24. BÖLÜM: "HAYATTA OLMAK."
•
Araz'ın barına geldiğimizde arabadan inmiş ve bara girmiştik. Etrafta pek gürültü yoktu, kısık sesli bir müzik çalıyordu ve birkaç çalışan vardı.
Ateş, Ekin ve Bulut ise karşı karşıya oturuyorlar, öylece birbirlerinin suratına bakıyorlardı.
"Ne bu?" dedi, Bulut, sıkılgan bir tavırla. "Kim görmek istiyor beni?"
"Ben," diyerek araya girdiğimde üçü de gözlerini bana çevirdi, Araz'ın yanından ayrılarak Bulut'a doğru ilerlemeye başladım.
"Gece?"
Yanına ilerlediğimde ayağa kalkmasına fırsat vermeden elimi boynuna attım ve suratını hızla masaya vurarak kaşlarını çattım. Bu hareketimle beraber Ateş de Ekin de bana şok içinde bakmaya başlamışlardı.
"Benimle ne ilgin var?"
"Bak-"
"Lan sen Cesur'un kuzeniymişsin!"
"Lan bırak bırak," diyerek sinirle elimi ittirdi ve elimden kurtuldu. Araz bar taburesine oturmuş, bizi izliyordu. Ekin ve Ateş ise Bulut elimden kurtulunca ayaklanmışlardı.
"Yavaş," dedi, Ateş. "Ne bok yiyorsun?"
"Dinlediğiniz mi var amına koyayım?" diyerek ayağa kalktı ve silkelendi, Bulut. "Cesur şerefsizinin kuzenim olması benim için hiçbir bok ifade etmiyor. Onu en son gördüğümde on beş yaşımdaydım."
Tekrar ettim. "O zaman benimle ne ilgin var?"
"Konu Cesur falan değil, aptal," dedi, sinirle. "Konu Atlas. Atlas Karcam. Şu anda burada, tam karşında olmamın sebebi Atlas. Türkiye'ye geri dönmeme sebep olan kişi de Atlas. Her şey onun yüzünden oluyor."
İsmini duyduğum anda duraksadım.
"Atlas..." diye mırıldandım. "Yaşıyor mu?"
"Sanki bilmiyordun," diye tersledi beni, Bulut. "Arayıp sorduğun yok. Merak ettiğin yok. Sanırım cidden Atlas'ı umursamıyorsun ve söyledikleri gibi hastaneden de o uyanmadan siktir olup gittin-"
"Ne?" dedim, sinirle. "Hastaneden sinir olup gittim mi? Bana Atlas'ın başka hastaneye sevk edildiğini söylediler!"
"Ne?"
"O kazadan sonra kendimi suçlamadan nasıl durabilirdim?" diyerek sert bir nefes verdim. "Hülya Abla bana siktir çekti. Tek suçlu sensin, def ol git, dedi. Gitmedim. Uyanmasını beklediğim günde de gelip başka hastaneye sevk edildiğini ve durumunun çok kötü olduğunu söyleyip gittiler. Çok mu meraklıydım sanıyorsun Atlas'ı o halde bırakıp gitmeye?"
"Sen ciddisin," dedi, Bulut, şok içinde. "Sen gerçekten ciddisin. Siktir..."
"Atlas şimdi nerede?" diye mırıldandığımda dudaklarını yaladı.
"İngiltere," dedi, yutkunarak. "Manchester."
Kazayı New York'ta yapmıştık, zaten o günden sonu bir daha hiç görmemiştim.
•
23 Kasım, 2013
Sinirliydim, her şeye o kadar sinirliydim ki.
Neden sürekli birlerini kaybediyordum?
Annemi kaybetmiştim, babam vardı ancak yoktu. Abim yoktu. Ural gitmişti.
Şimdi de Defne'yle kavga etmiştik.
Aslında şimdi kavga etmiş olmamızdan önce de onu kaybettiğimi biliyordum. Ablamdı, ancak her zaman abla gibi davranan bendim. Bana hiçbir zaman ablalık yapmamıştı, bana inanmamıştı.
Ve bir de Ural meselesi vardı.
Biliyordu, Ural'ı ne kadar çok sevdiğimi biliyordu. Ben ona, daha önce hiç yapmadığım bir şey yaparak söylemiştim. Ural'ı çok sevdiğimi ona söylemiştim. Oysa ki ben, birilerini sevdiğimi asla dile getirmezdim.
Ural'la olmamım aptallıktan başka bir şey olmayacağını söyleyip duruyordu ancak bunun altında yatan sebep Ural'ın nasıl biri olduğuyla ilgili değildi.
İçten içe Ural'dan hoşlanıyor olmasıydı.
Bunu belki bir şekilde kabul ederdim. Sonuçta kimden hoşlanacağını kendisi seçemiyordu ancak ben Ural'la sevgili olduğumda böyle bir şey yoktu. O Ural'la tanışmıyordu bile. Onları ben tanıştırmıştım ve Ural tarafından var olan hiçbir şey olmasa bile Defne'nin ona yanaşmaya çalıştığını biliyordum, kendim görmüştüm. Ural'ın onu ittiğini ancak onun Ural'a neden beni seçtiğini sorduğunu duymuştum. Neden önce onunla tanışmadıklarını sorduğunu duymuştum.
Ve evet, bu kişi benim ablamdı.
Sinirle motoruma bindiğim sırada bir el bileğimi tutarak beni durdurmuştu. Kafamı çevirdiğimde gördüğüm yüzün Atlas'a ait olduğunu fark ederek kaşlarımı çattım.
"Atlas, bırak beni."
"Sus," diyerek arkamda duran kaskı bana uzattı. "Tak şu kaskı, başına bir şey gelecek."
"Atlas-"
"Sus, dedim," diyerek kaskı zorla başımdan geçirdi ve motorun arkasına bindi. "Seni bu sinirle tek bırakacak değilim."
"Atlas, cidden-"
"Gece, hadi."
"Sıkı tutun," dedim, kafamdaki kask sinirimi bozuyor olsa da Atlas'ın takmayacağını bildiğim için başka bir şey söylemedim.
Bir abimi kaybetmiştim.
Ama başka bir abim vardı.
Motoru çalıştırarak ani bir atakla ileri atıldığımda Atlas arkamdan söylenmişti. "Dikkatli kullan."
Üzerimize yağan yağmur umrumda dahi değildi. O kadar sinirliydim ve itiraf edemiyor olsam da kalbim o kadar acı doluydu ki... Bazen bu kadar yeter, benden bu kadar diyesim geliyordu.
Biraz daha hız yaptığım sırada Atlas'ın homurdanmasını duymuştum. "Lan yavaşlasana!"
"Ne o?" diyerek güldüm. "Korktun mu, Karcam?"
"Yağmur yağıyor, aptal," dediği sırada ona cevap verecektim ki, "Siktir! Gece, dikkat et!" diye bağırdığını duyarak önüme döndüm. Karşıdan gelen tırı gördüğümde neye uğradığımı şaşırmış, tıra çarpmamak için direksiyonu hızla kırmıştım.
Ancak kaza kaçınılmazdı.
Direksiyonu kırmam çok geç kaldığım için hiçbir işe yaramamıştı, motor tırın altına girmişti ve ikimiz de neye uğradığımızı şaşırmıştık.
O andan sonra ise, kesik kesikti.
Çok fazla zarar görmediğimi o anda bile hissetmiştim ancak kulağımda yankılanan tek şey, Atlas'ın acı dolu inlemeriydi.
•
kıpsss, Atlas sevdiğim bir karakter
ve bir sonraki bölüm Manchester'a ışınlanıyoruz, bir süre öncesine....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUN DEĞİL
Fiksi RemajaBoş bakan gözleri aslında çok şey anlatıyordu. Sadece, bunu anlamayan bendim. Ya da anlamak istememiştim. Ve bunu, her şeyin sonunda fark ettim.