Biraz yürüdükten sonra Wufan durdu ve elini elimden çekti. Ona bakınca yine gözlerinin dolduğunu gördüm.
"Teşekkürler Hi."6. Bölüm
Woohyun oppadan bir mesaj alınca Wufan'la beraber bizim eve geldik. İçeri girdiğimizde önünde bir sürü kitapla bekleyen bir adet Woohyun bulduk. Wufan sanki en kötü kabuslarının baş kahramanlarıymış gibi kitaplara korkuyla bakıyordu.
"Oturun."
Niye bu oppa bu kadar ciddiydi ki?
Wufan'la beraber karşısındaki koltuğa oturduk. Oppa kollarını kavuşturdu ve bizi süzmeye başladı. Uzun bir bakışmadan sonra -yaklaşık bir dakika- Woohyun oppa ağzını açabildi.
"Hayi, artık Kris senin özel öğrencin. Kabul etmiştin. Her gün iki saat boyunca çalışacaksınız. Sana güveniyorum Hayi. Kris, sen de öğrenmeye ve sevgilimi üzmemeye bak."
Wufan, oppaya sinirli sinirli baktı. Ders çalışacak diye mi bu kadar kızdı acaba? Bana başka çare yok bakışı attı. Ben de onayladım ve masanın önüne yere oturduk.
"Önce seviyeni anlamak için birkaç soru soracağım. Matematikten başlayalım."
Wufan hemen yüzünü buruşturdu. Onu umursamadım ve matematik kitabını elime aldım. Basit bir soru seçtim. Wufan'ın çözmesi için soruyu bir kağıda yazdım ve ona uzattım. Kağıda baktı. Anında gözleri açıldı.
"Bu soruyu çözmemi beklemiyorsun, değil mi?"
Soruya tekrar baktım. Basit bir fonksiyon çizme sorusuydu: f(x)=(x-1).(x+5) İnanamayarak ona baktım.
"Bunu bile çözemiyor musun?"
"Bunu çözebilmem mi lazımdı?"
"İşim gerçekten çok zor olacak..."
"Hey! Okul sonuncusu olduğumu ne çabuk unuttun?"
"Okul sonuncuları bunları yapamıyor mu?"
Kahkaha sesi duymamızla ikimiz de Woohyun oppaya baktık.
"Bir taşla iki kuş."a benzer bir şeyleri kahkahalarla söyledi ve odadan çıkıp bizi yalnız bıraktı. Wufan'la bakıştık. Omuz silkti ve masadan kalktı. Tam o sırada mutfaktan bir ses geldi.
"Kalkmayı deneme bile Kris!"
★★★
Wufan'la zorlu bir iki saat geçirdim. Anne babası öldüğünden beri -yani altı yıldır- hiç ders çalışmıyordu. Sınavlarda kopya vermeseydim bin kere sınıfta kalmıştı şimdiye kadar. O yüzden çarpma bölmeyi bile yeniden öğretmek zorunda kaldım. Sonunda annem geldi ve yemeğin hazır olduğunu söyledi. Kris masadan hemen kalktı ve koşarak mutfağa gitti. Ben de kalktım peşinden ama o sırada kapı çaldı. Kyu oppa duruyordu kapıda. Sevinçle boynuna atladım. O da bana sarılırken kulağıma fısıldadı.
"Enişteye ayar çekmeye geldim fıstık."
Utanarak başımı yere eğdim. Omzuma dokunup içeri girdi. Woohyun oppa, Kyu oppayı görür görmez kızardı ve gözlerini yemeğe dikti. Gerçekten erkekler çok salak. Kyu oppa nasıl olur da Woohyun oppanın sevgisini anlamıyor? O çok belli ediyor.
★★★
Yemek boyunca babam yine çok soğuk davrandı. Umarım böyle devam etmez. Yemek Kyu oppa sayesinde eğlenceli geçti. Okuldaki maceralarını anlatıyordu. Müdürün onu ilk gördüğünde öğrenci sandığını ve kulağını çektiğini anlatınca somurtmakla meşgul olan babam bile güldü. Yemekten sonra ben, Woohyun oppa, Wufan ve Kyu oppa benim odama çıktık. Eğer ikisi gay olmasaydı üç yakışıklı erkekle yalnız olmak tehlikeli olabilirdi. Ya da çirkin olmasaydım. Ya da... Ne saçmalıyorum ben ya?
Yemekteyken seçtiğimiz filmi koydum ve Wufan'la Woohyun oppanın arasına oturdum. Film başlayalı 5 dakika olmuştu ki babam içeri girdi. Şaşkın bakışlarımız altında geldi ve ben ve Woohyun oppanın arasına sıkıştı. İnanmayan gözlerle ona baktım. Başıyla filmi izlememi işaret etti ve poposunu oynatarak bizi daha da sıkıştırdı. Ben Wufan'a, Woohyun oppa da Kyu oppaya yapışmıştık. Wufan durumumu anlayıp yana kaydı hemen. En azından artık yerim daha rahattı. Babamın üzerinden oppamla bakıştık. O da şaşırmıştı ve ayriyeten Kyu oppaya fazla yakın olduğu için kızarmıştı. Babam bakıştığımızı fark edince hemen kafasını uzattı ve engelledi. Sızlandım.
"Pes artık baba.."
"Kapa çeneni. Filmi duyamıyorum."
Konuyu kapattı. Hiçbir şey söyleyemeyerek sinirle kollarımı kavuşturdum ve geriye yaslandım.
★★★
Film bir romantik komediydi ve elbette ki öpüşmeler kokuşmalar olacaktı. Ama babam her öpüşmeli sahnede huzursuzca kıpırdanıyordu. Neden 4 erkekle romantik komedi izliyosam gerçi? Sonunda sıkıntılı film bitti. Kyu oppa bir şeyler konuşacağını söyleyerek Woohyun oppayı dışarı çıkardı. Wufan da sorunlu bir babanın yanında kalmak istemeyerek onları takip etti. Herkes gidince babama döndüm.
"Bu yaptığın çok gereksizdi baba!"
"Çıkmanıza izin veriyorum, ama öyle yanyana film falan izleyemezsiniz. Hem de böylesini..."
"Baba 12 yıldır zaten sürekli beraberiz. Şimdi sorun ne ?"
"O zamanlar sizi sadece iki kardeş olarak düşünüyordum. Hoş o zaman böyle olacağınızı bilseydim beraber havuza girmenize bile izin vermezdim. Şimdiyse birbirinizi sevdiğinizi öğrendim. O yüzden artık fazla yakın olamazsınız."
"Ne yani baba? Artık onunla yanyana bile oturamayacak mıyım?"
Gayet emin bir şekilde kafasını salladı.
"Evet iyi olur."
"Baba biz sevgiliyiz!"
"Tamam abartmış olabilirim ama öpücük yok."
"Baba!!!"
Woohyun oppanın dudaklarını kendikilerimin üzerinde hayal edince kanım yanaklarımda toplandı. Babam nar rengi yanağıma bir öpücük bırakıp kapı kolunu tuttu. Tam çıkacakken bana geri döndü.
"Hadi iyi geceler. Rüyanda beni gör. Woohyun'u değil."
"Ah! Baba!"
★★★
Ertesi gün babamın davranışları normaldi. Ailecek kahvaltı yaptık ve okula yollandım. Woohyun oppayla Wufan da ayakkabılarını giyiyorlardı. Yanlarına gittim ve hep beraber okula doğru yürümeye başladık. Sonra oppa sordu.
"Baban ne dedi biz çıktıktan sonra?"
Aklıma 'öpücük yok' dediği geldi ama tabi ki ondan bahsetmedim.
"Çıkmamızı artık kabul ediyormuş."
"Kabul etmiş hali o muydu? Kabul etmeseydi halinizi düşünemiyorum. Bu ahjusshi cidden.. Yaşlandıkça tuhaflaşıyor."
Ben ve Woohyun oppa durup sinirli bir şekilde homurdanan Wufan'a baktık. Bu tuhaftı. Wufan çok sinirli konuşmuştu. Oysa konu benim annem ve babam olunca hep sevecen olurdu.
"Ne oldu Wufan? Moralin mi bozuk?"
Sinirli ifadesi bir anda gevşedi.
"Ahh... Yok bir şey. Sadece..."
"Sadece?"
Oflayıp saçlarını karıştırdı.
"Sadece Sulli'yle kavga ettik."
"Ne? Neden? Ne yaptın kıza?"
"Hiçbir şey. Telefonda saçma sapan bir şey hakkında tartışıyorduk. Sonra bağırıp telefonu suratıma kapattı. Mesajlarıma cevap vermiyor şimdi."
"Kesin onu kızdıracak gerizekalıca şeyler söylemişsindir."
"Hayır sadece konuşuyorduk. Bağırıp çağıran oydu."
"Suçlu sensind-"
Onu sinirlendirmeye devam edecekken Woohyun oppa beni dürterek bir yeri gösterdi. Sulli bize doğru geliyordu. Benle oppaya gülümseyerek selam verdi. Wufan'aysa ifadesiz bir yüzle baktı.
"Kris, konuşmamız lazım."
Başka bir şey söylemeden arkasını dönüp gitti. Wufan da bize endişeli bir bakış atıp Sulli'yi takip etti.
'Ne oldu acaba...'
★★★
"Ne oldu? Ne söyledin? Wufan nerde? Kötü bir şey yok değil mi?"
Sulli sınıfa girer girmez soruları sıraladım. Solmuş ve üzgün görünüyordu. Tam ağzını açacaktı ki öğretmen içeri girdi.
"Bugün Gwangju Lisesi'nden transfer olan Choi Minho-shi bize katılacak. Choi Minho-shi? İçeri girebilirsiniz."
Beklenen kişi bir türlü gelmeyince sınıftan kıkırdamalar yükselmeye başladı. Öğretmen bize uyarıcı bir bakış attıktan sonra yine seslendi.
"Minho-shi? Choi Minho!"
Bu isim tuhaf bir şekilde tanıdık geliyor. Nerden hatırlıyorum acaba?
Öğretmen bakmak için dışarı çıkacağı anda kapı hızla açıldı ve içeri bir adet kırmızı ayakkabı girdi. Peşinden krem rengi pantolonlu uzun bir bacak ve... Bu burda ne arıyor?!?!!
★★★Flashback★★★2 Yıl Önce★★★
"Maldo obshi watt daga
Maldo obshi ddonaneun
Jinagan yeol byeong chorom
Jamshi apeun myeon dwenabwa jakku
Hyeong tto man namgae twe nikka"
(Park Shin Hye: Without Word
Türkçesi: Bir kelime olmadan geldi
Bir kelime olmadan gitti
Tek kelime etmeden bıraktı bir ateş eskisi gibi
Ben sadece bir süre için size zarar olacak
Ve sadece sonunda size izleri sol olacak)
Bitirdiğimde gözlerimi açtım herkesin ağzı bir karış açık bana baktığını gördüm. Kahretsin! O kadar kötü söylemiş olmalıyım ki kimse alkışlamadı bile. Onlar domates atmadan önce inmeliyim şu sahneden!
Merdivenlerden hızlıca indim. Gözyaşlarıma engel olmaya çalışıyordum. Wufan beni görünce kalktı ve bana doğru yürümeye başladı. Neden gözlerinin içi parlıyor?
Son birkaç adımda koştu ve bana sımsıkı sarıldı. Başımı onun omzuna gömdüm ve artık tutamadığım yaşlarımı saldım.
ALKIŞ SESİ??!?! Bu da ne? Kafamı kaldırmamla beraber çılgınlar gibi alkışlayan insanları gördüm. Wufan kulağıma eğildi ve fısıldadı.
"Çok iyiydin Hi..."
Bir şey söylemek için ağzımı açtım ama birinin Wufan'a omuz atmasıyla geri kapattım. İkimizde arkası dönük çocuğa baktık. Elleri ceplerinde sahneye çıktı ve mikrofonu eline aldı. Kendini tanıtmadan şarkıya başladı. Sesi büyüleyiciydi. Sahneye o kadar yakışıyordu ki... O anda ondan nefret ettim. Wufan'a bakınca, onun da hoşnutsuzlukla çocuğu süzdüğünü gördüm. Çocuk şarkıyı bitirdiğinde seyirciler ayağa fırladı. Benim aldığım alkış bunun yanında sıfırda sıfır kalırdı. Çocuk büyük bir memnuniyetle gülümsedi ve bağırdı.
"Choi Minho'yu dinlediniz!
★★★Flashback End★★★
Ben hala şaşkınlıkla çocuğa bakarken Sulli kulağıma eğildi.
"Kris'ten ayrıldım."
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Miss Your Voice ✓
FanficKarnımdaki ağır şey yüzünden nefes alamıyordum. Gözlerimi açmadan, bacak olduğunu düşündüğüm şeyi üzerimden ittim. Yanımdaki kişi bu sefer kolunu attı üstüme. Kolunu da ittim. Sonra yorganı çekti. Anında soğuk bir hava dalgası yakaladı beni. Sinirle...