Annemin gözyaşları içinde yaralar ile kaplanmış bedenimi yıkayışı bir gram bile umrumda değildi. Kurumuş ve kabuk tutmuş dudaklarıma değen su damlaları bile getirmiyordu ona eski kırmızı, kiraz rengini.
Sıcak suyun buharları yükselirken yukarıya doğru, yutkunup gözlerimi kapattım. Annemin hıçkırık sesleri hâlâ kulaklarımdaydı. İçimde sormak için can attığım soruyu yutup sessiz kalmaya devam ettim.
Bakışlarım vücudumu asla bulmuyor yere damlayan su tanelerinde geziyordu. Anne acılarımın üzerine de biraz su döksene. Belki akar giderler ha? Elimde olmadan bir damla yaş aktı gözümden. İlk defa şanslıydım. Gözyaşımı saklayabilmiştim.
Bu düşünce ile yüzümde ufak bir gülümseme oluşurken aynadan yüzü görünen annemin içi acıyarak bana baktığını gördüm. Canı yanıyordu. Ben onun biricik ve tek çocuğuydum sonuçta. Ama umrumda değildi. Birisi bana kimseye acımamam gerektiğini sert bir dille anlatmıştı.
Sonra banyoyu dolduran su sesi kesildi ve bedenimi bir havlu sarmaladı. Annem kollarımdan tutup beni kaldırırken acınası hissettim bir kere daha kendimi. Yavaş adımlarıma uyarak o da yavaşça ve sabırla ilerledi.
Yatağın üzerine oturtup önceden hazırladığı kıyafetleri yanıma bıraktı. Ne kadar kendisi giyindirmek istesede her zamanki gibi başımı iki yana sallayıp reddetmiştim. Odadan çıkmak üzereyken sabahtan beri beni boğan soruyu sordum.
"Aramadı... değil mi?"
"Aramadı..."
Annem boğuk sesi ile cevap verip hızla odadan çıkarken gözlerimi yumup bir damla yaşın firar etmesine izin verdim. Olayım buydu benim işte. Bir aydır aramadığını bildiğim halde tekrar tekrar sorup sessizce ağlamak.
Ne kadar anlamsız duygular yaşıyoruz insan olarak. Sevmiyor ama seviyor sanıp seviyoruz, terkedip gidiyor ama geleceğini hep bir umutla bekliyoruz. Anlamsız... Bir o kadar da acımasız.
Yavaşça üzerimdeki havluyu serbest bırakıp vücudumda oluşmaya başlayan yaralara göz gezdirdim. Niye sevsin ki zaten beni? Ben zavallı hasta bir kızken neden heba etsin gençliğini bana?
Annemin giyinmem için bıraktıklarını üzerime geçirdim teker teker. Üzerinde ilaç kutularının olduğu komodine baktım kısa bir süre. Neden beni seçmişti bu korkunç hastalık diye sormak bile gelmiyordu içimden. Usulca, sessizce ölmekti hedefim.
Evet ben Kim Yeon Do, zamanında herkese yukarıdan bakan, herkesi hor gören kız. Ölmek istiyorum, sahte sevgilerin gerçek yüzünü gördükten sonra her anlamda ölmek istiyorum.
Güçsüz, zayıf, acınası bedenimi usulca yatağa bıraktım. Kenarda duran küçük kıyafet çantasına kaydı bakışlarım. Yarın hastaneye yatırılacaktım. İtiraz etmiştim. Ama her zamanki gibi sözüm dinlememişti.
Bu odada bile o kadar anımız vardı ki çıldırmam olağan bir şeydi. Boğazımda oluşan ve geçmek bilmeyen acı kendini iyice belli etmişti. Yutkunmak istedim ama yutkunamadım. Bir hıçkırık kaçtı dudaklarımın arasından.
Sonrasında ise her gün yaşadığım o acı baş göstedi. Kemiklerim birbirine geçiyormuşçasına acı veren bu şey ile dudaklarımdan bir inleme döküldü. Sesimin duyulmaması için yastığımı dişlerimin arasına alıp sıktım.
Acı bedenimi ele geçirmişti. Hareket dahi edemezken atmak istediğim çığlıkları yastığa gömüyordum. Acınası bir haldeyim ve elimden gelen sadece ağlamaktı. Güçlükle elimi komodine uzatıp isimlerini ezberlemeye dahi ihtiyaç duymadığım ilaçlara uzandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Desire🍀 "Hyunjin" (✔)
Fanfiction-Evet ben Kim Yeon Do, zamanında herkese yukarıdan bakan, herkesi hor gören kız. Ölmek istiyorum, sahte sevgilerin gerçek yüzünü gördükten sonra her anlamda ölmek istiyorum.