19. BÖLÜM: "ADİL."
•
Sabah uyandığımda şaşırtıcı olmayacak şekilde odada tek başımaydım. Odadaki lavaboda elimi yüzümü yıkayıp odadan çıktım. Üzerimde Araz'ın tişörtüyle odadan çıkıp salona indiğimde Araz'ı üzerinde dar bir kot pantolon ve siyah bir tişörtle görmüştüm.
Geldiğimi hissedince gözlerini bana çevirdi. Yerdeki poşete uzanarak bana uzattı."O elbiseyle ve ayakkabılarla rahat edemezsin," dediğinde uzattığı poşeti alarak başımı salladım. Ardından poşetin içindeki kot şortu çıkartarak hızlıca üzerime geçirdim. Zaten üzerimde Araz'ın tişörtü vardı bir yerim görünmüyordu da.
Tişörtü değiştirme gereği duymadan şortun içine soktum. Çorapları ayaklarıma geçirerek spor ayakkabıları da hızlıca giydim.
Çantama uzanarak elime aldım ve telefonumu da elime alarak önden ilerlemeye başladım. Ben önde Araz arkada evden çıktığımızda Araz'ın arabasına yönelmiştim.
"Kahvaltı için nereye gidelim?" dediğinde omuz silktim.
"Fark etmez."
Lüks bir yere gideriz diye düşünüyordum ancak öyle olmamıştı. Daha spor, sakin bir yerin önünde durduğumuzda arabadan inerek kafeye yönelmiştim. Zaten lüks yerlerden hoşlanmışzdım, böyle bir yere gelmemiz çok daha iyi olmuştu.
Serpme kahvaltı istediğimizde Araz yanına sert bir kahve istemiş, ben ise vişne suyu içmeye karar vermiştim. Çay içmeyi sevmezdim.
"Magazinde boy boy haber çıkabilir," diyerek rahat bir tavırla arkasına yaslandı. "Dün kapıda falan gazetici yoktu ancak içeriden haber uçuracak olanlar kesin vardır."
Umuramazca omuz silktim. "Pek umrumda olduğunu söyleyemeyeceğim."
Güldü.
Gazetelerde veya magazinlerde yazılacak olan şeyler umrumda değildi. Ayrıca kameralara da mecburiyetten alışkındım çünkü bir Demirsoy olmak kolay değildi. Küçüklüğümden beri babam ne yapsa magazinlere çıktığımızdan alışkındık.
Başka herhangi bir şey konuşmadan kahvaltımızı ettik.
•
Parmaklarımla ritim tutmaya başladığım sırada masanın başına birisi gelmiş, ayakta dikilmeye başlamıştı.
"Selam," dedi, Tutku. "Oturabilir miyim?"
Herhangi bir cevap vermediğimde omuz sillerek sandalyeyi çekti ve karşıma oturdu. Elindeki kahve bardağını ve telefonunu masanın üzerine bırakarak çantasını çıkarttı.
"Pekâlâ," dedi, derin bir nefes alarak. "Neden aniden gelip oturduğumu merak ediyorsundur." Cevap vermediğimde dudaklarını yaladı. "Geçen günki davete Araz'la beraber giden kız senmişsin, bütün sosyetede boy boy fotoğraflarınız var, Gece."
"Yani?" diyerek elimdeki telefonu masanın üzerine bıraktığım sırada telefonum titremiş, mesaj gelmişti. Umursamadığımda Tutku gözleriyle telefonumu işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUN DEĞİL
JugendliteraturBoş bakan gözleri aslında çok şey anlatıyordu. Sadece, bunu anlamayan bendim. Ya da anlamak istememiştim. Ve bunu, her şeyin sonunda fark ettim.