7. Bölüm

621 45 0
                                    

Ben hala şaşkınlıkla çocuğa bakarken Sulli kulağıma eğildi.
"Kris'ten ayrıldım."

7. Bölüm
"NE?!?!?!"
Bütün sınıf anında bana döndü.
"Bir sorun mu var Bayan Lee?"
"Ah hayır. Üzgünüm Bayan Kim."
Bağırmamla Choi Minho da bana dönmüştü. Önce aval aval baktı, sonra şaşkınlıkla gözleri büyüdü. Ona seslenen öğretmeni hiç umursamadan bana doğru yürüdü. Çantasını yere attı, ellerini masama koydu ve yüzlerimizin arasında milimler kalana kadar eğildi.
"Minho-shi? Ne yapıyorsunuz?"
Öğretmeni yine umursamadı ve bana bakmaya devam etti. Sonunda biraz geri çekildi.
"Sen osun."
"Ben kimim?"
"Şu yarışma-"
Sözünü aniden açılan kapı kesti. Wufan içeri girip öğretmenden özür diledi ve bizi gördü. Başta afallasa da hızla yanımıza geldi ve Choi Minho'yu ceketinden çekip kaldırdı.
"Ne yaptığını sanıyorsun?"
Benim aksime Wufan Minho'yu tanımamıştı. Öğretmen hemen yanımızda bitti.
"Bay Wu ve Bay Choi. Hemen ayrılın. Bay Wu, yerine geç lütfen ve Bay Choi, siz de Bayan Go'nun yanına oturun."
Wufan homurdanarak bıraktı onu ve Minho'nun omzuna bir tane geçirip yerine oturdu. Minho yerden çantasını alarak beni gösterdi.
"Ben bu kızı tanıyorum. Onun yanına oturabilir miyim?"
Başımı hayır anlamında öyle hızlı salladım ki başıma ağrı girdi.
"Bayan Lee'nin yanına mı? Ama onun yanında Bayan Choi oturuyor."
"Evet, ama kalkabilir değil mi? Hem sadece birkaç güncük. Ben alışana kadar."
Biraz önce aegyo mu yaptı o?!
"Tamam o zaman. Bayan Choi, sen Bayan Go'nun yanına geç."
Ne? Bizim hiç mi söz hakkımız yok? İkimiz birden itiraz ettik.
"Ama Bayan Kim-"
"Aması maması yok. Transfer öğrencinin okula uyum sağlaması lazım. Hadi Bayan Choi, kalkın."
Sulli oflayarak çantasını topladı ve üzgün bir bakış atıp kalktı. Minho da hemen onun yerine geçti. Bana yaklaşarak fısıldadı. 
"Hey! Without Words! Neden o gün öylece gittin? Başarısız olacağını anladığın için mi?"
Parmak kaldırdım. Bayan Kim gülümseyerek söz hakkı verdi.
"Evet Bayan Lee?"
"Transfer öğrenci beni rahatsız ediyor Bayan Kim."
"Hayır hocam. Sadece okulla ilgili bir soru sormuştum."
Bayan Kim kafasını iki yana salladı.
"Bayan Lee, Bay Choi'a okulu tanıtmadan sorumlusun. Onun bütün sorularını cevapla, tamam mı?"
"Ama- Her neyse."
Ona döndüğümde sırıttığını gördüm. Somurttum ve dersi dinlemeye çalıştım.
★★★
"Evet, anlat bakalım. Neler oldu?"
Öğle arasındaydık ve Sulli'yle bir banka oturmuştuk. Sulli çok üzgün görünüyordu. Wufan'ın olduğundan çok daha üzgün. Ona sarıldım. Yüzüme bakmadan konuşması daha kolay olur diye düşünüyordum çünkü. 
"Hayi, Kris'le ben sevgili gibi değildik zaten. 1 aydır çıkıyoruz ama daha öpüşmedik bile. Başlarda seviniyordum düşünceli diye, ama artık... Doğru düzgün konuşamıyoruz Hayi. Beni sevdiğini düşünmüyorum."
"Seni seviyor Sulli. Yoksa neden teklifini kabul etsin?"
"Ben de merak ediyorum. Neden  kabul etti acaba? Bu zamana kadar bir sürü güzel kız ona çıkma teklifi etti. Ama o hiçbirininkini kabul etmedi. Benimkini neden kabul etti? Seninle arkadaş olduğumuz için mi?"
"Ne? Saçmalama.."
"Bence öyle. Konuştuğumuz tek konu sendin. Ne zaman karşılaşsak ilk söylediği şey 'Hi nerede?' oluyordu, 'Nasılsın?' değil. Ondan gerçekten hoşlanıyorum ama o beni umursamıyor bile. Bu yüzden ondan ayrıldım. Böylece onu unutabileceğim ve başkalarını sevebileceğim."
Derin bir nefes alıp benden ayrıldı. Gözlerinde yaş yoktu. Zaten asla ağlamazdı başkalarının önünde. Ellerini tuttum.
"Ben şuanda mutluyum. Senin de öyle olmanı isterdim."
"Olacağım zaten. Beni biliyorsun, çabuk atlatırım."
Sonra silkindi ve mutsuz ifadesi biranda yok oldu.
"Transfer öğrenci ne ayak Hayi? Çok yakın görünüyordunuz. Yoksa daha 3 gününüz dolmadan sevgilini mi aldatıyorsun? Hadi Woohyun'u boşver. Nasıl en yakın arkadaşına söylemezsin!"
"Yaa! Tanımıyorum o muşmula suratlıyı. Sadece 2 yıl önce karşılaşmıştık."
"Yoksa bu çocuk, onun daha iyi şarkı söylediğini görüp yarışmadan çekildiğin çocuk (bu nasıl bir cümle asdfgvbvdkdl) mu?"
Ona sen-kahin-misin-bakışı attım. O da hınzırca gülümsedi.
"Yarışmayla ilgili bi şeyler gevelemişti. Hayi! Tesadüfe bak! Bence bu kader. Yıllar sonra yeniden karşılaşmanız... Hem o çocuk çok yakışıklı ve-"
"Çok istiyorsan al senin olsun."
"Ben almayayım canısı. Daha yeni bir ilişkiden çıktım. Neyse ben eve gidiyorum. Daha fazla ders çekemeyeceğim. Sanırım More Than Blue'yu izleyip biraz ağlayacağım ve yarın eski Sulli geri dönecek."
"Her üzgün olduğunda o filmi izlemekten bıkmadın mı?"
Başını iki yana salladı ve eğilip yanağımdan öptü.
"Bıkmadım. Görüşürüz Hayi!"
El salladı ve koşarak okul duvarından atladı. Wufan'la bu  kadar iyi uyuşurken neden ayrıldılar ki? Okuldan kaçışları bile aynı...
★★★
"Lee Hayi! Şimdi bana okulu gezdirecek misin?"
Başımı kaldırdım ve sırıtan çocuğa baktım. Gün boyunca bana bunu sormuştu ama işim olduğunu söyleyerek sürekli reddetmiştim. Şimdi çıkış zili çalmıştı ve sınıfta sadece ikimiz vardık. Minho ve ben. Gözlerimi devirdim. 
"İsteseydin şimdiye kadar bir sürü kız sana okulu gezdirirdi."
"Ama ben seni istiyorum."
"Neden?"
"Çünkü 2 yıl önceki olayın sebebini merak ediyorum."
"Ne olayından bahsediyorsun?"
"Neden yarışmadan çekildin?"
Cevap vermekten sınıfa giren Bayan Kim sayesinde kurtuldum.
"Ah çocuklar! Burada mısınız hala? Kitabımı unutmuşum da. Eee okulu gezdirdin mi Bayan Lee?"
Minho benim yerime cevapladı.
"Tam da gezdirmeye başlayacaktı hocam. Size iyi akşamlar."
Beni kolumdan tutup sınıftan çıkardı. Rahatsız olarak kolumu çekiştirdim ama bırakmadı.
"Artık gezdirecek misin?"
"Bırak kolumu."
Daha sıkı tuttu. Bakışları da çok sertti. Neden bu kadar taktı ki? Başımla yavaşça onayladım ve kolumdaki elini gevşetti. Salak sırıtması yüzüne geri gelmişti.
★★★
"Burası da müdür odası. Bilmen gereken başka bir yer yok sanırım."
Ağzı açık etrafa baktı ve başını salladı. Sonra aniden bana döndü.
"Özel bir yer var mı buralarda?"
"Özel derken?"
"Kimsenin gitmediği herhangi bir yer. Okul sınırları içinde olsun yeter."
"Neden soruyorsun?"
"Çünkü bazen yalnız kalmak istiyorum. Bilirsin, kızların rahat bırakmadığı zamanlarda. Var mı öyle bir yer?"
Acaba söylesem mi? Zaten kullanmıyorum orayı. Hem onunla konuşmam da lazım.
"Takip et."
Okuldan çıkıp okulun arka tarafındaki yangın merdivenine götürdüm onu. Önce ben tırmandım merdivenleri, o da arkamdan geliyordu.
"Güzel iç çamaşırı. Tavşanı seviyorsun sanırım."
Ne? Ne diyor bu? Tavşan... Eteğimin altını mı görüyor!!?! Çığlık attım ve kafasına ayağımla vurdum. Gülüyordu mal!
"Bu seferki daha büyük bir frikikti."
Hızla yukarı çıktım. Arkamdan kahkaha atarak geliyordu. Kafasında biraz toprak vardı.
"Sen bir sapıksın."
"O zaman bir sapıkla tek başına neden buraya geldin? Bana burayı neden gösterdin?"
"Sana da iyilik yaramıyor!  Seninle konuşmam gereken bir şey vardı, bu yüzden getirdim."
Ne konuşacağımı sormadı. Zincirinin kopuk olduğunu bildiğim kapıdaki zinciri çözdüm ve kapıyı açarak Minho'yu bekledim. Eliyle koymuş gibi anahtarı buldu ve ışığı açtı.
"Bu kapı okul açıldığından beri -yani 7 yıldır- kilitliydi. 1 ay önce birkaç öğrenci bu kapıyı kırıp okula girmişler. Ama diğer kapıyı açamamışlar. Bu yüzden geri dönmüşler. Yapanlar dışında kimse bu kapının açık olduğunu bilmiyor. Yani rahatça girip çıkabilirsin. Biraz tozlu ama yalnız kalmak için birebir."
"Yapanlar dışında kimse bilmiyorsa, sen nerden biliyorsun?"
"Ben de okula gizlice girmeye çalışanlardandım çünkü. Ama bizden kimse buraya gelmiyor. Yani rahat ol."
Bana ilk defa görüyormuş gibi bakıyordu.
"Örnek öğrenci olduğunu sanıyordum."
Omuz silktim.
"Sana söylemek istediğim şey, ilk karşılaştığımız yeri kimseye söyleme."
"Neden?"
"Çünkü o yarışmaya katılmam bir hataydı. Katıldığım ilk yarışmada başarısız olunca cesaretim kırıldı ve bir daha hiçbir yarışmaya katılmadım. İnsanların bunu öğrenmesini istemiyorum."
"Başarısız mı oldun?"
Salak mı bu çocuk? 
"Evet, sen de oradaydın."
"Ben sadece yarışmadan çekildiğini hatırlıyorum. Başarısız olduğunu değil."
"Sonuçta bıraktım değil mi? Bu yüzden başarısız oldum. Sen kazandın."
"Hayır ben kazanmadım. Onew diye bir çocuk kazandı."
Onew de kim? Sürekli tavuk yiyen mal değil miydi o? 
"Ne? Nasıl?"
"Sen bırakınca ben de bıraktım. Yani ben de başarısız oldum o zaman."
"Neden bıraktın? Kesin birinci olurdun!"
"Hey en güçlü rakibim çıkınca kazanmanın hiçbir keyfi kalmayacaktı. Eğlenceli olmayan şeyleri yapmam."
Omuz silkip tozlu zemine oturdu.
"İyi de benim kaybedeceğim zaten belliydi. Bırakmana gerek yoktu."
"Kaybettiğin belli miydi? Salak olduğunu bilmiyordum."
"Sen ne-"
"Eğer salak olmasaydın sesinin benden çok daha iyi olduğunu anlardın. İlk defa birini dinleyince tüylerim diken diken oldu. İlk defa birinin sesini bu kadar sevdim."
"Ama sen sahnede daha iyi d-"
"Tabii ki daha iyi duracağım. Bu işi 5 yaşından beri yapıyorum. Senin sesinle kendi sesimi karşılaştıramazdım bile. Ses bakımından kesinlikle çok daha iyisin. Eğer gitmeseydin kesin birinci olurdun."
"Ama sen daha iyi söyledin. Kesin sen birinci olu-"
"Eh, sayende asla öğrenemeyeceğiz. Sahi neden ayrıldın yarışmadan?"
"Senin kazanacağın belli olduğu için boşuna-"
Sözümü kesio durmasa olmaz.
"Sen gerçekten ama gerçekten salak mısın?"
"Sana bana salak deme demiştim!"
"Ama öylesin! Senin başına bir şey geldiğini sanıp ödüm kopmuştu! Senin için ne kadar endiş- Ah! Her neyse. Burası iyiymiş. Gösterdiğin için teşekkürler. Şimdi gidelim. Geç oldu, annenler merak etmiştir."
Ayağa kalkıp pantolonunu silkeledi.
"T-tamam. Gidelim."
Benim için neden endişelenmiş ki? İlk defa gördüğü biri için?
★★★
Odadan çıkınca kapının hala kilitli görünmesi için zinciri doladım. Minho tam merdivenlerden iniyordu ki seslendim.
"Yah! İlk ben ineceğim."
"Ned- Haa! Yeniden külodunu görmemden korkuyorsun."
Kızardım ve bir çırpıda merdiveni indim. Arkama bakmadan yürümeye başladım.
"Hey şaka yapmıştım."
Birinin kolumu tutmasıyla irkildim. Beni kendine çevirdi.
"Çok tatlısın Lee Hayi. Ve böyle olman hoşuma gidiyor."
"Hoşuna mı gidiyor? Gerçekten sapık mısın? Bırak beni!"
Hemen bıraktı. Yüzü bilmediğim bir sebepten ötürü kızarmaya başlamıştı.
"Şeeey... Aslında şarkı söylediğini duyduğumdan beri sana karşı bir şeyler hissediyorum. O zamandan beri seni arıyordum. Sırf yeniden seninle karşılaşabilmek için bütün yarışmalara katıldım. Ama şimdi bütün umutlarımı kaybetmişken seni transfer olduğum okulda buldum. Yani demek istediğim... Demek istediğim şu ki... Erkek arkadaşın var mı? Yoksa benimle çıkar mısın?"
"Sevgilisi benim."
★★★Flashback★★★1 Ay Önce★★★
"Bu çok tehlikeli geri dönelim."
"Ufff! Hadi Sulli... Bu çok heyecanlı. Aynı korku filmleri gibi."
Taşı zincire daha hızlı vurmaya başladım. 
"Korku filmlerinden hoşlanmam ama bu gerçekten heyecanlı. Hadi hyung kimse yok. Etrafa bakmayı bırak."
Woohyun oppa Wufan'a dönmeden etrafı koloçan etmeye devam etti.
"Hala emin değilim Kris. Şuan sağlıklı düşünemiyoruz. Yarın pişman olabiliriz. Ahh! O son şişeyi içmemeliydik..."
Wufan, oppayı kolundan tutup zorla bizim yanımıza çekti.
"Sarhoşken mantıklı olmak zorunda değilsin. Akışına bırak."
"Ahahahahahihahahihi..."
Woohyun oppa manyak gibi gülen Sulli'ye bakarak tch tchladı.
"Korku bile kıkırdamasına engel olamıyor. Gerçekten sinir bozucu. Çıkmanızı kutlamak için soju içmeye gitmemeliydik. Şuna bak. Hala gülüyor. Gitti gül gibi kız."
"Sevgilim hakkında böyle konuşma hyung."
"Owww sariii!" (Sory demeye çalışıyor)
"İngilizceyi katlettin."
"Şat ap mai bro!"
"Tamam açıldı."
Güzel haberi verdim ve kapıyı açıp içeri girdik. İçerisi çok tozluydu. Birkaç kez öksürdük.
"Tanrım! En son ne zaman temizlenmiş burası?"
"Sanırım okul açıldığı zaman."
İçeride birkaç kırık sandalye, bir bacağı olmayan bir iskelet, bir dolap ve bir karatahta gördüm. Sulli duvarda ışığı aradı ama bulamadı. Elimizdeki fenerler dışında ışık kaynağı yoktu ve bu biraz korkutucuydu. Ama beeeen... korkuyu severiiimm!
"AAAA! HAYALEEEET!!"
Sulli bir şeyi işaret ederek çığlık atıyordu. Gösterdiği tarafa gittim. Fenerin de yardımıyla havada süzülen beyaz bir örtü gördüm. Feneri biraz aşağı doğrulttuğumda bir hayaletin olamayacağı bir boruyla karşılaştım. Yavaşça örtüyü kaldırdım ve altından başka bir iskelet çıktı. Sulli tekrar çığlık attıp Wufan'a sarıldı. Korku filmlerinden bile korkan Wufan şimdi neden korkmuyor? 
Sonunda ışık açıldı. Woohyun oppa bulmuştu.
"Buradan nasıl çıkacağız?"
"Şurda bir kapı var."
"Hani nerede?"
Wufan'ın işaret ettiği yere yaklaştım. Kahverengi bir kapı vardı. Kilidi yoktu. 
"Diğer taraftan açılıyor."
Sulli hala Wufan'a sarılı duruyordu.
"Artık gidelim Kris. Okula girmeye çalışmak çok saçmaydı. Gidelim Hayi."
Okula giremeyeceğimize göre burada durmak anlamsızdı. Başımla onayladım ve hep beraber odadan çıktık. Woohyun oppa kırdığım zinciri kola tekrar bağlıyordu.
"Ne yapıyorsun oppa?"
Sonunda işini bitirerek bana baktı.
"Böylece birinin içeri girdiğini anlamazlar."
Oppam sarhoşken bile mantıklıydı. İşte bu yüzden onu seviyorum!
Sulli ve Wufan çoktan inmiş bizi bekliyorlardı. Hemen indik biz de. Sulli şarkı söylüyordu. Wufan da kahkaha atıyordu. Tam o sırada okul güvenlik şefi bağırmaya başladı.
"Kim var orda? Durun! Durun dedim size!"
Bizse kahkahalarla koşuyorduk. Hayat çok güzel!
Bölüm Sonu

I Miss Your Voice ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin