Zihnim sanki tekrar onun varlığını sorgulamak istiyordu. Ellerimi bir saniye bile ellerinden ayırmamıştım. Gözlerim ise o bizi yaşadığı yere götürürken yüzünden ayrılmamıştı. Çok güzel olması bir yana ona sonunda ulaşmış olmanın verdiği dayanılmaz bir mutluluk vardı içimde.
Gözlerini gözlerime kenetledi bir anda. Bayılacağımı düşündüm. Sonra kalın fakat meleksi sesini işittim.
"İşte burası benim yaşadığım yer."
Jimin, yol boyunca sessizliğini korumuştu ancak geldiğimiz yeri gördüğünde konuşmamak mümkünlüğünü yitirmişti.
"Taehyung, burası çok güzel. Cennetten bir parça sanki."
Gördüklerim beni de öyle bir şaşırtmıştı ki ağzım açık karşımızdaki minik köyü izliyordum.
Küçük iki katlı ahşap evler vardı. Daire şeklinde bir düzen oluşturmuş evlerin ortasındaki oldukça büyük bir göl bana Taehyung'un gerçekten bir balık kuyruklu erkek olduğunu kanıtlamıştı.
Sonsuza kadar Taehyung ile burada yaşayabileceğimi hayal ettim.
Peri masalında gibiydim. Taehyung balık kuyruklu bir periydi. Ben de kendini güzel erkeğine kaptırmış bir hastaydım.
Geçen yıllar boyunca böyle mutlu olduğumu hatırlamıyordum. Aslında hayatımı hastanede harcadığımı düşünürsem böyle mutlu olabileceğim bir ortam yoktu. Taehyung'u bulunca sanki canlanmış gibiydim.
Bilirsiniz bir zamanlar ölüden farkım yoktu.
Tekrar Taehyung'a döndüğümde gözlerindeki parıltılarla beni izliyordu.
"Hadi gidelim."
Elimi sıkıca tutmuş ve minik köyün içindeki evine kadar koşturmuştu. Jimin de peşimizden hızlıca gelmişti. Evden içeriye girdiğimizde daha ne kadar güzel şeyler görebileceğimi düşünüyordum.
Her yer maviydi. Tıpkı Taehyung'un kuyruğunun rengi gibi.
Taehyung elimi bırakmış ve evin büyük kısmını kaplayan salondaki koltuklardan birine oturmuştu.
Eliyle yanını gösterdiğinde Jimin ile birlikte biz de koltuğa oturmuştuk.
"Şimdi anlatın hadi, buraya gelene kadar başınızdan neler geçti?"
Jimin sakince konuşmaya başlamış ve bana konuşma fırsatı vermemişti.
"Bizim hikâyemiz şöyle başlıyor; Jungkook hastaydı. Aslında hasta değildi ama bir deney hastanesinde onu ilaçlarla hasta ediyorlardı. Ben de hastaneye bir arkadaşımı bulmak için gitmiştim. Fakat onun çoktan öldüğünü söylediler. Uzun süre direttim ve orada bekleyip bana arkadaşımı göstermelerini istedim. O günlerde hastanenin varlığından haberi olan birileri bu aptallığa son vermek için hastaneye saldırı düzenlediler."
Jimin boğazının kuruması sebebiyle Taehyung'dan su istemişti. Taehyung ise gülümseyerek suyu getirmiş ve tekrar yanıma oturmuştu. Elimi tutmayı da ihmal etmemişti.
Jimin devam ederken benim odağım tamamen Taehyung ile ellerimizdeydi.
"Jungkook bir şekilde içeriden çıkmıştı. Ben de ormanın içine kaçmıştım. Ormanda birbirimizi bulduk. Onun yürürken bile ne kadar zorlandığını fark ettim. Birlikte kalacak bir yer aradık ve uzun süre sonra aradığımızı bulduk. Aradan birkaç gün geçti ve gece Jungkook uyurken dev köstebek geldi. Ne yapacağımı şaşırıp Jungkook'u uyandırdım ve kaçarak buraya geldik. Burada bitiyor."
Jimin, Taehyung'a gülümsemiş ve konuşmayı sonlandırmıştı.
"Şuan sizin kalacak bir yeriniz yok öyle mi?"
Ellerini okşadım ve cevap verdim.
"Maalesef öyle."
Taehyung rüyalarımızdan birbirimizi tanımamız dolayısıyla oldukça samimiydi. Yanağıma küçük bir öpücük bırakmış ve kalp atışlarımın hızlanmasını sağlamıştı.
"Burada evler tek kişilik yapılır. Yeni birileri geldiğinde gönüllü olanlar onları evlerine alırlar ve evlerini büyütürler. Namjoon hyung, Seokjin hyung geldiğinde onu evine almıştı, bunun gibi birileri daha var. Köy gizli bir yerde olduğu için gelen çok olmuyor aslında. Sadece ormanda kaybolanlar bir şekilde buluyor burayı."
Jimin hafifçe öksürmüş ve dikkati üstüne toplamıştı.
"Peki sen bizi evine almak isteyecek misin?"
Taehyung tekrar tekrar gülümsemiş ve Jimin'e açıklama yapmıştı.
"İkinizi birlikte alamam belki ama ikinizin de burada kalmasını sağlayabilirim. Jimin senin için yanında kalabileceğin bir arkadaşım var. İnanır mısın bilmem ama yıllardır senim gibi birini istiyordu evinde. Minik, şirin ve hoş bir görüntüye sahip. Eğer istersen hemen şimdi gidebiliriz yanına. Jungkook da benim yanımda kalır."
Jimin tanıştığımızdan beri gülmemişti hiç. Bana ismini söylerken yakalamıştım sadece. Ama şuan yüzünde utangaç bir gülüş vardı.
"Peki, gidelim."
Taehyung beni de kendisiyle birlikte kaldırmıştı. Dışarıya çıkarken onunla birlikte yaşayacağım fikri beni mutlu etmişti.
Hemen yan taraftaki evin kapısında durmuştuk. Taehyung nasıl yaptığını anlamadığım bir ses çıkarmıştı. Ardından kapı açılmış ve Jimin ile neredeyse aynı boyda olan bir genç kendini göstermişti.
"Selam Yoongi hyung. Sana bir süprizim var."
Taehyung Jimin'i yanımıza çekmiş ve Yoongi dediği kişinin gözlerini parlatarak ona bakmasına sebep olmuştu.
"Taehyung, sen ciddi misin? Bu benim hayallerimdeki oğlan."
Yoongi, Jimin'in yanaklarına dokunmaya ve onu utandırmaya başlamıştı.
"Tae o çok güzel. Nasıl buldun onu?"
Taehyung Jimin'i yavaşça geriye çekmiş ve konuşmuştu.
"Uzun hikâye hyung, sonra anlatırım. Jimin'in senin yanında kalması gerekiyor çünkü kalacak yeri yok. Fakat bana söz vereceksin onu korkutmadan düzgün hareket et. Yoksa Jimin'i sana vermem, Hoseok hyunga veririm."
Yoongi hızla başını sallamış ve Jimin'i kolundan çekerek içeriye almıştı.
"Tamam söz veriyorum dikkat edeceğim. Şimdi git ve beni minik, oyuncak bebeğe benzeyen bu mükemmel güzellikle yanlız bırak."
Kapıyı suratımıza kapattığında Taehyung bir kahkaha patlatmıştı.
"Hadi biz de evimize gidelim, yeni evimize, yeni hayatımıza."
Utangaç bakışlarımla onu onaylamıştım. Yeni hayatımız bizi bekliyordu.