4. BÖLÜM: "ODA."
-
Defne'nin bana uzattığı elini tutmadan ayağa kalkarak memnuniyetsizce suratımı buruşturdum ve masada kısaca göz gezdirdim.
Hepsi Defne'yle bana bakıyordu ve bu benim sinirimi bozuyordu.
Üzerimdeki kısa tişörtüm ve çıkarttığım ceketim nedeniyle karın ve sırt kısmım açıkta kalıyordu. Göbeğimdeki piercingin dikkat çektiğinin de farkındaydım. Uzun ve ince bacaklarımı sıkıca saran siyah yırtık pantolon bacaklarıma ikinci bir deri gibi yapışmıştı.
Pekâlâ, ilgi çekici duruyordum.
"Sen," diye bardaki yüksek sesli çalan şarkından dolayı bağırarak konuşan Defne'ye çevirdim gözlerimi. "Neden bu kadar uzun boylusun ki?"
"Ben uzun değilim," dedim umursamazca. "Sadece sen çok kısasın."
"Benim boyum gayet uygun. 1.65 boyum var ancak annem ve babam özellikle senin üzerinde durmuşlar gibi. İkisi de uzun insanlar, genlerini ondan almışsın da, bu kadar uzunluk da fazla yani."
"Boyum 1.79."
"Sen sevgili de bulamazsın ki," diyerek suratını buruşturdu Defne. Omuzlarına dökülen kızıl saçlarına geriye iteleyerek kaşlarını çattı. "Düşünsene. Yanında kısacık bir adam oluyormuş. Yanımıza getirip, 'Sevgilim,' diyormuşsun. Ay, kusarım felan herhalde."
Dans pistine yaklaştığımızda Defne kaşlarını kaldırdı. "Sen nasıl kilo almıyorsun?"
"Abla..."
"Hayır, zapzayıfsın. Vursam kırılacak gibi. Ne yediğine de dikkat etmiyorsun ki. Neden kilo almıyorsun anlamıyorum."
"Spor yapıyorum ben," dedim susmasını dileyerek. Ardından konuyu kapatmak için sordum. "Dans etmeyecek miyiz?"
"Edeceğiz."
Defne bu tek kelimelik cümlesinde sonra hızla önüme geçerek belini kıvırmaya başladığında kazık gibi durmamak için hareketlerine ayak uydurmaya başladım.
Dışarından gören bir insanın tercihlerimizi yanlış anlayabileceği bir şekilde dans ediyor olsak da ikimizin de bunu önemsediği söylenemezdi. Zaten bir süre dans etmekten sıkılmış, olduğum yerde duraksayarak Defne'ye bakmaya başlamıştım.
"Bence bu kadar yeter."
"Ay, tamam," dedi Defne, gözlerini devirerek. "Neyse, yorulmuştum zaten."
Yan yana masaya geri dönmeye başladığımızda beynime dank eden şeyle alt dudağımı dişledim.
Bu bar, onundu.
Bu bar, Araz'ın barıydı.
Buraya gelir miydi?
Sinir içinde derin bir nefes alarak dans etmek için kalktığım yere tekrar oturdum ve telefonumu elime alarak, kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUN DEĞİL
Dla nastolatkówBoş bakan gözleri aslında çok şey anlatıyordu. Sadece, bunu anlamayan bendim. Ya da anlamak istememiştim. Ve bunu, her şeyin sonunda fark ettim.