Ah, yeni gelen öğrenci. Adı Choi Minho."
Wufan öfkesinden bir gıdım yitirmeyerek Minho'ya bakıyordu.
"Az önce ne dedin transfer öğrenci?"
"Duymana rağmen neden soruyorsun?"
"Nasıl daha ilk günden sevgilisi olan birine çıkma teklifi edersin? O... O hyungumla çıkıyor."
"Farkındaysan eğer, sevgilin yoksa dedim. Sevgilisi olduğuna göre... Şansını kaybettin ufaklık."
Arkasını döndü ve iki parmağını kaldırdı. Bir kere aşağı indirdi ve tekrar kaldırdı. Özürlü, salak, havalı, pislik. Wufan arkasında bağırdı.
"Ona sadece ben ufaklık diyebilirim!"
★★★
"Kris'in nasıl öfkelendiğini gördün mü? Sana, seni seviyor demiştim." 
Her şeyi de buna yormak zorunda mı cidden?
"O öfkeliydi çünkü Sulli'yle ayrıldılar."
"Ne? Gerçekten mi? O zaman kesin seni seviyor. Sulli'den ayrıldığına göre."
"Sulli ondan ayrıldı."
"Seviyor dediysem seviyordur. İnan oppana. Unutmadan, sana ne için mesaj atmıştı o?"
"Aa o mu? Şey sadece kötü davrandığı için özür diledi."
"Neden öyle davranıyormuş peki?"
"Artık... Artık senin için eskisi gibi değerli olmayacağından korkuyormuş."
Hemen başını iki yana salladı.
"Salak bu çocuk. O benim için hep en değerli kişi olacak. Alınma Hayi."
Hayi kim ki alınsın zaten? 
"Tabii ki oppa. Peki Kyu oppa seninle ne konuştu?"
"Sen nerden biliyorsun benle konuştuğunu?"
"Bana sana ayar çekeceğini söylemişti çünkü."
"Öyle de yaptı. Bilirsin... Erkeklerden hoşlandığımı biliyor. Şimdi ne değiştiğini sordu. Ben de artık kızlardan hoşlandığımı söyledim. Bana inanmamış gibi geldi ama sonra sana iyi davranmamı yoksa beni çok kötü döveceğini ve sıfır vereceğini söyledi. Öyle yani. Neyse sen ve Kris'e geri dönelim. Önümüzdeki engellerden biri olan Sulli kalktı. Geriye en önemlisi kalıyor. Seni sevdiğini farketmesi. Bunun için bir şeyler düşüneceğim sonra baaaam! Sonsuza dek mutlu yaşarsınız."
Artık gerçekten sıkıldım. O. Beni. Sevmiyor. Nokta.
"Sen ve Kyu oppa ne olacak ya?"
"Ben ve o için umut yok. O hep Kris'i sevecek."
"Ama oppa sen onu seviyorsan o da seni sevebilir."
"Sen o güzel kafanı buna yorma Hayi. Hadi Kris bizi bekliyor. Ona ders çalıştıracaktın."
"Ama-"
"Hadi dedim."
★★★
Sabah sınıfa girdiğimde boş olduğunu gördüm. Neden? Derse 10 dakika geç kalmamış mıydım? Telefonu açıp saate baktım. 7 mi? Neden bir saat önce geldim ki? Ah şu dalgın kafam! Yerime oturdum ve 1 saati test çözerek geçirmeye karar verdim. Yarım saat sonra sınıfın kapısı açıldı. İçeri yeni bir saç stiliyle Choi Minho girdi. Saçı daha kısaydı ve kaldırılmıştı. Yanıma oturdu. Konuşma ihtiyacı hissettim.
"S-selam."
Niye kekelediysem? Cevap vermedi ve yüzüme ifadesizce bakmaya devam etti. Hiçbir şey söylemeden bana bakmasına sinir olduğum için yeniden konuşmaya çalıştım.
"Şeey... Erken gelmişsin?"
Bir şey demeden yine öylece baktı. Son bir çaba daha gösterdim.
"Saçların yakışmış."
Bakmaya devam etti. Hiç şaşırmadım. İç çektim ve testi çözmeye devam etmeye karar verdim. Nihayet odaklanabilmişken konuştu beyefendi.
"Kadınlar ilişkileri bittiğinde ya da reddedildiklerinde saç şekillerini değiştiriyorlarmış. Ben de denedim."
"Ve?"
"Böyle daha yakışıklı oldum. Tabi mümkünse."
Gözlerimi devirdim ve testlere geri döndüm.
"Söylesene Hayi. Ne zaman çıkmaya başladınız?"
"4 gün önce."
"Peki 4 gün önce gelseydim teklifimi kabul eder miydin?"
Yüzüne baktım. Ciddi görünüyordu.
"Hayır ondan uzun zamandır hoşlanıyorum. 4 gün önce gelmen bir şeyi değiştirmezdi."
Kafasını eğip biraz düşündü.
"Beni hiç geçen zaman içinde düşündün mü? İki yıldır hiç aklına geldim mi?"
Doğruyu söylemeye karar verdim.
"Evet. Her yarışma olduğunu duyduğumda."
Gülümsedi. İlk defa böylesine samimi gülüyordu. Demek ki daha yakışıklı olması mümkünmüş. 
"Yüzündeki ifadeye bakılırsa hala bir şansım var. Bana böyle hayranlıkla bakmanı sağlayacaksa sana daha çok gülümseyeceğim."
Ona pis pis bakarak sandalyemi onun uzağına çektim.
"Neden bana bu kadar taktın?"
Hiç beklemediğim bir şey yaptı ve elimi tutup göğsüne koydu.
"Çünkü kalbimi hızlandıran tek kişi sensin. Hissediyorsun değil mi? Ne kadar hızlı attığını?"
Kapı aniden hızla açıldı.
"Hi! İki gündür ne yapıyorsun sen Tanrı aşkına! Çek ellerini onun üstünden!"
Elimi hemen çektim ve sinirden kıpkırmızı olmuş Wufan'a baktım.
"Yanlış anlama Wufan. Biz sadece-"
"Neden hep en önemli anlarda geliyorsun koca adam?"
Wufan daha da kızardı ve gelip tam önümde durdu.
"Önemli an mı? Neler oluyor Hi? Hyungumla çıkıyorsun sanıyordum."
"Evet ama bu başkalarına dokunamayacağı anlamına gelmez değil mi?"
Minho kolunu omzuma attı. Wufan pancara dönüp onun kolunu omzumdan hırsla itti. Tam yumruğunu kaldıracakken sınıf kapısının önünden sesler gelmeye başladı. Üçümüzde uzaklaşarak sınıfın başka köşelerine gittik. İçeri birkaç kız girdi. Kris ve Minho'yu görünce kıkırdamaya başladılar. Öögg!
★★★
Sulli bugün gelmemişti. O yüzden koroya yalnız gittim. Koroda çello çalıyorum. Bu aleti çalmak insana gerçekten huzur veriyor. Her ne kadar insanlar çello için fazla küçük olduğumu söyleseler de onları takan kim?
Bir ara herkesin çalmayı bıraktığını fark ettim. Gözlerimi açtım ve yırtık pırtık pantolonlu, tuhaf yazılı tişörtlü birkaç apaçinin müzik odamızı işgal ettiğini gördüm. Ortadaki bandanalı öne çıktı ve dövmeli kolunu bana doğru uzattı.
"Liderimiz seninle bu yarışmada yarışmak istiyor."
Elindeki posteri buruşturdu ve ayaklarımın önüne attı. Eğilip aldım. 'YG Genç Yetenekleri Arıyor' mu?
Adam şaşkın şaşkın baktığımı fark edince yana kaydı ve üstünde 'Ye beni ham hum' yazan bir adet  Minho öne çıktı.
"Sana meydan okuyorum Lee Hayi. Kendine güveniyorsan 1 hafta sonra orada yazan yere gel."
Koro öğretmenimiz Bayan Kang, tehlikeli görünmelerine rağmen cesurca önlerine çıktı.
"Siz kimsiniz? Çalışmada olduğumuzu görmüyor musunuz?"
Minho öğretmeni umursamadı ve tekrar bana döndü.
"Bir hafta sonra görüşeceğiz."
Son sözünü de söyleyip, arkasındaki malları da alıp odadan çıktı ve beni sinirli bir koroyla baş başa bıraktı.
★★★
Gönderen: Bilinmeyen Numara
-Nasıl? Yaptığım gösteriyi beğendin mi?
Gelen mesaja şaşkınlıkla baktım. Bu, benim numaramı nerden buldu? 
+Çok saçmaydı. Çete lideri misin gerçekten?
-Hayır. George'tan rica ettim öyleymiş gibi davranmak için :D
Emojiyle sevimli olduğunu mu düşüyor?
+George da kim?
-Bandanalı olan. Ee sevdin mi gösterimi?
+Çok gereksizdi. Korodakiler de hakkımda kötü düşündüler.
-Hahaha öyle mi?
+Evet. Neden yaptın?
-Kimin daha iyi olduğu anlamak istiyorum çünkü.
+Bunu daha düzgün yollarla da yapabilirdin.
-Evet ama böylesi daha eğlenceliydi.
Manyak bu çocuk.
+Tişörtünü sevdim.
-Gerçekten mi? Sana verebilirim.
+İstemez, kalsın.
-Neden kötü mü kokuyorum?
+Evet bilmiyor muydun?
-Hiç de bile! Yanına geliyorum! Böylece kötü kokmadığıma inanırsın.
Gülümsedim. Neden içimde bir yer gelmesini istiyor ki?
+Tamam tamam. Gerek yok.
Bir dakika geçti. Sonra mesaj geldi.
-Gelecek misin?
+Hayır.
-Ne? Gelmelisin.
+Kendine güveniyorsan demiştin. Ben güvenmiyorum.
Cevap gelmedi. Telefonu bıraktım ve banyoya girdim. Soğuk suyun altında kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Gitmemeliyim. Herkes sesimin güzel olduğunu söylediği için 2 yıl önce cesaretimi toplayıp gitmiştim. Ve bu başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Her ne kadar kendi kendimi başarısız ilan ettiysem de öyleydi. Aynı şeyi yeniden yaşamak istemiyorum. Yeniden olmaz. Hem zaten o yarışmadan sonra bırak şarkı söylemeyi mırıldanmadım bile. Kendime yasaklamıştım resmen. Sesim eskisi gibi değildir belki de. Çellom ve gitarım yeter bana. Ses tellerimi sadece konuşmak için kullansam yeter. 
Acaba... Sesim şuan nasıldır acaba? İki yıldır kullanmadığım için körelmiş midir? Neden şarkı söylememekte diretiyorum ki? Wufan bile o iğrenç sesiyle şarkı söylüyor. Ben de... Denesem mi? 
Kimse duymasın diye suyu sonuna kadar açtım. Derin bir nefes aldım ve dudaklarımı araladım.
"Say something, I'm given up on you
And I'm sorry that I couldn't get to you
And anywhere I would've followed you
Say something, I'm giving up on you"
Sesim... Aynı geliyor kulağa. Paslandığından korkmuştum. 
Bornozumu giydim ve banyodan çıktım. Wufan hemen kapının yanındaki duvara yaslanmış, gözlerini kapatmıştı. Gözü hala kapalı konuşmaya başladı.
"İki yıl oldu Hi. Sesini özlemiştim. Hala mükemmel bir sesin var. Bu gerçekten çok iyi geldi."
Sözlerini bitirdikten sonra gözlerini açtı. Gözleri dolmuştu. Bir kere kırptı gözlerini. Bir yaş serbest bıraktı kendini. Bakışlarımı kaçırdım. Onun ağlaması benim zayıf noktamdı.
"Ben değildim. Teyp açmıştım..."
Yapma Hayi. Teyp mi kaldı artık.
"Yalan söyleme. Senin sesini her zaman tanırım Hi. Bana bak."
Gözlerinin içine baktım.
"Neden şarkı söylemeyi bırakmıştın? O çocuk yüzünden mi?"
"B-ben... Hayır... Sadece..."
"Şarkı söylemeyi bırakmanın sebebi aptal bir çocuk muydu? Ve şimdi o geldi diye şarkı söylemeye devam mı ediyorsun?"
"Wufan ben-"
"Madem o çocuk sayesinde yeniden şarkı söylemeye başladın, onunla takılamaya devam et. Ama hyungun sevgilisi olduğunu unutma. Onu üzmeyeceğine söz vermiştin."
Wufan gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Beni bornozum ve yere damlayan ıslak saçlarımla tamamen hareketsiz bir şekilde bırakıp çekip gitti.
★★★Flashback★★★Geçen Yıl★★★
"Wufan? Neden ağlıyorsun?"
Wufan'ın odasındaydık. Bir dram filmi izliyorduk. Wufan hiç tarzı olmamasına rağmen ağlıyordu. Bense filmden kopmuş uykuyla uyanıklık arasında bir yerlerdeydim. Wufan'ın hıçkırıklarıyla kendime gelmiştim. Cevap vermeyince ekrana baktım. Bir çocuk ve annesi bir adamdan dayak yiyorlardı. Hemen Wufan'a sarıldım. 'Keşke korku filminde daha çok ısrar etseydim' diye geçirdim içimden. Wufan böyle sahnelerde hep kötü oluyordu. Ama ilk defa ağlıyordu. Sanırım eski anne ve babasını hatırlatıyordu böyle sahneler. Bir elimle saçlarını okşamaya başladım. En azından hıçkırıkları dinmişti. Derin bir nefes aldı.
"Hi bana şarkı söyler misin?"
Başını okşayan elim durdu. Şarkı söylemek? Hayır sanmıyorum. Wufan'ı kendime daha çok çektim ve başını okşamaya devam ettim. Geri çekildi. Gözlerinde yaşlarla bana bakıyordu. Kafamı iki yana salladım.
"Wufan, şimdilik sadece sarılsam?"
Gözlerini sildi. İhanete uğramış gibi bakıyordu. Burnunu çekti ve bir şey demeden çıktı odadan. Televizyondan hala çocuğun çığlıkları geliyordu.
Bölüm Sonu

I Miss Your Voice ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin