"Biz çıkıyoruz!"
Mutfağı tam olarak yarım saattir toplayan Jisung ve Seon Ah'a seslenip açtım kapıyı. Min Hee'nin ayakkabılarını giydirdikten sonra elinden tuttum ve beraber yürümeye başladık.
Evet, yedi yıl önce tüm hayatımı geride bırakıp Jisung ile birlikte Busan'a gelmiştim. Üniversite hayatımı tamamlamış ve özel bir şirkette mimarlığa başlamıştım.
Buraya geldikten yaklaşık iki sene sonra Jisung ve Seon Ah evlenmişti. Şimdi ise beş yaşında dünyalar tatlısı bir oğulları vardı. Min Hee, anne ve babasından çok benimle vakit geçiriyordu ki bundan asla şikayetçi değildim.
Şimdi de onu parka götüreceğime dair verdiğim sözü yerine getiriyordum. "Yeon Do?" başını yukarı kaldırıp bana bakınca bu sevimli haline gülmeden edememiştim. "Efendim bitanem?"
"Sen hiç evlenmeyeceksin değil mi? Benim büyümemi bekleyeceksin."
Evet aylardır aramızda dönüp duran konu, biz Min Hee ile evlenecektik. Ufak bir kahkaha atıp eğildim ve onunla aynı hizaya geldim.
"Ya o zaman benden daha güzel kızlar bulursan? Yalnız kalırım ben."
Dediklerim ile bir süre düşünmüş gibi yapsa da hemen ardından kollarını boynuma dolayıp konuşmuştu. "Sen dünyadaki en güzel kızsın!"
Söylediklerine yine gülerek karşılık verirken yanaklarına birer öpücük kondurdum. Tekrar ayaklanıp biraz ilerde duran banka ilerledim ve oturdum.
"Sen oyna ben buradayım tamam mı?" diyerek Min Hee'ye oyun alanını gösterdim. Fakat başını iki yana sallayıp yanıma oturmuştu. Bu beni şaşırtmıştı açıkçası.
"Hyunjin kim?" diye sorunca kaskatı kesilmiştim. Beş yaşında bir çocuğun bu kadar ciddi bir yüz ifadesi ile soru soruyor olmasına gülememiştim bile.
"Sen nereden duydun bu ismi?" diye sordum kaşlarım çatılırken. "Annemle babam konuşurken duydum." deyince sinirlenmiştim. Yedi yıl boyunca onlara Hyunjin'in adının bile geçmesini istemediğimi söylemiştim.
Tıpkı dediği gibi yapmıştı çünkü. Hiç aramamıştı beni. Bende onu. Yedi yıl boyunca neler yapmıştı kim bilir. Belki yeniden evlenmişti. Olanaklı bir seçenekti.
"Başka ne dedi bakalım annenle baban?" diye sordum. Sinirli olduğum anlaşılıyordu. Min Hee kararsız bir şekilde bana baksa da konuştu.
"Babam sinirliydi, Hyunjin sürekli mesaj atıyormuş, buraya gelmek istiyormuş."
Duyduklarım ile titreyen ellerimi yumruk haline getirdim. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Neden yıllar sonra bunu yapmak istiyordu ki? Gelip tekrar acı çektirecekti bana.
Yanağımda hissettiğim yumuşak dokunuş ile gelmiştim kendime. Min Hee endişe ile bana bakıyordu. "Neden ağlıyorsun Yeon Do? Hyunjin kim? Sana kötü bir şey mi yaptı?" diye sıraladı sorularını.
Ağladığımı farketmemiştim bile. Hızla gözyaşlarımı silip gülümsedim. "Kötü biri değil, sadece kötü bir geçmişimiz var. Bunları bana anlattığını babana söyleme olur mu?" dedim bir çırpıda. Başını sallayarak bana onay vermişti.
Ardından minik bedenini banktan indirdim ve oyun alanına gitmesini söyleyip derin düşünceler eşliğinde onu izledim.
🍁
"Bu benden saklanır mı Seon Ah?!"
Mutfakta sessiz olmaya özen göstererek Seon Ah ile tartışıyordum. Hyunjin'in attığı mesajlardan benim de haberim olmalıydı. O ise haklı olduğumu bildiği için susuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
End Desire🍀 "Hyunjin" (✔)
Fanfiction-Evet ben Kim Yeon Do, zamanında herkese yukarıdan bakan, herkesi hor gören kız. Ölmek istiyorum, sahte sevgilerin gerçek yüzünü gördükten sonra her anlamda ölmek istiyorum.