20. BÖLÜM: "TARTIŞMA."
•
Dudaklarımı Araz'ın dudaklarından çektikten sonra ayağa kalktığımda o da hızla kalkmıştı.
Kafasını iki yana sallayarak gülmeye başladığında ben de sırıtarak yere uzandım ve telefonumla sırt çantamı elime aldım.
Pekâlâ, onu öpmüştüm.
Birisini öpmek benim için garip bir şey değildi, daha önce aramızda hiçbir his olmadan da öpüştüğüm insanlar olmuştu ancak o Araz'dı.
Onun için yine de bir şey değişeceğini zannetmiyordum, hoş, benim için de değişen bir şey olmayacaktı. Ona çekiliyor olabilirdim ancak bunun duygusal olduğunu değil, bedensel olduğunu düşünüyordum çünkü ondan etkilenmemek pek mümkün değil gibiydi. Mavi gözleri, koyu renk saçları ve bronz teniyle her kadını etkileyebilirdi. Çok yakışıklıydı, çok çok yakışıklıydı.
Yanından geçip gideceğim sırada bileğime dolanan eliyle duraksadığımda beni kendisine çekerek dudaklarını tekrar dudaklarıma bastırdı. Tutkulu bir şekilde beni öpmeye başladığında elimde tuttuğum telefonum da sırt çantam da parmaklarım arasından kayarak yere düşmüştü. Ellerimi esnesine çıkartarak ensesindeki saçlarla oynamaya başladım, vücudu ben buraya gelmeden önce spor yapıyor olduğu için hâlâ terliydi ancak bu beni şu anda tiksindirmiyordu.
"Çok..." diye mırıldandı, nefes almak için ayrıldığımız sırada. "Çok güzelsin ve ben bundan nefret ediyorum."
"Neden?" diye mırıldandım, tıpkı onun gibi dudaklarına doğru. "Aklını mı karıştırıyorum?"
"Evet," dedi, dürüstçe. Gözleri tekrar dudaklarıma kaymıştı. "Aklımı çok fena karıştırıyorsun."
Dudaklarımız tekrar buluştuğu sırada geri dönülemez bir yola girdiğimizi ikimiz de hissetmiştik. O, beni duvara yasladığında bacaklarımı kaldırarak beline sarmıştım ve boynuna ufak bir öpücük kondurmuştum.
Beni kucağından indirmeden odadan çıktığımızda ise dudaklarımı yaladım. Ellerim hâlâ ensesindeydi ve bu hissi sevmiştim, saçlarını okşamayı sevmiştim.
•
Yanaklarımı şişirerek elimdeki anahtarla evin kapısını açtım. Barlas'ın bu saatlerde evde olması gerekiyordu, şirketten çıkalı baya olmuş olmalıydı.
İçeriye girdiğim anda Barlas'ı karşımda bulduğumda gözlerini üzerimde gezdirdi, ardından elindeki kahve bardağını salladı. "Kahve?"
"Çok iyi olur," diye mırıldanarak yanına yaklaştım ve elindeki kahve bardağını alarak dudaklarıma yasladım.
"Defne beni aradı," dedi, Barlas, bana sırtını dönerek mutfağa ilerlemeye başkadığı sırada. "Seni sordu. Aramış ve mesaj atmış ancak bakmamışsın mı, cevap mı vermemişsin ne?"
"Çok darlıyor," diyerek sert bir nefes verdim. "Bunalıyorum."
Barlas'ın gözlerinden nerede olduğumu sormak istediğini anlıyordum ancak herhangi bir yanıt alamayacağını bildiğinden sormuyordu. Barlas sorardı ancak ben cevap vermezdim, bu her zaman böyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUN DEĞİL
Teen FictionBoş bakan gözleri aslında çok şey anlatıyordu. Sadece, bunu anlamayan bendim. Ya da anlamak istememiştim. Ve bunu, her şeyin sonunda fark ettim.