3. Bölüm

1K 57 15
                                    

3. Bölüm

Çok aptalca bir şey yaptım. Neden bunu söylemek zorundaydım ki? Oppama yalan söylemek beni çok üzse de ona yakın olabilmek için başka bir çarem yoktu. Evet ona yalan söyledim. Uzun zamandır hoşlandığım kişi Wufan değil, Woohyun oppaydı. Ama insan bu kadar yakından takip ettiği birinin aslında nasıl olduğunu anlar değil mi? 

Normal bir erkek olmadığını o bile fark etmeden önce ben farketmiştim. O asla araba yarışı falan oynamazdı. Kyu oppa ve Wufan playstation oynarken, ben ve o evcilik oynardık. O anne olurdu ben de baba. Ama sonra Kyu oppanın Wufan'dan hoşlandığını anlayınca, o da Wufan gibi davranmaya başladı. Artık benimle oynamıyordu. Kyu oppanın dikkatini çekebilmek için futbola bile başladı. Çünkü Kyu oppa futbolu çok seviyordu. 

Ben 14 yaşındayken, sırf o erkeklerden hoşlandığı için, saçımı Amerikan tıraşı yaptırmıştım. Arkadaşlarımın alaylarına da göğüs germiştim. Sürekli erkek kıyafetleri giyiyordum. Ama bir penisim olmadıkça bana bakmayacağını yavaş yavaş anladım. Bu yüzden liseye başladıktan sonra düzeldim. Artık daha çok kıza benziyorum. 

Peki; onun beni, benim onu sevdiğim anlamda sevemeyeceğini bilmeme rağmen neden ondan hoşlanıyorum? Doğrusu ben de bilmiyorum. Sözde onu unutacaktım, ama olmadı. Ben de 'O zaman onunla çıkmalıyım' diye düşündüm. 'Böylece onunla sevgili olduğumda hevesimi alırım ve onu unutmam daha kolay olur...'

Benle çıkmayı asla kabul etmezdi, o yüzden ona başkasını kıskandırmak istediğim yalanını söyleyecektim. Bunun için en uygun kişi Wufan'dı. Böylece evde de okulda da sevgili taklidi yapabilecektik. Böylece onunla daha çok vakit geçirebilecektim. Ama ne oldu? Her şeyi daha çok batırdım.

Bayan Park yanıma gelmişti ben fark etmeden.

"Hayi, canım. Bugün iyi değil gibisin. Hem hepsini de yanlış dizmişsin. Hadi git, yarın devam ederiz."

Reddedecektim ama düzenlediğim kitaplara baktım. Yazarın soyadına göre dizmem gerekiyordu. 'J' harfinden sonra 'Z' harfini koyduğumu görünce onaylayıp çıktım. 

***

Öğle yemeğinde en çok sevdiğim yemekler vardı. Ahtapot! Veee... Çilekli pasta!! Tepsimi almış giderken Woohyun oppayı gördüm. Sabahki olayı unutmuştum ama onu görünce tekrar hatırladım. İştahım kaçmıştı. Hemen tepsimi rastgele bir masaya koyup yemekhaneden çıktım. Birinin arkamdan geldiğini hissettim. Durdum ve arkama bakmadan konuştum. 

"Woohyun oppa, senden bunu istememeliydim. Özür dilerim."

"Ne istedin de özür diliyorsun?"

Arkamda Woohyun oppaya ait olamayacak kadar kalın sesli biri konuşunca öyle hızlı döndüm ki kendi ayağıma takıldım vee... Düşmedim. Kafamı kaldırdım ve bir elinde tepsi diğer elinde kolum olan Wufan'ı gördüm. Beni iterek konuştu.

"Yavaş ol! Senin yüzünden az kalsın yemeğimi düşürüyordum."

Tepsisine baktım. Her şeyden iki tane vardı.

"Çok mu açsın?"

"Hayır senin için de aldım. Yemekhaneden yemeğini bırakıp apar topar çıkınca endişelendim. Bunlar en sevdiklerin. Nasıl yemeden öylece gidebilirsin?"

Wufan'ın yüzü gerçekten endişesini belli ediyordu. Bu çocuk çok tatlı! Parmak uçlarımda kalkıp yanağını sıktım. 

"Awww! Benim küçük Wufan'ım noonası* için endişelenmiş mi?"

(*noona:abla)

Yüzünü buruşturdu ve geri çekildi. Elimden tutup beni ağaçların oraya doğru çekiştirmeye başladı. Sonra büyük meşe ağacının altına geldik ve oturduk. Bu ağaç okul kurulmadan önce de buradaydı. Ben ve Wufan küçükken hep buraya gelip evden arakladığımız şeylerle piknik yapardık. Sonra yedi yıl önce bu okul kuruldu. O günden sonra okula bizi almadıkları için pikniklerimizi başka bir yere taşımıştık. Eve. Şimdi ise mümkün olduğu kadar çok buraya geliyoruz, geçen 6 yılın acısını çıkarmak için.

I Miss Your Voice ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin